1. GİRİŞ
Ekonomik anlamda bağcılık, dünya üzerinde genel olarak
10-20 0C izotermlerine karşılık gelen 30-50 0C kuzey ve güney
enlemleri arasındaki ılıman iklim kuşağı üzerinde yapılmaktadır.
Anadolu,
asmanın anavatanı olarak bilinen bölgeler içerisinde yer alan, hem çeşit
zenginliğine, hem de geniş bağ alanlarına ve üzüm üretimine sahip dünya
üzerindeki önemli bağcılık merkezlerinden birisidir. Asma ise; üzüm verimi
bakımından ekonomik, çeşit zenginliği ile de genetik materyal açısından
yurdumuzun önemli bir bitkisidir. Bu tarım dalı bu nedenlerle Anadolu'da
yaşayan insan topluluklarının binlerce yıldır baş uğraşlarından biri olmuş ve
olmaya devam etmektedir. 2001 yılı verilerine göre; aşılı ve aşısız asma fidanı yıllık üretimimiz
5.155.072 adettir (ANONİM, 2000). Ülkemizde 1998 verilerine göre 541 000 hektar bağ
alanından 3 600 000 ton yaş üzüm üretimi yapılmıştır. Bağcılığımız bu değerleri
ile Rusya hariç dünyada alan bakımından 4., üretim bakımından ise 5. sıradadır.
Ülkemiz bağ alanı genel işlenebilir tarım alanları içerisinde % 2.09, bağ bahçe
tarımı yapılan alanlar içerisinde ise %19.12 'lik bir paya sahiptir (KELEN,
1995; ANONİM 1999).
Ülkemiz
tarımında bu kadar kendine has bir yeri olan bağcılığımız, özellikle üretim ve
yetiştiricilikle ilgili konularda bir çok problemlerle karşı karşıyadır.
Kuşkusuz bu problemlerin başında ülkemiz bağcılığının alt yapısı durumunda olan
fidan üretiminde karşılaşılan sorunlar gelmektedir.
Asma
bir çok kültür bitkisi gibi hem vegetatif, hem de generatif metotlarla
çoğaltılabilmektedir. Ancak generatif çoğaltma da heterozigotik bir kalıtsal
yapıya sahip olması nedeniyle yüksek oranda açılan göstermekte ve çelik ile
çoğalmaya nazaran 2-3 sene gibi daha fazla bir zaman istemektedir. Bu nedenle
bağcılıkta ıslah çalışmaları dışında tohumla çoğaltma tercih edilmemektedir.
Vegetif yolla asma fidanı elde edilmesinde ise çelik, aşı, daldırma gibi
metotlar uygulanmaktadır (FİDAN ve Ark.,1998; KELEN, 1994).
Ancak
ülkemizin bağ alanlarının büyük bir kısmı floksera ve nematod zararlılarıyla
bulaşık durumdadır. Bu iki zararlı asma köklerini emmek suretiyle hem besin
maddelerine ortak olmakta, hem de köklerde yaralar meydana getirerek asmaların
gelişmelerini önlemektedirler.
Bu zararlıların yayılma alanı hızla
artmaktadır. Günümüzde ise, bölgeler arasında yaşanan yoğun bir materyal nakli,
bilinçsiz uygulamalar ve karantina işlemlerinin yetersizliği gibi nedenlerden
dolayı bağ alanlarımızın tamamının floksera ile bulaşık veya bulaşma
potansiyelinde olduğu kabul edilmektedir (ÇELİK, 1984).
Flokseralı bağ alanlarında ise
yerli üzüm çeşitlerinden alınan çeliklerin doğrudan köklendirilmeleri yoluyla
ekonomik anlamda bağ kurulması mümkün olmamaktadır. Çünkü Vitis vinifera L. Asma türüne ait üzüm çeşitlerinin kökleri
floksera zararlısına karşı çok duyarlıdır.
Günümüze kadar bu zararlıya karşı uygulama değeri olan kimyasal bir
korunma metodu ise henüz geliştirilememiştir. Floksera ve nematodlara karşı en
iyi çare ise dayanıklı Amerikan asma anaçlarının kullanılmasıdır. Bu nedenle
floksera ile bulaşık alanlarda bağcılığın yapılabilmesi için yerli çeşitlerin
bu zararlıya karşı dayanıklı Amerikan asma anaçları üzerine aşılanmaları veya
bu aşılama sonucu elde edilen aşılı-köklü asma fidanlarının kullanılmaları
zorunludur. İlk kez 1867 yılında Fransız
bağcılarından La Liman
tarafından ortaya atılarak uygulamasından başarılı sonuçlar alınan bu yönteme
“Yeni Bağcılık” adı verilmektedir (ÇELİK, 1992).
Bu çalışma ile aşılı asma fidanı
üretiminin tüm aşamalarının ortaya konulması ve konuya ilgi duyanların
kolaylıkla ulaşabileceği bir kaynak oluşturulması amaçlanmıştır.
2. ÜLKEMİZDE ASMA FİDANI ÜRETİMİNİN BUGÜNKÜ DURUMU
Floksera zararlısının 20. Yüzyılın
başlarında ülkemize girmesi ve eski bağcılığın yapılmaz duruma gelmesi sonucu
ülkemizde asma fidanı üretimi 1930’lu yıllarda devlet eliyle kurulan birkaç
“Amerikan Asma Fidanlıkları” ile başlamışlar (KOCAMAZ, 1991). O yılların
teknolojisiyle sadece aşısız Amerikan asma fidanı ile başlayan üretimi, mevcut
koşullara yeni ilaveler dışında aynı şekil de devam ede gelmiştir. Ancak uzun
bir aradan sonra 1960’lı yılların sonunda aşılı-köklü asma üretiminde
başlanabilmiştir. Diğer taraftan asma fidanı üretimi başlangıçtan bugüne kadar
özel sektörün ilgi alanına istenildiği şekliyle bir türlü girmemiştir.
Günümüzde asma fidanı üretimi yapan özel üreticiler küçük işletmeler halinde
olup sayıların 100 kadar olduğu tahmin edilmektedir.
Klasik fidan üretimi asma fidanı
ihtiyacını karşılamaktan uzaktadır. Bir dekar Amerikan asma anaçlığından
ortalama olarak 1.500-10.000
metre çubuk ve 4.500-20.000 adet çelik alınır. Bilimsel
toplantılarda ülkemizin Yıllık fidan üretiminin ortalama 5 milyon adet olduğu,
oysa yıllık 50-60 milyon aşılı-köklü asma fidanına ihtiyaç bulunduğu
söylenmektedir. Bu sayıda fidanı elde etmek için 5-10 bin dekar Amerikan asma
anaçlığında ihtiyaç olduğu ortaya çıkar. Bu ise bugünün Türkiye’sinde mümkün
olmayacak bir tesistir. Bu nedenle Aşılı asma fidanı elde edilmesinde daha çok
çeliğin daha az alanda elde edilmesinde imkan veren metotların uygulanması
gerekir (ECEVİT, 1991).
Ekonomik anlamda bağcılık yapabilmek için Aşılı Bağların
40 yılda bir yenilenmesi gerektiği gerçeği göz önüne alınacak olursa
(576000/40) 14.400 ha’lık bir lanın her yılı yenilenmesi gerektiği ve bunun
içinde 3 x 2 m .
dikim aralıklarıyla yaklaşık 24.000.000 kadar asma fidanına ihtiyaç duyulacağı
ortaya çıkmaktadır. Bu hesaplama tüm bağ alanlarımızın verimli ve ekonomik olduğu
hesabına göre yapılmıştır. Halbuki bağlarımızın önemli bir kısmı modern
yetiştirme tekniğine göre kurulmamış; yaşlılık, hastalık ve zararlılardan
dolayı hemen hemen elden çıkmış durumdadır. Bütün bunlara ilave olarak;
Anadolu’da modern yetiştirme tekniklerine uygun bir şekilde Bağların
yenilenmesini mümkün kılacak önlemlerin alınmasında geç kalınmış ve bunun
sonucu olarak, bağcılığın önemli bir yer tuttuğu Orta Anadolu ve bu bölgenin
Akdeniz, Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgeleri ile geçit yörelerindeki yerli
bağla hızla yok olmaya başlamıştır.
Aynı durum halen büyük ölçüde yerli bağcılığın
sürdürülmekte olduğu Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Doğu Akdeniz yöresi içinde
söz konusudur. Adı geçen bölgelerimizde bağların hızla tahrip olarak elden
çıkması ülkemiz bağcılığında gerek alan gerekse üretim yönünden istatistiklere
tam olarak yansımayan ciddi bir gerilemeye neden olmuştur. (AĞAOĞLU ve ÇELİK,
1986;ÇELİK Ark.1987)
Bütün bu değerlendirmeler,
ülkemizdeki asma fidan üretiminin yetersizliğini tüm çıplaklığı ile ortaya
koymaktadır. Bu sorunlara çözüm bulunmazsa bağ alanlarımızdaki azalışlar
önümüzdeki yıllarda da devam edecek gibi görünmektedir. (KELEN 1994)
Çizelge 1: Türkiye’de 1993 yılı itibariyle bölgelere göre bağ alanı ve üzüm üretimi
Bölgeler
|
Alan (Ha)
|
Oran (%)
|
Üretim (Ton)
|
Oran (%)
|
Ortakuzey |
46.778
|
8.3
|
191.407
|
5.2
|
Ege
|
157.280
|
27.7
|
1.676.211
|
45.3
|
Marmara
|
30.518
|
5.4
|
281.699
|
7.6
|
Akdeniz
|
109.022
|
19.2
|
654.380
|
17.7
|
Kuzeydoğu
|
2.171
|
0.4
|
10.917
|
0.3
|
Güneydoğu
|
85.016
|
15.0
|
281.249
|
7.6
|
Karadeniz
|
2.812
|
0.5
|
11.919
|
0.3
|
Ortadoğu
|
38.327
|
6.8
|
165.767
|
4.5
|
Ortagüney |
95.076
|
16.8
|
426.451
|
11.5
|
Toplam
|
567.000
|
100.0
|
3.700.000
|
100.0
|
Çizelge 2: 1999 Yılında Sertifikalı Asma Fidanlarının Sektörlere Göre Dağılımı (Anonim, 2000).
Sektörler |
Aşılı Asma Fidanı Üretimi
|
%
|
Aşısız Asma Fidanı Üretimi
|
%
|
Toplam Üretim
|
Kamu
|
553.050
|
36.0
|
857.600
|
93.5
|
1.410.650
|
Özel
|
985.100
|
64.0
|
60.000
|
6.5
|
1.045.100
|
Toplam
|
1.538.150
|
100.0
|
917.600
|
100
|
2.455.750
|
NOT : Aşısız Asma fidanının tümü Amerikan asma
fidanıdır. Yerli asma fidanı üretimi çizelgeye dahil edilmemiştir.
3. AŞILI ASMA FİDANI ÜRETİMİ
Önceleri bağcılıkta yalnızca çeşit
değiştirme (çevirme) amacıyla uygulanan aşılama, 1850 yılından itibaren Avrupa
bağlarında flokseranın girişinden ve vinifera çeşitlerinin Ancak Amerikan asma
anaçları üzerine aşılanarak yetiştirilebileceğinin anlaşılmasından sonra,
bağcılığın vazgeçilmez bir çoğaltma tekniği özelliği kazanmıştır.
Günümüz bağcılığında aşılamanın
amaçları Winkler ve ark. (1974) ‘na göre aşağıda özetlenmiştir.
