Türkiye'nin Doğu Anadolu Bölgesinde bulunan
<> çevresindeki yerleşim birimleri olan İl-İlçe ve
köylerde bilhassa <> nde, ailelerin evlerinde istekle,
seve seve yetiştirdikleri kar beyazı tüy renginde, bir kısmında tüyleri kısa
<>, diğer kısmında <>,
yarı albino vücut karakterinde, yani renkli görünüm sağlayan pigmentlerin
sadece gözlerde toplanmış olan, sevimli bakışlı, uysal, cana yakın, bilhassa
çocuklarla arası çok iyi olan bir kedi çeşidi <>.
Bu ve buna benzer pek
çok vasıflara sahip olmasına rağmen, bölge halkı ancak <>
şeklinde tabir ettiği yapıda göz rengi olana, <>
demektedir .Yani kedinin bir gözü, sarı-yeşil veya kehribar renginde de diğeri
ise mavi olmalıdır .Halk nezdinde vücut kıllarının vasfı ikinci planda kalır
.Hatta çok ender olmasına rağmen iki gözü de mavi renkte olanın çok sayıda olan
iki gözü sarı-yeşil veya kehribar renkteki kedilere <>
vasfını vermez. Bununla birlikte halk ister kısa tüylü olsun, ister uzun tüylü
olsun, kedinin vücudunda kar beyazı renginde tüy olmasını bekler. Herhangi bir
renk dalgalanması halk nezdinde muteber değildir. İşte bu özelliklerde olan
kediye bölge halkı genelde <> ismini vermektedir .Tek göz
tabiri de yine bölge halkımızın bulduğu bir deyimdir, yabancı dile tercüme
edilemeyeceği kanaati taşınmaktadır.
Beş sene süren gözlemlerim sonucunda
aşağıda belirttiğim özelliklerde ''Van Kedisi'' özelliklerine rastlayabildim ve
bazılarının resmini çekmeyi (tespit edildi) başarabildim.
a- <>: Bütün tüyleri kar beyazı, gözleri
kırmızı. Bu kırmızı görünüm gözlerin irisini pigment bulunmaması nedeniyle,
kılcal kan damarlarında dolaşan al yuvarların kırmızı renginden
kaynaklanmaktadır. Kehribar renginde görülen gözlerin temelini bu durum
oluşturmaktadır. Yani: Çok sayıda sarı nokta
az sayıda albinizimden kırmızı nokta = Kehribar rengi.
b- <>:
Genel karakter olarak gözler renkli
fakat vücut kıllarının tümü kar beyazı. Kar beyazı renginden kastım, günün
değişik ışık tonlarında, Van kedisinin kar renginin tüm tonlarıyla uyum
sağlaması ve kedinin görülme zorluğudur .
Vücut kılları kar beyazı
fakat, başta kulaklar arasında enseden burun istikametine 3-4 cm uzunluğunda birbirine
paralel üç gri hat. Tekir kedilerin başında olduğu gibi.
Vücut kılları kar beyazı fakat, kuyrukta
enine 2-3-4 adet halka tarzında sarman kedi renginde, koyu bej halkadır .
Tekir kedi özelliğinde, beyaz
alanlar vücutta daha fazla ve <> Bu durum fotoğrafla
tespit edildi.
Kara kedi özelliğinde, vücut siyah
görünümlü, seyrek beyaz tüyler yakından incelendiğinde görülen özellikte,
<>.
Yapmış olduğum incelemelerde,
Van Kedisinin, Van Şehri'ne has bir kedimi yoksa Van Gölü havzasına has bir
kedimi olduğu üzerinde de durdum. Bu amaçla Muradiye -Erciş -Adilcevaz -Tatvan
-Gevaş ilçelerinde de incelemelerde bulundum. Belirttiğim bütün ilçelerde
Tatvan hariç, Van kedisine rastladım. Tatvan'da on sene önce çok bol sayıda.
olan Van kedilerinin; bir hastalık nedeniyle, hepsinin birden öldüğü, şehir
sakinleri tarafından ifade edildi.
Van kedisinin orijeni
hakkında, inceleyebildiğimiz arkeolojik eserlerde bir bilgiye rastlayamadık. Bu
amaçla taramamızı Urartu yazıtlarına kadar indirdik.