1.) Vitis vinifera 1. Asma
türüne ait üzüm çeşitlerinin floksera ve metotlara dayanıklı anaçlar üzerinde
yetiştirilmesi;
2.) Karışık çeşitlerle kurulu
bir bağda bu durumun düzeltilmesi (çeşit saflaştırma)
3.) Bağlarda arzu edilmeyen
çeşitlerin değiştirilmesi (çeşit değiştirme veya çevirme)
4.) Floksera ve metotlarda
bulaşık alanlarda yeni elde edilmiş ve nadir bulunan üzüm çeşitlerinin
çoğaltılması ve korunması;
5.) Uygun
anaçlar kullanarak kurağa, kirece ve tuzluluğa karşı dayanıklı bir kök sistemi
oluşturulması.
Bağcılıkta aşıda başarıyı etkileyen
etmenler ;
1.) Anaç ve kalem arasında
uyuşmazlık olmamalıdır. Uyuşma, anaç ve kalemin hem anatomik hem de
biyokimyasal olarak tam bir kaynaşma içinde olması ve birlikte yaşayabilme
yeteneğini ifade eder. Asmada Botanik olarak aynı familya içinde cinsler birbirleri
aşılanamazlar. Türler arasında ise , finiferek/rotundifalio örneğinde olduğu
gibi çok
sınırlı başarısızlık örneklerine rastlasa da, aşamalarda kesin başarısızlığı
ifade eden bir uyumsuzluk sorunu sözkonusu değildir.
2.) Anaç ve özellikle kalem genç
olmalıdır. Aşılamada başarılı olunabilmesi için, aşı materyalinin (özellikle
kalem) bir yaşlı dallardan veya sürgünlerden hazırlanması gerekir Kural olarak
aşılamada ne kadar genç materyal kullanılırsa, başarı o oranda artmaktadır. Bu
yüzden bağcılıkta yeşil sürgünlerden materyal de aşılamada kullanılabilir.
Ancak “Yeşil aşı” da başarılı olunabilmesi için aşıda başarıyı etkileyen
koşulların (özellikle su kaybı) daha etkili olarak kontrol edilmesi gerekir.
3.) Anaç ve kalem sağlıklı
olmalıdır. Anaçlık ve kalemlik çeliklerin alındığı anaçlar; özellikle önemli
virüs vb. hastalıklar ile bakteriyel (Bağ Kanseri) hastalık etmenlerini
taşımamalıdır.
4.) Anaç ve kalemlerin kambiyum
dokuları, mümkün olduğu kadar geniş yüzeyler halinde üst üste çakışmış
olmalıdır. Çünkü aşı yerinde kaynaşmayı sağlayan kallus (yama dokusu) dokusu
iletim kambiyumu tarafından oluşturulur.
5.) Anaç ve kalemler arasında
kaynaşma tam olarak sağlanana kadar kalemin anaca sıkı bir şekilde tutulması
gerekir. Bu amaçla bağa yapılan aşılar dış koşullara açık olduğu için bağlanır
ve üzerleri ince nemli toprakla örtülür.
6.) Aşıdan sonra aşı yerinde
kallus oluşumu için uygun sıcaklık, nem ve havalandırma koşulları sağlanması
gerekir.
7.) Kalem anaçların kesim ve
yontulmasında kullanılan alet ve araçlar keskin olmalıdır ve kesit bu aletler
yüzeyleri pürüzsüz ve düzgün açılmalıdır.
8.) Kullanılan alet ve araçlar
saf alkolle dezenfekte edilmiş olmalı, aşılama sırasında her çeşit açılama
başlangıcında bu işlem tekrarlanmalıdır. Ancak böylece virüs gibi bazı hastalık
etmenlerinin bulaşması engellenmiş olur (FİDAN
ve Ark.,1998; ÇELİK, 1998).
Asmanın özellikle yaşlı dallarından
hazırlanan çeliklerin hem kolay kökleme ve anotomik olarak kolay aşılama, hem
de aşılandıktan sonra kolay kaynaşma (kalluş oluşturma) özelliklerinden
yararlanarak, vinifera çeşitlerine ait tek gözlü kalemlerin Amerikan
asma anaçlarına ait anaçlılık çelikler üzerine masa başında aşılanmaları ve aşı
yerinde kontrollü koşullarda gerçekleşen kaynaşmanın (çepeçevre kallus oluşumu)
ardından aşılı çeliklerin fidanlık veya sera koşullarında köklendirilmesi
sonucu elde edilen asma fidanlarına Aşılı
Asma Fidanı Denir (FİDAN ve Ark.1998).
3.1. Çeliklerin Alınması ve Aşıya Hazırlanması
Asma çelikleri, genellikle anaçlar
dinlenme halindeyken alınır. Bu dönem, geç sonbaharda yaprakların dökülmesiyle
başlar, erken ilkbaharda tomurcukların sürmesinden hemen önce yapılan kış
budaması ile sona erer. Ancak, kış soğuklarının gözlerin, hatta bir yaşlı
dalların zararlanmasına neden olacak düzeyde şiddetli olduğu yörelerde, çelikler
bu soğuklar başlamadan önce alınmaları gerekir.
Yine, kaplı asma fidanı üretiminde kullanılacak olan
çeliklerin de bu dönemde alınmaları zorunludur. Bu istisnalar dışında özellikle
kalemlik çeliklerin kış budaması sırasında alınması daha avantajlıdır. Böylece,
hem budama hem de çelik alma işlemi bir arada gerçekleştirilecek, işgücünden
tasarruf sağlanmış olur. Ayrıca sözkonusu çeliklerin kış boyunca muhafaza
sorunu ve masrafı ortadan kalkar. Ancak Amerikan asma anaçlıklarından çelik
alma işlemi oldukça uzun zaman aldığından, anaçlık çeliklerin, havaların uygun
olduğu daha erken dönemde alınmaya başlanması tercih edilir (FİDAN ve
Ark.1998).
Çelik alınırken dikkat edilecek
hususlar ise ;
Çeliklerin mutlaka sağlıklı ve
kuvvetli gelişme gösteren, aynı zamanda bir yaşlı dalların iyi olgunlaşmış
anaçlarından alınmalıdır. Ayrıca yerli asma fidanının üretiminde kullanılacak
çelikler ile aşılamada kullanılacak kalemler (gözler), üstün verim ve kalite
özelliklerine sahip anaçlardan alınmalıdır. Tam verim çağında ve orta yaşlı
anaçlardan alınan çelikler amaca en uygun olanlarıdır. Bu anaçlar, anacının
ekonomik ömrünü kısaltan uç alma, tepe ve bilezik alma gibi işlemlere daha az
maruz kalmış anaçlardır.
Zayıf gelişen veya kuraklık, don ve
dolu zararına uğramış hastalık veya böcek zararı yüzünden yapraklarının kısmen
veya tamamen dökmüş yada sürgünlerini olgunlaştıramadan soğuk zararına uğramış
anaç ve anaçlardan çelik alınmamalıdır.
Diğer yandan 1-2 yaşta genç anaçlar,
çelik oluşturulmasına yönelik olarak şiddetli budandıklarından, özellikle
sürgünlerin üst kısımları yeterinde olgunlaştıramadığı için, zorunlu olmadıkça
bunlardan kalemlik çelik alınması önerilmez. Ayrıca aşırı şekilde ürünle yüklü
anaçlardan da çelik alınmamalıdır. Bunlarda, genaratif gelişme baskın
olduğundan, vejetalif gelişme geri kalmış, dolayısıyla dallar
olgunlaşamamıştır.
Omcalardan alınacak çelikler, çeşit
özelliğine göre boğum araları yeterli uzunlukta olmalı, dış kabuk rengi temiz
ve parlak görünmede (sarımı esmer, kırmızı esmer, koyu esmer veya kestane
renginde) olanlardan alınmalıdır. Çelik kesildiğinde iç kabuk yeşil görünmeli
ve özü dar, odun kısmı sert dokulu, geniş ve kabuk kalın olmalıdır. Öz/odun
oranı 1/3 oranında olmalıdır. Kesit yüzeyi ise fazla yassı veya köşeli olmamalıdır.
Boğumdaki gözler canlı olmalıdır.
Taşlı sıcak ve hafif topraklara dikilecek asma
çeliklerinin boyU aşağıdaki çizelgede (4’de) yer alan uzunluk ölçülerinin üst
sınırına yakın olacak şekilde hazırlanmalıdır. Killi, ağır ve serin topraklarda
dikilecek çeşitlerin boyları ise alt sınıra yakın olacak şekilde
hazırlanmalıdır.
Çizelge 3: Bağcılıkta asma çeliklerinin alındığı kaynağa göre isimlendirilmesi ve bunların kısa özellikleri
Kullanım amacına göre isimlendirilmesi
|
Alındığı Asmaya göre
isimlendirme
|
Özellikleri |
|||
Boylar
|
Göz Sayısı
|
Kalıklı (çap)(mm)1
|
Uzunluk (cm)2
|
||
1.Fidanlık Çeliği
|
a) Asma Anacı çeliği
b) Yerli Asma Çeliği
|
I.
II.
I.
II.
|
3-5
3-5
3-5
3-5
|
8-12
4-7
8-12
4-7
|
35-45
35-45
30-40
30-40
|
2.Aşılanabilir Çelik
|
Asma Anacı çeliği
|
-
|
3-5
|
6-12
|
30-40
|
3.Tek gözlü çelik
(göz çeliği, omega aşı çeliği)
|
a) Asma Anacı çeliği
b) Yerli Asma Çeliği
|
-
-
|
1
1
|
4-12
4-12
|
5-10
5-10
|
1)
Kalınlık (çap) : Üst boğum
arasında orta yerinden,
2) Alt ve üst
kesit arası ölçüden değerlerdir.
Bir yaşlı dalların her yerinden çelik hazırlanması mümkün
değildir. Dalların dip kısımlarında boğum aralarının çok kısa, anatomik yapının
çok sert ve gözlerin iyi gelişmemesi; uç kısımlarında ise odunlaşmanın yeterli
olmamasından, bu kısımlardan çelik alınmamalıdır.
Çelikler klon seleksyonu ile elde edilmiş asmalardan
alınmalı klon seleksyonu çalışmalarının henüz sonuçlanmadığı veya seçilen
klonlardan yeteri kadar kalem sağlanmasının mümkün olmadığı yörelerde, düşük
verimli omcalar ve arzu edilmeyen özelliklere sahip mutanlar ile karışık
bağlardaki ve verimsiz çeşitlerden çelik alınmasını önlemek için, çelik
alınacak omcaların ürün üzerinde iken (yaz sezonu boyunca) işaretlenmeleri
gerekir.
Yıllık sürgünlerin odunlaşması, çeliklerin sürgün üzerinde
yeri ve kalınlığı; çubukta nişasta birikmesi normal bir odunlaşma olayıdır.
Odun parankiması, odun lifleri, öz ve öz ışınları önemli
miktarda şeker ve nişasta toplama yerleridir. Yaz sonunda, çubuklarda önce
nişasta şeklinde toplanan yedek karbonhidratlar, sonbaharda yaprakların
dökülmesinden hemen sonra şekere dönüşmeye başlarlar. Çubukta şekerler,
sakkaroz, fruktoz, glikoz ve bilinemeyen diğer şekerler halinde bulunurlar.
Aralık, Ocak aylarında çubukta nişasta miktarı minimum, şeker miktarı ise maksimum düzeye ulaşır. Daha sonra
şekerin nişastaya tekrar dönüşmesi sonucu ilkbahara doğru nişasta miktarında
ikinci bir yükselme olur. Dinlenme devresi boyunca asma üzerindeki çubuklarda
şekerin nişastaya, nişastanın şekere dönüşmesi sonucu görülen değişmelerin
soğuk hava deposunda muhafaza edilen çubuklarda da görülmesi, bu konuda
sıcaklığın yanında kış dinlenmesi ile endogen (içsel) bir etmenin de rol
oynadığını ortaya çıkarmaktadır.
Aşılı köklü asma fidanı elde edilmesinde başarı, çubuğun
içerdiği şeker ve nişasta miktarına bağlıdır. Asma çeliklerinde kuru kallus
tabakasının oluşabilmesi için 3,2 gr, 1 gr kur kök için 4 gr şekere gerek
duyulduğu belirlenmiştir. Yeterli miktarda yedek karbonhidrat içermeyen aşı
metaryeli ile yapılan aşılamalarda çimlendirme odalarından çıkan fidanların dış
görünümleri iyi olmasına rağmen, yedek enerji kaynağının tükenmesi sonucu
fidanlığa dikilen bu köklerden kurudukları için fidan randıman önemli ölçüde
azalmaktadır.
Asma (Amerikan veya vinifera) sürgünleri 35-45 cm uzunlukta dip taraftan
(bazal) ve uç taraftan birer göz bırakılmak suretiyle asma çeliği haline
getirilirler. Çelik üzerinde kalkut, sülük, salkım vb. kısımlar çıkartılır
(KOCAMAZ, 1995).
Aşılanacak çelikler alt boğum 0.5-1 cm altından ve üst boğumun
üzerindeki boğum arasının en az 3/4‘lük bir kısmı çelikte kalacak şekilde
kesilmelidir. Çelik kalınlıkları 7-10 mm çapında, 30-40 cm uzunluğunda olmalı ve
üzerinde 3-5 göz bulunmalıdır. Çelik kalınlığı üst boğum arasının orta yerinin
uzunluğu ise alt kesit ile üst kesit arasındaki kısmın ölçülmesiyle elde
edilmektedir.
Çelik
üzerlerine aşılanacak olan aşı kalemlerinde ise kalınlık 5-10 mm . Uzunluk 5-6 cm olmalı ve tek gözlü
olacak şekilde hazırlanmalıdır. Geri kalan tüm gözler elektrikli motorundan
harekat alan ince tel fırçalarla aşı bıçağı bağ makası veya bu amaçlarla özel
olarak geliştirilmiş alet veya testereler kullanılarak köreltilirler
(SAYIN,1998; ÇELİK,1998; FİDAN ve
Ark.,1988).
Hazırlanan çelikler genellikle 50-100’lük veya
200’erlik demetler haline getirildikten sonra uca ve dip kısma yakın iki
yerinden yumuşak telle bağlanır. Her demette mutlaka bir etiket bulunmalı,
etikette; anaç veya çeşidin ismi, çelik adedi, alındığı yer ve gerek duyulan
diğer bilgiler olmalıdır. Ayrıca bir demet içerisindeki çeliklerin uzunlukları
arasındaki farkın 5 cm’yi geçmemesine dikkat edilmelidir. Çelikler alındıktan
sonra ise hemen açılması istenmez (FİDAN ve Ark.,1998).
Ülkemizde
asma çelikleri yaygın olarak açık kum havuzlarındaki nemli kum içinde muhafaza
edilmektedir. Kum havuzunun fazla güneş almayan bir yerde bulunması ve içindeki
kumun hastalık etmenleri taşımaması gerekir. Çelik demetleri kum içinde ters
çevrilerek katlanır. Yada 60 x 90’lık polietilen torbalara konup dikey olarak
+1 ve +2 0C‘lik soğuk depolarda da toplanır.
Çelikler
alındıktan sonra soğuk odalara hızlı bir şekilde nakledilmeli ve kurumaları
önlenmelidir. Depolama sırasında nem kaybını azaltmak amacıyla polietilen
torbalar içerisinde çeliklerin üzerinin nemli çuval bezleriyle örtülmesi de iyi
bir önlemdir (SAYIN,1998).
Hazırlanan
anaç ve kalemlerin aşıya geçmeden önce özellikler Agrobacterium vetis’in
kontrol edilmesi amacıyla 50 C’deki sıcak suda 30 dak. tutulması ve ardından
soğuk suya daldırılması önerilmektedir. Ya da çelikler aşılamadan en az 24 saat
önce ıslatılması, odun kısmının yumuşamayarak daha kolay kesilmesi sağlanabilir
(FİDAN ve Ark.,1998).
Aşıda
başarıyı sağlayabilmek için öncelikle kambiyum tabakası ve aşı kalemi
arasındaki sıkı temasın sağlanması, aşı kalemi ve aşı çeliği kalınlıklarının
hemen hemen birbirine eşit çapta olması gerekmektedir (SAYIN, 1998).
3.2. Anaç ve Kalemlerin Seçimi
Anaç-aşı
kalemi uyuşması, filoksera ile bulaşık olan bölgelerde yeni bağların
kurulmasında en önemli etkendir.
1860’lı yıllara kadar dünyadan “asma
anacı” diye bir şey bilinmiyordu. O tarihlerde Amerika’dan getirilen köklü asma
fidanları ile “ filoksera” denilen böceği Avrupa bağlarına bulaştırıldı. 1881
yılında yurdumuza da giren bu böcek toprakta yaşamakta ve asma köklerini emerek
beslenmektedir.
Böceğin emdiği noktalarda oluşan küçüklü büyüklü urla
kısa zamanda kökleri çürütmekte, bitki topraktan besin ve su alamayıncaya kadar
zayıflayıp ölmektedir. Filokseralı bir bağ bakılmadığında kısa zamanda omcalar
kolaylıkla kurur. Kumlu topraklarda filokseranın ilerlemesi zor olduğu için pek
zararı görülmez; fakat killi ve tınlı topraklarda zarar daha büyük olur.
Ülkemiz, filoksera zararının yıldan
yıla artan baskısı altındadır. Birçok bağcımız işin ciddiyetini henüz
kavrayamamaktadır. Bu konuda bilgi donanımı yetersizdir. Hangi anacı
kullanacağını bunları nereden alacağını bilmemektedir. Özellikle İç Anadolu ve
bunun doğusunda kalan bölgelerde bu durum vardır.
Anaçlar, kök yapıları, bunların
topraklardaki dağılımlarını, iklim ve toprağa uyumları, kirece duyarlılıkları,
yerli çeşitlerle uyuşmaları bakımından farklılık gösterirler. Anaç seçerken bu
özellikleri bilmek gerekir. Anaç ve kalemin iyi uyuşması (afirite) omacının
uzun süre düzenli bol ve kaliteli ürün vermesini sağlar. Uyuşma olmazsa, çiçek
ve meyve silkmeleri görülmekte, verim azalmakta, asmada zayıflama hatta kalemin
atılması şeklinde olumsuz bazı sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle farklı
iklim ve toprak için uygun anaç seçilmelidir. Toprak tahlili bu konuda bize yol
gösterir.
Asma anaçlarının önemli özellikleri
aşağıdaki çizelgede ayrıntılı olarak verilmiştir.
Çizelge 4 : Asma anaçlarının özellikleri (Ahmedullah ve Himelrick 1990)
Adaptasyon Yeteneğib
|
Dayanıklılıkc
|
Tolerans
|
||||||||
Anaçlar
|
Gelişme
Kuvvetia
|
Islak
Toprak
|
Kuru ve yüzlek
Killi toprak
|
Derin milli ve
Ağır tınlı toprak
|
Derin ve kuru
kumlu toprak
|
Filoksera
|
Nematodlar
|
Kuraklık
|
Aktif
Kireç (%)
|
Tuz
(g/l)
|
Riparia
Gloire
|
2
|
3
|
1
|
2
|
2
|
5
|
2
|
1
|
6
|
0,7
|
Rup.du
Lot (St George)
|
4
|
1
|
2
|
3
|
1
|
4
|
2
|
2
|
15
|
-
|
196-17
|
3
|
2
|
1
|
2
|
3
|
3
|
1
|
3
|
6
|
-
|
|
4
|
-
|
3
|
1
|
1
|
4
|
3
|
2
|
-
|
-
|
|
2
|
2
|
3
|
2
|
2
|
4
|
2
|
2
|
20
|
-
|
5 BB
|
2
|
3
|
2
|
2
|
1
|
4
|
3
|
1
|
20
|
-
|
SO 4
|
2
|
3
|
1
|
2
|
1
|
4
|
4
|
3
|
17
|
-
|
|
3
|
-
|
3
|
3
|
1
|
4
|
4
|
1
|
17
|
-
|
161-
|
3
|
-
|
1
|
2
|
2
|
4
|
-
|
2
|
25
|
-
|
110
R
|
3
|
3
|
4
|
3
|
3
|
4
|
2
|
4
|
17
|
-
|
99 R
|
4
|
1
|
2
|
4
|
2
|
4
|
3
|
3
|
20
|
-
|
140
Ru
|
4
|
2
|
3
|
3
|
4
|
4
|
3
|
4
|
17
|
0,6
|
1103
P
|
3
|
3
|
3
|
3
|
3
|
4
|
2
|
3
|
11
|
0,4
|
|
2
|
3
|
2
|
2
|
2
|
4
|
1
|
2
|
11
|
0,4
|
|
3
|
3
|
1
|
2
|
2
|
4
|
1
|
1
|
9
|
-
|
101-
|
2
|
3
|
2
|
2
|
1
|
4
|
2
|
1
|
10
|
-
|
44-
|
3
|
3
|
2
|
3
|
2
|
4
|
4
|
4
|
11
|
0,8
|
|
3
|
2
|
1
|
2
|
2
|
3
|
1
|
1
|
13
|
0,8
|
|
3
|
-
|
3
|
3
|
2
|
2
|
1
|
2
|
13
|
0,8
|
A X
R # 1
|
3
|
-
|
3
|
3
|
2
|
2
|
1
|
2
|
40
|
Çok Duyarlı
|
41 B
|
2
|
1
|
1
|
1
|
1
|
4
|
1
|
3
|
40
|
Çok Duyar
|
333
E.M.
|
1
|
1
|
1
|
1
|
1
|
2
|
1
|
2
|
Düşük
|
-
|
|
3
|
2
|
2
|
2
|
3
|
2
|
4
|
2
|
Yüksek
|
-
|
Dogridge
|
4
|
2
|
1
|
2
|
4
|
2
|
4
|
2
|
-
|
-
|
Salt
Creek (Ramsey)
|
4
|
2
|
1
|
3
|
4
|
2
|
4
|
2
|
-
|
-
|
Harmony
|
3
|
-
|
1
|
2
|
3
|
2
|
4
|
2
|
-
|
-
|
Fredom
|
3
|
-
|
1
|
1
|
3
|
2
|
4
|
2
|
-
|
-
|
(a)
4:
Kuvvetli; 1: Zayıf ; (b) 4:Yüksek; 1 Düşük; (c) 5 : Çok Dayanıklı;1:Çok Duyarlı
Yurdumuzda kullanılan başlıca anaçlar şunlardır:
Rupestris
du Lot : Yurdumuzda en çok kullanılan bu anacak kısaca “Lot” denir. Kökleri
derine gider; bu nedenle kurağa dayanır. Kireçli, kireçsiz, kır ve taban
topraklarda iyi sonuç veriri. Fazla nemli olmamak şartıyla sıkı, silisli, erken
aşıya gelir, yerl, çeşitli iyi uyuşur. Köklü aşılı köklü Fidan üretiminde
verimi yüksektir. Kuvvetli geliştiği için zengin topraklara dikildiği zaman silkmeye
yol açar. Uzun budama yapılarak fazla ürüne yatırmak suretiyle silkme zararı
çoğunlukla önlenebilir.
5
BB : Orta kuvvette omca oluşturur.
Dalları iyi piştiği için kuzey bölgelerimize uygundur. Nemli, killi- tinli
topraklarda daha iyi geliştirilmekle beraber, toprak yönünden seçici sayılmaz.