Van kesimindeki göz rengi evrimi hakkında
şöyle bir yorum getirebilmekteyim.
Genellikle kedilerin göz rengi sarıdır
.Bu da gözün irisi dediğimiz çok ışıkta kapanan, az ışıkta açılan organelindeki
pigmentlerden (renk maddelerinden) kaynaklanır. Tam albinizim başlangıç
alınırsa (terside olabilir), pigmentsiz olan ve kırmızı görülen irise, sarı
pigmentlerin yerleşmesiyle:
Çok Kırmızı + Az Sarı = Koyu
Kehribar Kırmızı + Sarı = Kehribar
Az Kırmızı + Çok Sarı = Açık Kehribar
Açık Kehribar rengine, mavi pigmentlerin
yerleşmesiyle: Açık Kehribar+Az Mavi = Çağla Yeşili
Açık Kehribar + Mavi = Fıstık İçi Yeşili
Açık Kehribar + Çok Mavi = Çimen Yeşili
tonlarından göz renkleri oluşmaktadır. Bu durumlar Van
kedilerinin tek tek sağ veya sol gözlerinde oluşabildiği gibi, her iki gözde de
açığa çıkabilmektedir . Oluşum yüzdeleri olarak, genel anlamda aşağıda
belirtilen oranlarda; Her iki gözü sarı % 85 Tek gözü (Sarı-Mavi) %10 Her iki
gözü Mavi %5 gerçekleştiğini tespit ettim.
Van kedisinin oluşumu şu tarzda
açıklanabilir. Genelde her toplum- da (insan ve hayvan) 1/10.000 oranında
albinizim açığa çıkmaktadır. Hayvan topluluklarında Fil -Maymun -Aslan -Kaplan
-Ayı - Kanatlılar -Köpek ve kedi, Fare, Sıçan -Kobay -Tavşan (v.b.) gibi
hayvanlarda albinizim görülmektedir .Fakat yeri ve zamanı daha önceden tahmin
edilememektedir. Tam albinizim gösteren hayvanlar, doğa ve çevre şartlarına
dayanamadıklarından ve süratle nesil veremediklerinden silinmektedirler, fakat
kısmı albino özelliğini gösteren hayvanlar daha dirençli olduklarından, hatta
kış mevsimi uzun süren yerlerde, hele evcilleşmeye uygun ve uysal iseler, döl
verebilmektedirler. İşte Van Kedisi de bu özelliği, üstelik zamanla pek çok
kollara ayrılmış ve Anadolu'da yayılmıştır .Kendi görüşüme göre, Ankara kedisi
olarak bilinen kedi türü de, Van Kedisinin muhtemel bir varyetesi yani kolu
olabilir. Van Kedisinde sağırlık oranı ancak % 3 'tür , fakat Ankara Kedisinde
%97 dir .
Van Kedisinin bugünkü
durumuna gelince, kendisini bekleyen iki tehlike vardır .
Birincisi : Şehirleşme, artan trafik ve trafik
kazaları sonucu kedi ölümleri.
İkincisi : Yerli ve yabancı Van Kedisi
hayranlarının yasal olmayan yollardan aracılar vasıtası ile Van Kedisinin
çalınarak temin edilmesi ve Van havası dışına götürülmesidir.
Bu bölgede Van Kedisi yetiştiren ailelerde,
kedi ailenin bir ferdidir .Hiç bir maddi değere kedisini elden çıkarmaz. Ancak
güvendiği bir yakınına hediye eder. Fakat son zamanda türeyen simsarlar,
çocuklar vasıtası ile kedileri, az bir para karşılığı çaldırtmak (zira Van
Kedisi çocuk dostudur ve çocuktan kaçmaz) ve yüksek para karşılığı turistlere,
bu simsarlar vasıtası ile satılmakta, böylelikle Dünyanın her yerine Van Kedisi
dağıtılmaktadır .İşte Van Kedisini bekleyen büyük tehlike budur. Bu durumun
önlenmesi için önerim : Yasal tedbirlerin yanında, ancak resmi kurumdan
(Valilik Makamı) sertifikası alana, Van havzası dışına çıkış müsaadesi
verilmeli, aksi duruma müsamaha edilmemelidir .
Van Kedilerinin çoğaltılma
hususuna gelince : İnsancıl bir kedi olduğu için kafes veya belli barınaklarda
üretilmesi şimdilik başarılı olamamıştır. Bu hususta en önemli faktör, Van
Kedisi'nin her birine, aynı bakıcılar tarafından şefkatle yaklaşılması lazımdır
ki, bu da çok iyi yetiştirilmiş ve kedi seven bakıcılarla gerçekleştirilebilir
.
Diğer bir önerim ise; tali karayollarının
sonunda bulunan Köyler seçilmeli, mali yönden teşvik edilerek (hazır kedi paket
yemleri ile) bu köylere sadece Van Kedisi verilmeli, diğer kedilerin o yerden
başka yerlere sevki ile bu belli bölgelerde çoğalan Van Kedilerine seleksiyon uygulanarak
saf Van Kedilerinin yetişmesi sağlanmalıdır. Bu yerlerde yetişen kediler bir
merkezden takip edilmeli, isteklilere bu merkez tarafından Van Kedisi temin
edilmeli, geliri belli oranlarda yetiştiricisine hemen intikal ettirilmelidir .
Çocukların can dostu, onları
tırnaklamayan, avcı hatta yabancı için ev sahiplerine alarm verebilen, sevimli,
kanaatkar olan Van Kedisinin dört veya beş sene daha ihmal edilmesi, telafisi
çok zor durumları açığa çıkaracağı kanaatindeyim.
Bir ana <>si ve dört yavrusu. Yavruların babası tespit edilememiştir. Fakat
açılım şöyledir :
Beyaz Yavru (Dişi) : Anne
özelliğinde <> Tekir Yavru (Dişi) : <> Tekir Yavru (Erkek) : <>
Kara yavru (Erkek) : <>
Anne, yavrulardan evvela beyaz olanı emzirterek doyurmuş,
daha sonra ön ayaklarının arasına alarak yalamaya başlamış, daha sonra diğer üç
yavrusunun sütünü emmesine müsaade etmiştir. Tekir Yavrulardan biri altı aylık
olunca ayrıca resmi çekilmiştir.
VAN GÖLÜ
III.
zamanın ikinci yarısında Van Gölü'nün oluştuğu çanakla Muş Ovası'nı ve bugünkü
Nemrut Dağı'nı içine alan Van Gölü çanağı, zamanla sularla dolmuştur. Bu
çanağın günümüzdeki çanağa göre daha yüksekte olduğu sanılmaktadır. İşte bu
yüzden eski çanağın suları, Murat Vadisi aracılığı ile kapılmıştır. Eski gölün
suları boşaltılmıştı. IV. zamanda bu büyük çanağın bir kesiminde, şimdiki
Nemrut Dağı volkanından çıkan lavların bir set oluşturarak, Van Gölü çanağının
Muş Ovası'yla bağlantısı kesilmiştir. Daha sonra Murat Irmağı'nın lavlarla
tıkanması sonucunda yörenin sularının dışa akışı kesilince, Van Gölü
oluşmuştur.
Van Gölü'nün
kuzey ve batı çevreleri hemen tümüyle volkanik örtülerle kaplıdır. Kuzeyindeki
Süphan Dağı (4.058 m .
sırtlarında buzulların bulunduğu bir dağ), batısında Nemrut Dağı (2.916 m ., büyük bir
kraterin ve krater gölü vardır.), kuzeyde Akçıra Körfezi'nin güneybatısındaki
Sodalıgöl, Van Gölünden alüvyonlarla ayrılmıştır. Van Gölü'nün kuzey kenarında,
ondan 5 m .
daha yüksekte bulunan ve yüzölçümü 13,5 km2. olan Arin Gölü, Van Gölü'ne ait küçük bir koy'un ağız kısmının
bir set ile kapanmasından oluşmuştur. Yaz aylarında Van Gölü 'nün kenarlarında
soda çökelmeleri olur. Güney çevresi yüksek dağlar (3.000-3.500 m .) kristalin
şistler, paleozoik arazi, Doğu çevresi kretase kıvrımlı kırıklı tabakaları ve
yer yer neojen tekneleri, alüvyonlarla örtülü küçük ovalarla çevrilidir. Gölün
kıyıları, çok yerde girintili çıkıntılıdır (özellikle en çok girintisi
çıkıntısı ve yüksekliği fazla olan kıyılar güneydeki paleozoik masifin
kenarındadır). Çok sayıda koylar ve burunlar vardır. Kuzey kıyılarında güzel ve
geniş kumsallar vardır. 6 Göl ana yatakla ona kuzeydoğuda geniş bir geçitle
bağlanmış olan büyük bir körfez olmak üzere iki kısımdan oluşur. Ana yatağın en
geniş yeri olan Tatvan- Van iskelesi arası 125 km . (Bendimahi- Tuğ
arası)dır .En derin yeri 100 m .