Kurağa ve sıcağa dayanıksızdır. Yurdumuzda Trakya ve Marmara yörelerinde çok
kullanılır. Kirece oldukça dayanır. İyi aşı kabul eder. Çeliklerin köklenmesi
iyidir. Nematod’a mukavimdir.
99
R : Kuvvetli bir anaçtır.
Yurdumuzun sıcak bölgeleri için uygundur. Kurağa oldukça, nemetod’a çok dayanıklıdır.
Kök sistemi çok kuvvetli olup derinlere inebilmektedir. Derin, killi, kireçli toprakları sevdiği gibi
meyilli, kır taban çakıllı topraklara da dikilir. Aşı tutması iyidir.
110
R : Bu anaç 99 R anacına çok benzer
Kurağa en dayanıklı anaçlardan biridir. Nemetad’a yarı mukavimdir. Köklenme ve
aşı tutması 99 R’den daha zayıftır. Omcasının büyümesi zayıftır.
41
B : Kirece en dayanıklı anaçtır.
Kurağa ve sıcağa dayanımı da fazladır. Kökleri kalın, etli ve kuvvetlidir.
Dikim sırasında ilk yıllar toprak üstü organları yavaş
yavaş
gelişerek kuvvetli kökler oluşturur; daha sonra hızlı bir gelişme göstererek
diğer anaçlara yetişir. Aşı tutması iyi, köklenmesi biraz zayıftır.
Aşağıda bölgelerimize göre tavsiye edilen Amerikan Asma
Anaçları verilmiştir. (Çizelge 6) (SAYIN,1998)
Çizelge 5 : Bölgelerimize Göre Tavsiye Edilen Amerikan Asma Anaçları
Marmara ve
Trakya Bölgesi
|
Ege Bölgesi
|
Akdeniz
Bölgesi
|
Karadeniz
Bölgesi
|
İç Anadolu
Bölgesi
|
Doğu
Anadolu
Bölgesi
|
Güneydoğu
Anadolu
Bölgesi
|
8B, 5 BB,
SO4
1103 Paulsen
99R, 110R,
140 Ruggeri,
Rup du Lot,
41B
|
5 BB,
1103 Paulsen
99R, 110 R,
140 Ruggeri
Rup du Lot,
41 B,
Ramsey,
Harmany
|
5 BB, S O4,
1103 Paulsen
99 R, 110 R,
140 Ruggeri,
Rup deu Lot
41 B, Fercal
|
5 BB, S O4,
41 B,
1103 Paulsen
|
5 BB, S O4,
8 B, 99 R,
41 B,
1103 Paulsen
Rup du lot
|
5 BB, S O4,
41 B,
1103 Paulsen
Rup de lut
|
5 BB, S O4,
1103 Paulsen
Rup de lut
Fercal
|
(KOCAMAZ, 1995).
3.3. Aşılama
YARMA AŞI
Aşı: Canlı iki asma dalının
birleştirilip yeni bir fert meydana getirilmesi olayıdır. Diğer bir ifade ile
organ nakli de denebilir.
Aşılı asma fidanı üretiminde
aşılama, masa başında elle veya makine ile yapılmaktadır. Ancak son yıllarda
hem daha düzgün aşı kesiti açılabilmesi, hem de iş veriminin çok daha yüksek
olması nedeniyle, makine ile aşılama, hemen tümüyle elle aşılamanın yerini
almıştır. Aşılanan anaç ve kalemin kalınlıkları ne ölçüde birbirine yakın
olursa, kambiyum dokuları o oranda geniş yüzeyler halinde çakışır ve kaynaşma
da aynı kalınlıkta ise, kalem anaca, kenarlardan birisi mutlaka aynı hizaya
gelecek şekilde takılmalıdır.
1.
Elle Aşılama
Elle aşılamada “Dilcikli aşı” yöntemi kullanılmaktadır.
Bu amaçla hem kalemde hem de anaçta, ince keskin ağızlı bıçaklar kullanılarak,
eşit açılarda meyilli ve pürüzsüz aşı kesitleri açılmalıdır. Bunun ardından,
kalem ve anaçta karşılıklı dilcik açılarak, bu
iki
ünite birbirine takılır ve aşılama tamamlanır. Elle yapılan dilcikli aşılar,
aşı kesintinin uzunluğuna göre ikiye ayrılır.
a.) Kısa dilcikli aşılar : Aşı
yüzeyinin uzunluğu anaç ve kalem çapının 1,5 katıdır. Aşı yüzeyinin tam
ortasından açılan dilcik bu yüzeyin yarı uzunluğundadır. Aşının bağlanmasına
gerek yoktur.
b.) Uzun
dilcikli aşılar : Aşı yüzeyinin uzunluğu anaç-kalem çapının 2.5-3 katıdır.
Dilcik uzunluğu ise bu uzunluğun 1/3’ü kadardır. Aşının bağlanması önerilir.
2.
Makine ile
Aşılama
Son yıllarda aşılama işleminin
mekanizasyonunda büyük aşamalar kaydedilmiş ve bu amaçla kullanılmak üzere
değişik sistemlerle çalışan, değişik tiplerde aşı makineleri geliştirilmiştir.
Bu makineler, elle ve ayakla kumanda edilerek mekanik, pnömatik veya elektronik
olarak çalıştırılabilmektedir. Yine bu makinelerden bir bölümü kalemi anca
otomatik olarak takabilmekte, bir bölümünde ise bu işlemin elle yapılmasına
gerek duyulmaktadır.
Aşı makineleri, açtıkları aşı
kesitlerine göre dilcikli, lambalı (testereli) veya omega olarak
adlandırılmaktadır. Ancak son yıllarda da omega aşı kesiti açan makinelerin diğer
makinelerin yerine aldığı görülmektedir. Bunun en önemli nedeni omega aşı
kesitinin boyuna çekme ve itmelere karşı dayanıklı olmasıdır (FİDAN ve Ark.,
1998; KOCAMAZ, 1995).
Aşılama Zamanı ; Aşılı çeliklerin
fidanlık veya sera koşullarında köklendirilmesine göre değişir. Fidanlık
koşullarında yapılan üretim aşı zamanı, aşılı çeliklerin fidanlığa
çıkarılabilmeleri için uygun iklim ve toprak koşullarının söz konusu olduğu
döneme göre ayarlanır. Buna göre, aşılı çeliklerin yaklaşık üç hafta
kaynaştırma, bir haftada alıştırma amacıyla katlamada tutulacağı düşünülerek,
aşılama yukarıda belirtilen devreden yaklaşık bir ya da bir buçuk ay önce
başlatılmalıdır. Ülkemizin iç ve kuzey kesimlerinde iklim ve toprak koşulları
genellikle Mayıs ayının ortasından önce aşılı çeliklerin dikimi için elverişli
olmamaktadır. Buna göre, bu bölgelerde aşılama Mart ayının son günü veya Nisan
ayı ortasında tamamlanmalıdır. Bu dönem Ege ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi için
15 gün, Akdeniz bölgesi için 1 ay öne alınabilir.
Serada kapalı fidan üretiminde ise
orta-kuzey bölgelerde fidanların Haziran ayı ortasında bağdaki yerlerine
dikilebilecek duruma gelmeleri gerektiğinden ve bu gelişmenin yaklaşık 2-2.5 ay
süreceği düşünülerek, aşılamanın Mart ayı başında tamamlanması gerekmektedir.
Diğer bölgelerde ise aşılama zamanı iklim koşulları dikkate alınarak daha erken
dönemlere alınabilir (SAYIN,1998).
3.4. Parafinleme
Aşılı asma fidanı üretiminde
başarıyı sınırlayan en önemli faktör, gerek aşı sonrası kaynaştırma sırasında,
gerekse aşılı çeliklerin fidanlığa dikilmelerini izleyen ilk 2 haftalık
dönemde, aşı yerinden meydana gelen su kaybının kontrol edilmemesidir. Bu
amaçla, aşılı çeliklerin kalem ve aşı yerini içine alacak şekilde, üstten
yaklaşık 10 cm
kısımlarının dayanıklılık ve esnekliğini artırmak üzere % 1 - 5 arasında bal
mumu, vazalin, reçine, bitumen, zivt, mineral yağ gibi maddelerin yanı sıra
etkili olanlarda fungusit ve oksin katılarak hazırlanan parafinle katlanması
çok yaygın bir uygulamadır. Bu amaçla 32-90 C0 arasında eriyen
parafinler kullanılabilmekle beraber genellikle son yıllarda 70-80 C0’de
eriyen ticari parafinler tercih edilmektedir.
Parafinleme, aşı yerinden su kaybını
önlemesinin yanı sıra kaynaştırma sırasında aşı yerinde ortaya çıkabilecek
sekonder enfeksiyonların ve kalemden kök oluşumunun önlenebilmesi, aşı yerinde,
kallus oluşumu lehine kalemdeki aşı gözünün geciktirilmesi ve fidanlıkta
kümbetleme zorunluluğunun ortadan kaldırılması gibi yararlı etkilere sahiptir.
Aşılı çeliklere aşılamadan sonra
veya dikimden önce olmak üzere tek parafinleme ile yetinilebildiği gibi son
yıllarda gerek fidanlıkta açık köklü ve gerekse serada kaplı (köklü) fidan
üretiminde, çift parafinleme gerekli görülmektedir. Uygulama sırasında kalemin
özellikle yüksek sıcaklıkta eriyen parafin içinde gözü ve aşı kesitini
zararlandıracak kadar uzun süre tutulmamasına ve parafin kalınlığının 1-2
mm’den fazla olmamasına dikkat edilmelidir. (ÇELİK ve Ark 1984, FİDAN, ve Ark;
UZUN, 1996; KOCAMAZ,1995)
3.5. Aşılı Çeliklerin Katlamaya Alınması, Alıştırılması ve Çimlendirilmesi
Aşılı çelikler parafinlendikten
sonra değişik kap ve materyaller içinde katlanarak kaynaştırmaya
(çimlendirmeye) alınmaktadır. Günümüzde en yaygın olarak kullanılan yöntem,
değişik boyutlardaki ahşap veya plastik sandıklar içinde nemli talaş, turba,
perlit ve hatta kum gibi materyallerin saf veya karışım halinde kullanarak
yapılan katlamadır. Aşılı asma çeliklerinin aşı yerinin altına kadar nemli
kavak talaşı geriye kalan aşı yeri ve kalemin ise nemli perlit içinde katlanması
ile daha iyi sonuç alınmaktadır (AĞAOĞLU ve ÇELİK 1989, ÇELİK ve AKGÜL 1992).
Diğer yandan klasik katlama sandıklarının yerine çok daha büyük sandıklar
kullanılması ve bunların ortasına elektrikli ısıtıcılar yerleştirilerek aşılı
çeliklerin kaynaştırılması ile özellikler kullanılan alan ve elektrik
enerjisinden önemli ölçüde tasarruf sağlanabilmektedir.
Son yıllarda aşılı asma çeliklerinin tabanında 5-6 cm derinliğinde su bulunan
özel kaplar içine, dik konumda yerleştirilerek kaynaştırılması giderek yaygınlaşan
bir uygulamadır. Bu yöntemde özellikle aşı yerinden su kaybının kontrolü için
plastik örtüleme ve kaynaştırmadan sonra, kalemden oluşan sürgünlerin daha
sağlıklı gelişebilmeleri için aydınlatma yapılmaktadır. Bu uygulama ile aynı
zamanda aşı çeliklerin fidanlığa çıkarılmaları aşamasında hava ve toprak
koşullarının elverişsiz olduğu durumda herhangi bir zararlanma olmaksızın aynı
ortam içinde gelişmelerini sürdürmeleri, yani alıştırma periyodunun uzatılması
mümkündür (ARICA 1991; ÇELİK ve AKGÜL 1992).