den çok (Gölün güneyinde 451 m .)
denizden yüksekliği 1646 m .,
kıyıların uzunluğu 435 km .
dir .Göl 'ün doğu bölümünde dört küçük ada vardır. Bunlar; Akdamar, Çarpanak,
Gadir (yaka) ve Kuş adalarıdır. Bu adaların kısaca özellikleri şöyledir:
Akdamar
(Ahtamara veya Aktamar) Adası: Van Gölü adalarının en büyüğüdür. Gölün güneydoğusunda yer alır.
Uzunluğu 1,5 km .
eni 0,5 km .dir.
Bu adada Ermeniler tarafından yapılmış bir manastır ve sarnıçlar vardır.
Çarpanak Adası: Van Gölünün kuzeydoğusundadır. Bu adaya
yakın bir yarımada vardır. Bu adada da kilise harabeleri ve sarnıçlar vardır.
Yüzüncü yıl Üniversitesi kampus alanı içinde yer alır.
Gadir (Adir, Yaka)
Adası: Erciş'in
güneyinde yer alır. Bu adada bir köy kurulacak kadar toprak vardır. Ayrıca bu
adada da sarnıçlar ve tatlı su kuyuları vardır. Eskiden adada manastır ve
birkaç papaz evi bulunmaktaydı. Yine burada bağ ve bahçe izlerine
rastlanmıştır.
Kuş Adası:Akdamar Adası'nın batısında yer alır. En
küçük adacıktır. Akdamar Manastırına ait koyunların burada beslendiği
anlaşılmıştır.
Erciş Kale Adacığı: Önce karaya bitişik iken, 1887 den sonra suların yükselmesi ile
ada haline gelmiştir.
Van Gölü çanağında yer yer su kaynakları olduğu saptanmıştır. Bu iç
kaynaklardan aldığı sularla artan göl suları su yüzeyini yükseltmektedir.
Ayrıca göle çok sayıda dere veya küçük akarsular karışmaktadır. Bu akarsuların
hepsinin suları, karların erimesiyle birlikte çoğalır, yazın ve sonbaharda 30 -50 cm kadar göl seviyesi
alçalır. Zaman zaman yüksekliği 2 -3
m . yi bulan dalgaları, yolcu ve yük gemileriyle
(Denizcilik bankasına ait Feribotlarla Tatvan- Van demiryolu bağlantısı
sağlanmakta aynı zamanda bu demiryolu, İstanbul-Tahran demiryolu hatlarını da
bağlamaktadır), iskele, ada, yarımada, koy ve körfezleriyle Van Gölü, küçük bir
denizi andırdığından, halk tarafından Van denizi olarak anılmaktadır.
Yüzölçümü 3. 713 km2 (Reşat İzbırak'a göre: 3. 738 km2, Sırrı Erinç'e göre: 3. 764 km2 verilmektedir.) olan Van Gölü 'nün suyu acı, tuzlu ve sodalıdır.
Göl 'ün suyuna ''sodalı'' denilmesinin nedeni, göl suyunda fazla ölçüde sodyum
karbonat bulunmasındandır. Bu bakımdan başka tuzlu göllerden oldukça farklıdır.
Gölün kapalı bir havzada bulunuşu, suyunun tuzlu olmasına neden olmuştur. Tuz
tenörünün yüksek olması, bor ve sodyum karbonatın varlığı volkanik taşların
etkisinden. İleri gelmiştir. Bu yüzden Van Gölü yeryüzündeki en büyük soda
gölüdür ve
kapalı göller arasında hacim bakımından ( 607 km3) dördüncü sırayı alır.Gölde dinamik denge sağlandığında (yağış,
buharlaşma ve akarsu boşaltımı arasında) yılda toplam su kütlesinin % 1.5’ini
kazanır ya da kaybeder. Göl seviyesi mevsimsel etkilere göre, ortalama 49, 7+18
cm/yıl’lık bir dalgalanma gösterir.