Aşılı çeliklerin üretim parsellerine
dikilmeden önce, aşı yerinde sağlıklı kallus (yara dokusu) oluşturmasını
sağlamak amacıyla sıcaklık, nem ve havalandırma koşullarının kontrollü olarak
sağlandığı odalarda belirli bir süre tutulmalarını “çimlendirme” adı verilir.
Kaynaştırma olarak adlandırılan bu
işlemle katlanan aşılı çeliklerin yaklaşık üç hafta süreyle 25-26 C0 sabit
sıcaklık ve % 85 dolayında nem değerine sahip kaynaştırma odalarında zaman
zaman havalandırılarak tutulmaları aşı
yerinde istenilen kaynaştırmayı sağlamaktadır. Aşı yerinde kaba ve kof kallus
oluşumuna neden olduğundan, kaynaştırma sırasında sürekli yüksek sıcaklık
(28-30C0) uygulamasından kaçınılmalıdır (ÇELİK,1985).
Aşılı köklü asma fidanı üretiminde
aşı kalemlerindeki gözlerin sağlıklı olmaları koşulu ile, çimlendirme sırasında
sürme oranının düşük olması arzu edilen bir özelliktir. Çünkü çimlendirme
sonunda sürme oranı çok yüksek olduğunda ve özellikle sürgünler belirli ölçüde
uzunluk kazandığında, bunların dikim sırasında kısaltılmaları gerekecektir.
Diğer yandan, bu sürgünler çoğunlukla karanlık koşullarda geliştiklerinden,
sağlıklı büyümden çok boy kazanmaktadırlar. Bunun sonucu olarak, bu sürgülerin
dikime hazırlanma ve dikim sırasında kolayca kırıldıkları görülmektedir. Köklendirme
için de aynı sorunlar söz konusudur. Çimlendirme sırasında oluşan kökler
dikimden sonra çok kısa bir süre içinde
camlılıklarını yitirmektedirler. Böylece aşılı çelik canlılığını sürdürebilmek
yeniden kök oluşturmak zorunda kalmaktadır. Konunun diğer önemli bir yanı, çimlendirme sırasında
ileri ölçüde sürme ve köklenme, aşı yerinde kallus oluşum düzeyini olumsuz
yönde etkilemektedir (AĞAOĞLU 1986; ÇELİK, 1998).
Aşılı çeliklerin yaklaşık üç hafta kaynaştırma
işleminden sonra, 18-20 0C’de bir hafta alıştırma işlemi yapılır. Bu
şekilde asma fidanlarının dış koşullara uyması daha da kolaylaştırılmış olur
(ÇELİK ve AĞAOĞLU, 1998).
3.6. Aşılı Çeliklerin Köklendirilmesi
Aşı yerinde yeterli kaynaşmayı
sağlayacak şekilde kallus oluşturan aşılı çelikler, ya fidanlıklarda ya da sera
veya benzeri yapılarda değişik ortamlar ve kaplar kullanılarak
köklendirilebilirler.
3.6.1. Fidanlıkta (Açıklıkta) Köklendirme
Aşılı asma fidanı üretimi yapılacak olan fidanlık
toprağının mutlaka hafif tekstirlü (kumlu veya kumlu-tınlı) ve dikim sırasında
sıcak, nemli ve tavlı olması gerekir. Yine havanın ılık, kapalı ve rüzgarsız
olduğu günler dikim için daha uygundur. Kaynaştırma ve alıştırma işleminin su
içinde yapılmadığı durumlarda, aşı sandıklarının fidanlıkta açılması
önerilmekte ise de, son yıllarda katlamadan sonra aşılı çeliklerin mutlaka
parafinlendikleri dikkate alınırsa, aşıların aşı ünitesinde çıkarılmaları ve
parafinlendikten sonra fidanlığa götürülmeleri gerekmektedir.
Sandıktan çıkarılan aşılı çelikler, varsa
boğaz kökleri temizlendikten ve kalemden oluşan sürgün 1 cm’ye kısaldıktan sonra ikinci kez parafinlenir.
Kaynaştırmadan çıkan aşılı çelikler, özellikle aşı yerindeki taze kallus
dokusundan hızla su kaybedeceğinden, bunların fidanlığa ıslak bir beze
sarılarak ya da plastik veya metal kasalar içinde dip kısımları su içinde
taşınmaları ve dikime kadar bu durumda muhafaza edilmeleri gerekir.
Kaynaştırmadan sonra ikinci kez parafinlenen aşılar, hava ve toprak koşulları
uygun değilse, yukarıda sözü edilen kaplar veya özel havuzlarda dip kısımları
su içinde tutularak alıştırmaya alınırlar.
Aşılı dikilecekleri hendek ve
çizilerin sonbaharda hazırlanması ve ilkbaharda yalnızca dikim için uygun hale
getirilmesi, toprağın havalandırılması ve özelliklerinin iyileştirilmesi
açısından yararlıdır. Dikim derinliği toprağın yapısı ve sulama olanakları ile
yakından ilgilidir. Ağır ve besince farklı topraklarda hendek (derin) dikim
yöntemi uygulanmalıdır.
Son yıllarda dikim öncesi parafinleme yapılan
fidanlıklarda hendek dikim yöntemi ve kümbetleme işlemine gerek kalmadan aşılı
çeliklerin tepe (yüzlek) dikim yöntemi ile (aşılı çeliklerin 15-20 cm’lik
kısımları toprak içinde kalmaktadır.) dikilmeleri tercih edilmektedir. Ayrıca
bu yöntemle dikim yapıldığında pulluk yardımı ile söküm de kolaylaşmaktır.
Son yıllarda açık köklü asma fidanı
üretiminde çift sıralı tepe dikim ve siyah plastik malç kullanımı ile daha
başarılı sonuç alınmaktadır. Bu uygulamalar fidanlık arazisinin daha ekonomik
kullanılması toprağın daha iyi ısınması, toprak neminin korunması ve yabacı ot
kontrolü yönünden avantaj sağlamaktadır.
Toprak yapısının kumlu-tınlı veya
tınlı olduğu sulama suyunun yeterli olduğu işletmelerde, aşılı çelikler sıra
üzerinden 7-8 cm
aralıklarla dikilebildiği halde, toprağın besince fakir ve sulama suyunun
sınırlı olduğu işletmelerde bu mesafe 10-12 cm olmalıdır. Sıra arası mesafesi ise toprak
işleme aletlerinin iş genişliğine bağlıdır ve genellikle 120-150 cm dolayındadır.
Serin iklime sahip yörelerde daha
iyi kök ve sürgün sağlayabilmek için, aşı dönemi öne alınarak aşılı çelikler
daha erken dönemde fidanlığa çıkarılmakta ve sıralar havalar ısınıncaya kadar
plastik tünel ile kapatılmaktadır (KELEN, 1994; CANGİ, 1996).
Hafif tekstürlü topraklara ve sınırlı sulama olanaklarına
sahip fidanlıklarda aşılı çelikler 25-30 cm’lik kısımları toprak içinde kalacak
şekilde derin dikilmekte (hendek dikim) ve bazı durumlarda üzeri toprakla kümbet yapılarak
örtülmektedir. Bu yöntemde aşılı çeliklerin kuvvetli olarak büyümeye başladıkları
dönemde, aşı ve kalemin kontrol edilmesi ve kalemden oluşan boğaz köklerinin
alınması gerekir. Bu dönem ülkemizin orta ve kuzey bölgeleri için genellikle
Temmuz başına rastlamaktadır. Ancak boğaz kökler, başlangıçta kalemin canlı
tutulması ve aşı yerindeki kaynaşmanın sağlamlaştırılması açısından yararlıdır.
Bu nedenle boğaz köklerinin oluştuktan hemen sonra koparılmaları önerilmez.
Ancak boğaz köklerinin alınması gerekirse, hem yapraklarda sentezlenen besinler
öncelikle boğaz kökleri tarafından kullanılacağı için Anacın dip kısmındaki aşı
kökleri beslenemez ve dolayısıyla gelişemez, hem de aşı yerindeki kaynaşma
zayıflayacağından asıl kökler tarafından topraktan alınan su ve suda erimiş
haldeki besinler kaleme ulaştırılamaz. Bu durum sonuçta anacın ve hatta tüm
aşılı çeliğin ölümüne neden olur.
Aşılı asma fidanı üretiminde
kullanılacak anaçlık çeliklerin hazırlanmaları sırasında üzerindeki gözler
dikkatlice çıkarılırsa fidanlıkta köklendirme sırasında genellikle anaçtan
sürgün oluşmaz ancak özellikle kuvvetli gelişen anaçlarda (Rupestriz du lot ve
melezleri) yine de kesin olarak bu durumun önüne geçilemediği görülmektedir. Bu
yüzden beyaz köklerinin alındığı devrede, bu sürgünlerin de temizlenmesi
gerekir. Ancak boğaz köklerinin anaçtan çıkan sürgünlerin temizlenmelerinden
sonra açılan kök boğazının tekrar kapatılması ve hemen ardından sulama yapılası
gerekir. Bu işlemler gerekli görüldüğünden tekrarlanmalıdır.
Fidanlık toprağına sonbahar
hazırlığı döneminde dekara 2-3 ton yanmış ahır gübresi verilmelidir. Ancak
verilen gübre içinde nematodlar ve manas vb. zararlıların yumurtaları ile
yabancı ot tohumları bulunmamalıdır. Dikim çizilerine, dikimden hemen önce veya
dikim sırasından toprağın besin durumu dikkate alınarak yeterli miktarda
kompoze gübre (DAP, 15-15-5, 20-20-0 vb.) verilmelidir. Yine erken gelişme
döneminden başlayarak, tercihen iki devrede, dekara 8-10 kg saf azot hesabıyla
azotlu gübreleme yapılmalıdır. Gelişme döneminde eksikliği hissedilen mikro
besin elementleri de (Fe, Zn, Mn gibi) yaprak gübrelemesi şeklinde verilebilir.
Dikim sırasındaki can suyundan sonra
verilecek suyun miktar ve sıklığını toprak ve iklim koşulları belirler.
Fidanlık toprağı hafifi yapılı ve yaz aylarından hava sıcaklığı yüksek ise daha
sık sulama gerekir.
Fidanlıklarda karık sulama
yönteminin yerini son yıllarda yağmurlama ve damla sulama gibi daha modern
sulama yöntemlerinin almaya başladığı gözlenmektedir. Özellikle damla sulama su
kullanımında tasarruf sağlaması, yabacı ot kontrolünü kolaylaştırması ve sulama
ile birlikte takviye gübrelemeye de olanak yaratması gibi avantajları nedeni
ile daha çok tercih edilmektedir. Ancak bu sistemin tesis maliyeti oldukça
yüksektir. Yağmurlama sistemi ancak plastik malç ile birlikte
uygulanabilmektedir. Aksi halde yabacı ot kontrolü çok güçleşmektedir. Bu
sitemde mantari hastalıkların kontrolüne (özellikle mildiyö) özen gösterilmesi
gerekmektedir. Diğer yandan sulama suyunda tuzluluk (özellikle Na+ B+)
problemi olmamalıdır.
Aşılı çelikler köklenene değin
toprağın üstten 5-7.5 cm’den daha fazla kurumasına izin verilmemelidir. Eğer
fidanların gelişmesi kuvvetli ise, bu gelişme düzeyinin sürdürülmesine yetecek
miktar ve sıklıktaki sulamanın, ülkemizin orta ve kuzey bölgeleri için Ağustos
ayı sonuna kadar sürdürülmesi gerekebilir. Aşı yerindeki kaynaşma yeteli
sağlamlığa ulaşana kadar, aşı yeri ve çevresindeki toprağın nemli tutulması çok
önemlidir. Bu da genellikle boğaz köklerinin ilk alındığı dönemden bir yada iki
hafta sonra gerçekleşir.
Ana sürgünün uzunluğu 25-30 cm’ye
ulaştığında (genellikle sürgün üzerinde ilk sülüklerin oluştuğu dönem),
sürgünün daha iyi olgunlaşmasına yardımcı olmak üzere uç alma yapılabilir.
Köklendirme süresince yabacı otların hastalık ve zararlıların kontrolüne önem
verilmelidir.
3.6.2.Serada Kaplı Asma Fidanı Üretimi
Son yıllarda bir yandan özellikle
çelikleri zor köklenen anaçlarda çok yüksek değerlere ulaşan fidanlık
kayıplarının azaltılası, diğer yandan yeni bağ kurulması sırasındaki zaman
kaybının ortadan kaldırılması amaçlarına yönelik olarak aşılı asma fidanı
üretimin özellikle gelişmiş ülkelerde plastik torba, kartonaj, saksı ve benzeri
kaplar kullanılarak, sera veya sıcak yastıklara kaydırıldığı gözlenmektedir.
Başlangıçta Almanya, Fransa ve
A.B.D. gibi ülkelerde klan seleksiyonu sonucu seçilen ve virüslerden
arındırılan üstün nitelikli fertlerin (klon) daha hızlı çoğaltılabilmesi amacı
ile geliştirilen bu yöntem, zamanla fidanlık koşullarındaki üretime seçenek
olarak hızla yaygınlaştırılmıştır. Bu üretim tekniğinin, fidanlık koşullarındaki
üretime göre üstünlükleri şöyle özetlenebilir.
I.
Köklendirme koşulları (ortam, sıcaklık, nem) çok daha
uygun olduğundan, çelikleri zor köklenen anaçlarda (Dogritge, Ramsey, 140 R,
110 R, 41 B) bile % 80’i aşan oranlarda I. Boy fidan elde edilmesi mümkün
olabilmektedir ( ÇELİK ve UYAR 1992).
II. Bu teknikle
üretilen kaplı fidanlarda, iklime bağlı olarak serada 2-2.5 aylık bir
yetiştirme süresince doğrudan bağdaki yerlerine dikilebilecek düzeyde kök ve
sürgün gelişmesi sağlanmaktadır. Böylece bu fidanlarla bağ kurulduğunda her
hangi bir zaman söz konusu olmamaktadır.
III. Serada kaplı asma fidanı üretimi oldukça kısa
bir dönem içinde gerçekleştirilebildiğinden aynı alanı kullanmak sureti ile bir
yıl içinde 2 hatta 3 kez fidan üretimi mümkün olabilmektedir. Ancak bu yöntemde
fidan üretim maliyeti fidanlık koşullarındaki üretime göre oldukça yüksektir.
Bu yöntemin aşı materyalinin alınmasından başlayarak
materyalin muhafazası aşıya hazırlanması, aşılama, kaynaştırma amacıyla,
katlama, alıştırma, parafinleme gibi dikim öncesi aşamaları fidanlık
koşullarındaki aşılı asma fidanı üretimi ile hemen hemen aynıdır. Ancak elde
edilen fidanların mümkün olduğu kadar yaz sıcakları başlamadan önce bağa
dikilmeleri amaçlandığından aşılama zamanı kış sonuna kaydırılmaktadır. Bu
tekniğin yaygın olarak uygulandığı Avrupa ülkeleri ve ABD’de aşıya genellikle
Şubat ayı ortalarında başlanmakta ve yaklaşık üç haftalık bir katlama ile aşı
yerinde yeterli düzeyde kallus oluşu sağlandıktan sonra Mart ayının ikinci
yarısında aşılı çelikler serada köklendirmeye alınmaktadırlar. Köklendirme kabı
olarak değişik şekil ve büyüklükte yine değişik materyallerden yapılmış kaplar
(siyah polietilen torba, turba, kil ve plastik saksılar, turba bloklar,
kartonaj, dayanıklı kağıt kaplar, teneke kutular vb.) kullanılmaktadır. Bunlar
arasında dünyada ve ülkemizde, kolay sağlanması ve ucuz olması nedeniyle siyah
polietilen torbalar (plastik tüp) daha çok tercih edilmektedir. Kullanılan tüp
boyutlarının elde edilen başarı üzerine etkileri içindeki ortama göre
değişmektedir (ILGIN ve Ark. 1999). Ortam olarak perlit kullanıldığında tüp
boyutlarının “10 x 15 cm ”
kadar küçüldüğü durumda bile % 80 dolayında; kum kullanıldığında ise “7.5 x 15 cm ”’lik tüplerden % 75
dolayında I. Boy fidan elde edilmektedir (ÇELİK ve UYAR 1992). Dikim sırasında
kök çevresindeki ortamın kolay dağıtılmaması için son yıllarda “perlit + turbo
+ kum” karışımı tercih edilmektedir (KIRAÇ, 1996).
Diğer yandan kaplı asma fidanı üretiminde parafinleme,
özellikle aşılı çekilerin seraya alınmalarını izleyen ilk 2-3 haftalık dönemde
aşı yerinden su kaybının önlenmesi açısından çok önemli bir uygulamadır. Bu
yüzden serada kaplı asma fidanı üretiminde, ilki aşılamadan sonda (katlamadan
önce) ikincisi ise dikimden önce olmak üzere çift parafinleme gerekli
görülmektedir. Köklendirme sırasında sera içi sıcaklığının ortalama olarak
24-25 C0’de tutulması oransal nemin 2-3 haftalık döneminde %70’in
altına düşürülmemesi, yine aynı dönemde normal güneş ışığının %30’unu geçirecek
şekilde gölgeleme yapılması önerilmektedir.
Kaplı asma fidanı üretiminde başarıyı doğrudan
etkileyen iki önemli kültürel işlem sulama ve gübrelemedir. Sulama sıklığı ve
verilecek su miktarı büyük ölçüde köklenme ortamına bağlıdır. Süzek ve su tutma
kapasitesi düşük olan kum ve su tutma kapasitesi yüksek olduğu halde,
bünyesindeki suyu ortama yeterince vermeyen perlit gibi materyallerin ağırlıklı
olarak kullanılan ortamların daha sık sulanması gerekir.
Fidanların besin ihtiyacının karşılanması için
köklendirme ortamının hazırlığı sırasında, uygun bir besin reçetesi
hazırlanarak ortama iyice karıştırılmalıdır. Köklenmenin hemen ardından ise
katı veya çözelti halinde besin maddeleri takviye olarak uygulanmalıdır.
Gerekirse yaprak gübrelemesi yoluyla özellikle mikro besin eksikliği giderilmelidir.
Kaplı fidanların bağa dikimi hazır olduklarını
anlamının yolu, köklerin kapların drenaj deliklerinden dışarı çıktığı dönemin
belirlenmesidir. Bu devredeki fidanlar dikim için hazır sayılırlar ve dış
koşullara daha iyi uyum sağlayabilmeleri için dışarıda, sırası ile gölge yarı
gölge ve güneşe açık mekanlarda 7-10 gün süre ile alıştırmaya tabi
tutulurlar.
3.7. Bakım İşlemleri
3.7.1. Gübreleme
Gübreleme toprağın fiziksel özelliklerini düzeltmek ve
bitki besin maddelerince zenginleştirilmesini sağlamak amacıyla yapılır. Önemli
olan kaliteli, sağlıklı fidan elde etmektir. Üretim parsellerinin
gübrelenmesini rotasyon planı içerisinde düşünmek gerekir. Gübrelemede çiftlik
gübresi, yeşil gübre ve ticari gübre kullanılır.
3.7.2. Toprak İşleme
Dikilen çeliklerin ot kontrolü, toprakta meydana gelen
kaymak tabakalarının kırılması, sulama suyundan yeterince yararlanılması ve
toprağın havalanması için toprak işlemeye ayrı bir önem vermek gerekir. Toprak
işleme; büyük işletmelerde rotavatör, el traktörü, çapa makinesi vb. aletle
yapılır. Toprak işleme adeti yapış, ot kasefeti ve sulama aralığına göre
değişiklikler gösterir.
3.7.3. Sulama
Fidan üretimi yapılan üretim parselleri çay, nehir,
göl, gölet, derin kuyu, kesan kuyu ve çakma kuyularla sulanabilir. Ancak sulama
suyu nematodla bulaşık olmamalı ve su kalitesine tesir edecek derece tuz,
kireç, bor... vb. zararlı maddeleri bünyesinde bulundurmamalıdır. Fidan üretim
parselleri yukarıdaki su kaynakları ile salma, yağmurlama ve suyun az olduğu
yerlerde damlama sulama şeklinde olabilir. Yağmurlama ve salma sulama ile
yapılan sulamalarda toprakta meydana gelebilecek kaymak tabakasının kırılması
gerekir sulama suyu ile çeşitli bitki besin maddeleri de verilebilir. En uygun
sulama suyu aralığı 15-20 gündür. Genelde vejatasyon süresi Nisanda başlayıp
Eylül sonu veya Ekim başında bitmektedir. Bu nedenle en uygun sulama suyunda
iklime göre 8-10 arası değişebilir. Yeni dikilmiş sınırlı bir kök ve sürgün
kapasitesine sahip genç bir fidanının özellikle ilk gelişme yılında suya olan
ihtiyacı yüksektir bu dönemde fidanın kök bölgesindeki toprağın sürekli olarak
nemli tutulması sağlayacak sıklıkta sulama yapılmalıdır. Özellikle kaplı
fidanlar yapraklarından hızlı su kaybettikleri için sıcak yaz aylarında açık
köklü fidanlara göre daha sık sulanmalıdır.
3.7.4. Boğaz ve Kök Temizliği
Aşılı
çeliklerde aşı noktasında kökler oluşur. Bu kökler temizlenmez ise aşılı
çelikler buradan beslenir ve yerli fidan haline dönüşür. Bunu önlemek için
Haziran ve Temmuz aylarında aşı noktaları açılarak boğaz kökleri keskin bir
bıçakla dipten kesilirler. Boğaz kökü temizlendikten sonra bir kontrol daha
yapılır ve oluşan boğaz kökü varsa onlar da
ikinci defa temizlenir.
3.7.5. Rotasyon
Her yıl
aynı parsele asma çeliği dikmek, bir taraftan toprak yorgunluğu diğer taraftan
fidan kalitesini menfi yönden etkiler. Rotasyonun ana amacı; toprağı
dinlendirmek, ot kontrolü, yeşil gübreleme gibi kültürel işlemlerin yapılmasına
olanak sağlamak, kısaca kaliteli asma fidanı üretmektir. Ülkemizde asma fidanı
üretiminde genelde 4’lü rotasyon uygulanır. Rotasyonda bakla, fiğ, kavun,
karpuz, arpa, buğday, yulaf, çavdar vb.. bitkiler kullanılır. Bakla ve fiğ’den
yeşil gübre olarak yararlanılır. Yeşil gübreler toprakta hem organik madde
miktarını artırır, hem de toprağı azotça zenginleştirir. AB ülkelerinde ise ya
4’lü veya 2 yıl üst üste asma fidanı üretimi, arkasından 10 yıl başka tarıma
yönelik bir rotasyon planı uygulanır (KOCAMAZ,1995.).
3.8. Hastalık ve Zararlılar
3.8.1. Hastalıklar
Mantari Hastalıklar :
-
Külleme :
Özellikle sıcak ve kurak iklimlerde daha iyi
gelişmekte ve bağlarda önemli zararlara neden olmaktadır. Bu hastalığın nedeni
Uncinula necatör veya Oidium zuckezi olarak adlandırılan bir mantardır.