Deniz suyuna oranla, çözülmüş karbonat türleri 100 kat daha bol
bulunur; bu zenginleşmenin nedeni volkanik CO2 aktivitesidir. Göle karışan akarsuların da bol miktarda sodyum
taşıdıkları saptanmıştır. Göldeki bikarbonat ile bu sodyum dengelenerek göl
suyunun (tuzluluk % 2,16) sodalı olmasını sağlamıştır.
Van Gölü, klorlu, sülfatlı ve karbonatlı göller gurubuna girer. Göl
suyunun % 5,9 oranında sodyum karbonat,
% 3,8 oranında sodyum klorür, % 0,4 oranında magnezyum klorür, % 0,3
oranında magnezyum sülfat , % 0,1 oranında potasyum klorür içerdiği
saptanmıştır. Bu özelliği nedeniyle göl, bir soda üretim kaynağı olarak önemli
rezerve sahiptir. Fakat aynı özelliğinden dolayı organik yaşamın kısıtlı
olmasına neden olmuştur. Ancak gölün her yerinde yaşayamayan bazı balık türleri,
göle dökülen akarsuların ağızlarında bol miktarda yaşamaktadır. Bunlar arasında
boyu 20-25 cm
yi bulan ve ağırlığı 2,3 kg
olanları da vardır. İlkbaharda yumurtlayabilmek için, göle karışan akarsuların
(özellikle çayların ) ağızlarından içeriye sokulurlar. O zaman oldukça çok
avlanırlar. Yıllık üretim ortalama 150-300 ton kadardır. En çok bulunan balık
tatlı su kefalidir. Bu cins balıklarla (inci kefali veya Albumus Tarhiki), halk
arasında ''Gogort'' adıyla anılan sazan türü en çok avlanan balıklardır. Avlanma
mevsiminde, Karadeniz Bölgesinden
teknelerin kamyonlarla Van Gölüne taşıyan balıkçılar da avlanırlar.
Van Gölü'nün yağış alanın yüzölçümü 16.096 km2’dir, Bu geniş bölüm Van Gölü kapalı
havzasıdır. Bu kapalı havzanın ortasında yer alan Van Gölü'nün yaklaşık yarısı
Bitlis iline, yarısı da Van iline aittir. Bu Gölün kıyılarında yer alan koy,
körfez ve yarımadalar şunlardır: Güney kıyısında Deveboynu (Reşadiye)
yarımadası, Ahlat- Tatvan arasında Adabağ yarımadası ve Van kenti,
kuzeydoğusunda çarpanak yarımadası vardır. Erciş kuzeybatısında da Erciş
Yarımadası yer alır. Gölün kuzeyinde en büyük körfez bulunur.
Van Gölü'nün kıyılarında
bulunan köy ve ilçeler arasında en kısa yol, göl üzerinden geçer. Tatvan
kuzeyinde Van'a ulaşmak için 210
km yolu kat etmek gerekmektedir. Gölün en elverişli
iskeleleri şunlardır: Van,Erciş,Ahlat, ve Tatvan(güneyinde Ortap ve Tuğ
iskeleleri)Gevaş da Gölün güneydoğusunda önemli bir yerleşim ve ticaret merkezi
olmuştur. Göl, kar ve demiryollarıyla Türkiye'nin daha uzak yerlerine ve çevre
bölgelerine bağlanmıştır.
1915 yılından
önceleri, Van Gölü'nün doğusundaki Muradiye'nin 14 km güneyindeki Kürzot
köyünde çıkarılan mazot yağından Ruslar yararlanmışlardır. Bu mazotu gölde
ulaşım ve balıkçılıkta kullanılan motorlu kayıklarda kullanmışlardır. Ayrıca
MTA Enstitüsünün yaptığı araştırmalara göre Van Gölü yöresinde bol miktarda
petrol ve gaz sızıntılarına rastlanmıştır. Tüm yörenin petrol üretme
potansiyeli oldukça önemli görünmekteyse de, gölün altında ve dolaylarındaki
tektonik yapı petrolün büyük birikimli rezervler oluşturmasına elverişli
olmadığı anlaşılmıştır. Petrol rezervi bakımından Muş baseni daha elverişli
görünmektedir.