Hastalıkta önce asmanın yeşil kumlarında beyaz pudra serpilmiş gibi lekeler
oluşur ve sonra bunlar kül rengini alırlar meyvelerde dökülmeler ve çatlamalar
görülür.
- Mildiyö :
Hastalığın etmeni pulasmopara viticola mantarıdır. Bağ
mildiyösü özellikle gelişme dönemi boyunca yapış alan ve nisbeten ılıman iklime
sahip olan bölgelerde oldukça yaygın bir şekilde görülmektedir. Hastalıkta
asmanın yaprak sürgün ve sülüklerinde önce yağ damlası gibi saydam lekeler
görülür sonra beyaz ve kahverengi lekeler belirir ve kurumalar görülür.
- Ölü Kol :
Hastalığın etmeni Phamopsiz viticala adlı mantardır.
Hastalıkta yapraklarda ve sürgünlerin beşinci boğuma kadar olan dip kumlarında
kenarları sarı siyah küçük noktalar şeklinde başlar; sonra birleşerek geniş
lekeler oluştururlar. Yapraktaki lekeler kurur ve yırtılır. Sürgündekiler çökük
ve iğ şeklini alır: Kabuk odun kısmına kadar çatlar sürgün gelişmesi durur ve
kurur.
- Antraknoz (Siyah Leke) :
Hastalık etmeni Elsione ampelina adlı mantardır. Bu
etmek özellikle ilkbahar ve yaz döneminin yağışlı geçtiği yıllarda ve nemli
taban arazilerde kurulu bağlarda, bazı yıllar önemli zarara yol açar.
Hastalıkta yeşil organlarda önceleri gri-siyah renkli noktalar belirir; sonra
lekelerin ortası yapraklarda delinir, çubuklar da çöker. Kabuk zarar görür odun
kısmı grimsi, yaralı bir görünüm alır.
- Eutypa diebock :
Hastalığın etmeni Eutypa lata adlı mantardır. Oldukça
sinsi bir hastalık olup özellikle sulanmayan bağlarda kolaylıkla fark edilemez.
Hastalıkta odun dokusundan öze doğru meydana gelen V şeklinde kararmalar
görülür.
- Gri (kurşini) Kuf :
Hastalığın etmeni Botrytis cinerea adlı mantardır.
Hastalık asmanın bütün yeşil organlarında ve özellikle olgunlaşmaya yakın
salkımlarda görülür. Başlangıçta kabuk üzerinde 2-3 mm çapında mat renkli
lekeler görülür. Lekeler zamanla gelişir bir süre sonra elle dokunulduğunda
kabuk kısmı etten soyularak ayrılır. Taneler üzerinde gri renkli tül gibi
mantari bir örtü oluşur. Hastalık fidancılıkta çeliklerde zarar neden olabilir.
- Kav (Eska) :
Hastalığın etmeni fomes cephalosporium ve streum cinsi
mantarlardır. Genellikle yaşlı asmalarda görülür yapraklar küçülür sararır
saydam bir görünüm alır sürgünlerde boğum araları kısalır asma çalılaşır. Çoğu
kes dal, kol veya asma tümüyle kuruyabilir.
- Armillaria Kök Çürüklüğü :
Hastalık etmeni Armillaria mellea adlı mantardır. Esas
olarak ağaç ve çalıların köklerinde neden olur. Dünyanın hemen her yöresinde
yaygın olan bu hastalığa ülkemizde nemli ılıman iklime sahip bölgeler ile
sulanabilen bağlarda sıkça rastlanabilir.
Baktariyel Hastalıklar :
-
Taç Uru :
Hastalığın etmeni Agrobacterium vıtıs’tir Hastalığın
belirtisi, asmanın kök boğazında ve gövde üzerinde urların oluşmasıdır. Bu
urlar önce açık sonra koyu renklidir.
- Bakteriyel Yanıklık (İsilik Marazı)
Hastalığın etmeni Xanthonas ampelina’dır. Bakteri her
türlü yara yerinden asma dokularına girer. Etmen özellikle iletim demetlerine
zarar verecek, sürgünler de yanıklığa, kansere ve yapraklarda lekelere sebep
olur.
- Flexescence Dore’e :
Hastalığın etmeni bir mikoplazma benzeri organizmadır.
Hastalığın belirtileri genellikler ilkbahar sonunda kendini göstermektedir.
Hastalığın etkisiyle büyüme genişlemekte ve boğum araları kısa kalmaktır. Diğer
yandan, yaprak kenarları aşağı doğru kıvrılmakta ve sürgünler düzensiz
odunlaşmadan dolayı sarkık bir durum almaktadır.
- Pierre Hastalığı (Bağ Vebası) :
Hastalığın etmeni Zylella fastiosa adlı Rickeetsia
benzeri organizmalardır. Hastalık sıcak ve kurak bölgelerde yaygındır.
Hastalıkta gözlerin sürmesinde gecikme, yapraklarda beneklilik, sürgün
uçlarında kuruma görülür. Yapraklarda ani kuruma, yaprak oyalarında dökülmeler
olur. Ancak saplar sürgün üzerinde kalır.
Virüs Hastalıkları :
-
Fanleaf (Kısa Boğum):
Hastalığa “vealpaze yaprak virüsü” (Grapevine Fanleaf
virüs GFLV) neden olmaktadır. Topraktan bulaşan bir virüs hastalığı olan kısa
boğum taşınmasında kök ve nemetodlarının etkili olduğu bilinmektedir. Diğer
yandan fidan üretiminde bulaşık materyal kullanılması hastalığın uzak
mesafelere taşınmasında çok etkilidir.
Yaprak ve sürgünlerde şekil bozukluğu yapar ve
gelişmeyi engeller. Boğum araları kısalır ve çift boğum görülür.
- Asma Yaprak Kıvırcıklığı :
Hastalık etmeni (Grapevine Leofroll Virüs GLRV)‘dür.
Üründe % 50’ye varan kayıplar meydana gelebilir. Üründe meydana gelen azalmanın
nedeni, sürgün ve salkım oluşumunun azalmasıdır. Hastalık etkisiyle yaprakların
kenarları aşağıya doğru kıvrılır, bu yaprakların ana damarları yeşil rengini
korurken, damarlar arası nekrotik aralar oluşur.
- Benek (Fleck) :
Hastalık
etmeni Grapevine Fleck Virüs’dür. Floem yoluyla iletimi sınırlandıran bir
hastalık olup etmeni mekanik olarak taşınmaz. Genç yapraklarda, geç ilkbaharda
yan damarların arasında küçük sarımsı şeffaf alanlar meydana gelir hastalığa
şiddetli yakanmış omcalarda, yapraklar karışık bir durum alır ve kenarları
yukarıya doğru kıvrılır anaçda ise gelişmenin büyük ölçüde engellenmesine sebep
olmaktadır.
- Cork Bark (Mantarımsı Kabuk) :
Dünyada oldukça yaygın bir hastalıktır. Hastalık
etmeniyle bulaşık omcalarda gözlerin sürmesi gecikir. Bazen gözlerin ölü olduğu
görülür. Sürgünlerin odunlaşması düzensizleşir ve yeşil kısımlarla odunlaşmış
kısımlar, aynı sürgün üzerinde bir arada bulunabilir.
Özaslan ve ark. (1994) hastalığı ülkemizde yayılma
durumu incelemişler ve Malatya, Gaziantep ve Adıyaman bağlarında bu hastalığın
olduğu tespit etmişlerdir.
- Yellow speckle (Sarı Benek) (GYS Vel)
Etmeni iki ayrı viroid olan bu hastalığın tipik
belirtileri, ana sürgün ve koltuk sürgünü üzerindeki yapraklarda, ama ve yan
damarlar boyunca oluşan küçük ve düzensiz halde dağılmış lekelerdir. Hastalık
belirtileri genç omcalarda daha sık görülür.
3.8.2. Zararlılar
Toprakaltı Zararlıları :
-
Filoksera :
Dünya bağcılığının ortak ve en önemli zararlısıdır.
Amerikan türlerinin kök formları, Vitiş venifera türünün ise yaprak formları
flokseraya dayanıklıdır. Asmanın kök ve yapraklarında zararlı olmaktadır. İnce
kökleri hortumu ile emerek bunlarda değişik büyüklükte oval, yuvarlak
şişkinlikler oluşur. Köklerde urların oluşması ile yeni kök gelişmesi
engellendiğinden su ve besin maddesi almanın aksamı sonucu omcaların toprak
üstü aksamı zayıflamakta ve kurumalar meydana gelmektedir. Zarar kalın köklerde
de görülebilir.
- Nematod :
Toprak kökenli parazitif nematodlar, doğrudan asma
köklerinde beslendiklerinden, köklerde çeşili şekil bozukları meydana getirerek
yeni kök oluşumuna, dolayısıyla su ve besin maddelerinin alımına engel
oldukları gibi, virüs hastalıklarının da en önemli taşıyıcılarıdır.
Toprak Üstü Zararlıları :
-
Salkım Güvesi (Ödemiş) :
Ilıman iklim kuşağındaki bağ bölgelerinin önemli
zararlılarından olan salkım güvesi dört ayrı larva döneminde zarar yapmaktadır.
İlk larva döneminde çiçek somaklarında beslenir. İkinci larva dönemi koruk,
üçüncü larva dönemi ise olgun tane devresine karşılık gelir. Gelişme süresinin
uygun olduğu koşullarda dördüncü nesil larvalar gelişebilir. Bu larvalar
neteriyelerle beslenebildiklerinde diğer dönemlere göre daha az zararlı olarak
kabul edilirler. Ortalama 3 döl verirler.
- Bağ Pirali (Dürmece) :
İlkbabaharda yaprak ve sürgünlerin oluşmasıyla
birlikte yaprakları kıvırarak ve salgıladıkları ipeksi iplikçiklerle yaprak ve
çiçek salkımlarını biraya getirip yapıştırarak zarar vermeye başlar (ATAÇ,
1997;FİDAN ve Ark.,1998)
- Tripsler :
Son derece küçük, vücutları çok dar, kanatlı
böceklerdir. Ergin ve larvalar sokucu ve emici ağız yapıları ile sürgün,
yaprak, çiçek ve tanelerin epidermal hücrelerinde beslenirler. Emgi yerleri
kurur, yada buralarda lekeler oluşur.
- Bağ Uyuzu ( Erinose)
Gözle görülmeyen bir böcektir. Esas zararı asmanın
yapraklı olduğu dönemde yapılmakla birlikte, bazen çiçeklerde de
beslenmektedirler. Zarar belirtisi; yaprak kenarlarının alt kısma doğru
kıvrılması, yaprak alt yüzünde beyazımsı tüylülük şeklinde ortaya çıkar.
Yaprağın üst yüzünde kabarıklıklar oluşur. Zararlanan yapraklarda fotosentez
engenlendiği için, zararlının yoğunluğu oranında verim ve kalite
etkilenmektedir.
- Kırmızı Örümcekler :
Yaprakların alt yüzünde gruplar halinde beslenerek
zarar yapmaya başlarla. Emgi yerlerinde yaprak dokusunun rengi değişir. Emgi
yerleri zamanla kurur ve erken yaprak dökülmeler meydana gelir. Papulasyonun
yoğun olduğu durumlarda yaprakların alt yüzünde çok belirgin olmamakla birlikte
ağ oluşumu görülür.
- Maymuncuk :
Özellikler geceleri zarar yaparlar. Otiorhynchus
ssp’nin erginleri gözlerin sürmesi sırasında tomurcuk ve genç yaprakları
yiyerek beslenirler. Toprakta gizlenen larvalar ise genç kökleri kemirirler.
Larvaların özellikle yeni kurulmuş bağlardaki zararı önemlidir.
- Haziran Böcekleri :
Esas zararlı formlar larvalardır. Larvalar toprak
içinde tipik kıvrılmış durumda bulunmaları ile tanınırlar. 15-20 cm’lik toprak
derinliği içnde yaşayan larvalar, kökleri kemirerek zarar meydana getirirler.
Manaslar ile kimyasal mücadele son derece zorunludur.
- Kuşlar :
Kuşların olgunlaşmakta olan ya da olgun salkımlar
üzerinde beslenmesi, bağcılıkta büyü k ekonomik kayıplara neden olmaktadır.
Kuşların doğrudan zararı, ya teneleri kopartmak ya da gagaları ile delip tahrip
etmek şeklindedir. Bunların yanısıra, tanelerin kopartılmadan yerinde
gagalanması sonucunda, tanelerden sızan şıranın etkisiyle sağlam tanelerin
çürümesine ve yararlanan taneler üzerinde arılarında beslenmeye başlamasıyla
salkımların Pazar değerinin yok olmasına neden olmaktadır.
- Arılar :
Bağlarda Arı Zararları ; bal arılarının zararlanmış
tanelerde, yabani arıların ise doğrudan tanelerle beslenmesi soncu ortaya
çıkmaktadır.
- Unlubit :
Unlubit omcanın her tarafına yayılarak, yaprak, sürgün,
salkım ve gövdede zarar yapar. Bitki özsuyunu emerek, omcanın her tarafını
saran fumajın maddesinin salgılanmasına neden olur. Solunumu ve fotosentezi
engelleyen fumajin oluşumu sonucu ürün azalır, kalite düşer ve sonunda omcanın
kurumasına neden olur.
- Asma Ağustos Böceği :
Asma
Ağustos böceğinin esas zararının nimfler yapar. Bunlar, asma köklerinin
özsuyunu emmek suretiyle sürgünün zayıflayıp bodur kalmasına, boğum aralarının
kısalmasına, yaprakların küçülmesine ve vaktinden önce sararıp dökülmesine neden
olur. Asmanın kökleri emgi nedeniyle siyahlaşıp çürür. Sonuç olarak asma
çalılaşır ve zamanla ürün alınmaz hale gelir.
- Bağ Çadırtırtılı :
Bağ çadırtırtılının larvaları omcaların göz sürgün ve
yapraklarını yemek suretiyle zarar yaparlar. Yıldan yıla zarar değişebilir.
Popülasyonlarının yüksek olduğu zamanlarda bağlarda önemli zararlara neden
olur.
- Bağ Gözkurdu :
Larvalar ilkbaharda gözlerin içini yiyerek ölümüne
neden olur. Zarar gören bağa uzaktan bakıldığında don vurmuş gibi görünür.
2.döl larvaları ise yaprakların alt yüzünde beslenerek damar aralarını zar
şeklinde bırakır. Daha çok taban, kır taban ve bakımsız bağlarda görülür.
- Bağ Üvezi :
Ergin ve nimfler yaprakların alt yüzeylerinde bitki
özsuyunu emerek beslenirler yaprakların sokulup emilen yerlerinde önceleri
soluk renkli lekeler meydana gelir. Sonra bunlar kahverengine dönüşür ve kurur.
Yaprakların çoğu dökülen omcalardaki salkımlar cılızlaşır, taneler yakmasına
maruz kalır. Çubuklar kışa zayıf girdiğinden ilkbaharda omcalardaki gelişme
zayıf olur. Üzümler iyi gelişmez kalitesiz olur.
3.9. Fidanların Sökülmesi ve Boylara Ayrılması
- Söküm :
Asma fidanı, vejatasyon bittikten yapraklar
döküldükten sonra toprağın tavlı olduğu zamanlarda söküm pullukları ile
sökülür.
Söküm pullukları yarımay şeklinde olabileceği gibi
kahverengi kuyruk milinden alan düşey hareketli de olabilir. Hangi şekilde
olursa olsun, söküm pulluklarının ayarının iyi yapılması söküm esnasında fidan
köklerine zarar vermemesi gerekir. Sökümde esas toprağın tavının iyi olması ve
söküm pulluklarının ayarının iyi olması gerekir.
- Boylara Ayırma :
Söküm
tamamlandıktan sonra fidanlar gelişme düzeylerine göre boylanırlar. Boylamada
3981 “Asma Fidanı” standardı esas alınır.
Çizelge 6. Aşılı asma fidanı standardı (TS 3981) |
|||
|
|
I. Boy
|
II. Boy
|
1.
|
Gövde uzunluğu (cm)
|
> 35
|
> 35
|
2.
|
Aşı yerinin altındaki gövde
çağı (mm)
|
> 8
|
> 6
|
3.
|
İyi gelişmiş ana kök sayısı
(n)
|
> 3
|
> 2
|
4.
|
Aşı yerinde kaynaşma durumu
|
Çepeçevre ve sağlıklı kallus
Oluşumu
|
Aşı yerine kaynaşma
yöninden bazı eksiklikler
olabilir.
|
5.
|
Sürgün gelişmesi
|
İyi gelişmiş ve odunlaşmış
|
Gelişmiş ve odunlaşmış
|
|
|
|
|
Çizelge 7. Tüplü asma fidanı standardı (TS 3981) |
|||
|
|
I. Boy
|
II. Boy
|
1.
|
Torba boyutları
|
Derinliği en az 15
Genişliği ise
|
I. Boyda olduğu gibi
|
2.
|
Ortam miktarı
|
Ağız seviyesinden en az
Aşağıya kadar dolu
|
Ağız seviyesinden en az
|
3.
|
Gövde kalınlığı (mm)
|
Aşı yerinin altında en az
|
Aşı yerinin altında en az
|
4.
|
Kaynaşma durumu
|
Aşı yerinde çepeçevre kallus
Oluşmuş
|
Aşı yerinde kallus
oluşumunda
hafif eksiklikler
|
5.
|
Sürgün gelişmesi
|
Kuvvetli gelişmiş ve
sağlıklı
Görünüşlü
|
I. Boya göre daha zayıf
gelişmiş.
|
Yukarıdaki
tablolarda verilen özellikler dikkate alınarak 1. ve 2. Boy fidanlar 25,50 veya
100’elik demetler haline getirilir (KOCAMAZ,1995).
3.10. Sertifikasyon
Herhangi bir kültür bitkisinin üretimi için gerekli
olan başlangıç materyalinin zararlı organizmalardan temiz, ismine doğru,
kaliteli ve verimli olması istenir. İsteğin yerine getirilmesi için izlenmesi
gereken kurallar topluluğuna “Sertifikasyon” denir.
Asma fidanı üretmek isteyen Kamu ve Özel Kuruluş ve
Bitki Islan yapan özel ve tüzel kişi veya kuruluşlar üretecekleri fidanlara
sertifika alabilmeleri için öncelikle fidan üretici belgelerini almak
zorundadır. Asma fidanları vejetasyon süresi içinde iki ve söküm esnasından da
bir kez olmak üzere yılda 3 kez kontrole tabi tutulur. İlk kontrol vejatasyon
başından yapılır. Burada Fidanlar iç ve dış karantinaya tabi hastalık ve
zararlara bulaşıklığı, beyannamede belirtilen çeşitlerin doğruluğu, üretim
parselinin krokileri bulunup bulunmadığı gibi talimatta yer alan teknik
esaslara bakılır.
İkinci kontrol ise vejatasyon sonuna doğru yapılır. Bu
Kontrolde birinci kontroldeki hususlara dikkat edilir. Kontrol sonucunda
düzenlenen fidanlık muayene raporları tanzim edilerek tohumluk tescil
sertifikasyon müdürlüğüne gönderilir.
Boylara
ayrılan 25,50 veya 100’lük demetler haline getirilen fidanlara ait etiketler
üretici tarafından etiketlenir. Etiketler söküm ve ambalajlama esnasında
sertifika komisyonu tarafından kontrol edilir. Fidan etiketi ile sertifika
belgesi Tohumluk Tesil ve Sertifikasyon Müdürlüğünden temin edilir.
Fidanların
her demetine bir etiket bağlanır. Etiketlerde;
-
Firmanın Adı, ünvanı, tescilli markası,
-
Standarda tabi ise standardın işaret ve numarası,
-
Parti Numarası
-
Demetteki fidanların grup, sınıf, tip ve boyları,
-
Fidan sayısı,
- Üretildiği
fidanlığın isim ve yeri bulunmalıdır.
Bu bilgiler ışığında fidancılık yaparken ana materyal
olarak kullanılan fidan temininde güvenilir kişi ve kuruluşlardan sertifikalı
etiketi bulunan fidanlarla bahçe tesisine başlamak, çeşidimiz, amacımız ve
fidanlarımızın sağlığından emin olmamızı sağlar. Buna bağlı olarak ismine doğru
olmayan fidanlarla kurulmuş bahçelere göre, zaman, emek ve paradan tasarruf
sağlar (KOCAMAZ,1995; ÇALLI,1997)
3.11. Muhafaza
Boylanan fidanlar demetler haline getirildikten sonra,
kum havuzu veya doğrudan toprak içinde hendeklenerek, ya da dezenfekte
edildikten sonra, plastik çuvallara konularak 4-5 C0’deki soğuk hava
deposunda muhafaza edilebilir. Hendekleme sırasında özellikle kökleri örtülen
kum veya toprağın çiğnenerek sıkıştırılması, köklerin hava ile temas ederek
kurumasını önlemek açısından önemlidir. Havaların kurak gittiği durumlarda
fidanların kurumaması için kum ve toprak zaman zaman sulanmalıdır.
6. SONUÇ
Bağcılığın gelişebilmesi için alt yapısı durumundaki
fidancılığın mutlaka geliştirilmesi gerekmektedir. Bunun içinde fidan
üretiminde karşılaşılan aşağıdaki sorunlar çözümlenmelidir.
1.
Ülkemizin gerçek bağ varlığı ve bölgeler itibariyle
filokseranın (hatta nematodların) yayılma durumu, titiz bir çalışma ile en kısa
sürede belirlenmeli ve elde edilecek bulgulara göre oluşacak gerçek ihtiyaç
planlamasına gidilmelidir.
2.
Bağ bölgelerimizin toprak ve iklim koşulları ile
standart üzüm çeşitlerimiz için en uygun Amerikan asma anaçlarının belirlenmesi
amacıyla başlatılan "anaç adaptasyon ve affinite" çalışmalarına önem
verilerek bir an önce sonuçlandırılmalıdır. Bu çalışmaların sonuçlarına göre
bölgeler için anaç önerilirken, bu anaçların nematodlara dayanım durumları da
dikkate alınmalıdır. Çünkü Amerikan asma anaçlarının, günümüzde Ege ve Marmara
Bölgelerindeki bağ topraklarında yaygın olarak, îç Anadolu Bölgesindeki bağ
topraklarında ise yer yer rastlanan kök ur nematodlanna karşı dayanımları
önemli farklılıklar göstermektedir. Yukarıda sözü edilen anaç adaptasyon ve
affinite çalışmaları sonuçlanmasına kadar, genellikle dış ülkelerde yapılan
çalışmaların sonuçlanmasına veya daha önce ülkelerde yapılan çalışmaların
sonuçlanmasına veya daha önce kurulmuş olan bağlardaki adaptasyon ve affinite
durumlarına bakılarak değişik bölgeler için önerilen Amerikan asma anaçlarının
üretimde kullanılması önerilebilir.
3.
Bölgelerimizin standart üzüm çeşitleri üzerinde
yürütülmekte olan "klon sleksiyonu" çalışmalarına hız verilerek
sonuçlandırılmalıdır.
4.
Anaç adaptasyon ve affinite çalışmaları sona eren üzüm
çeşitlerinden elde edile-cek olan hastalıksız üretim materyalleri ile hiç vakit
geçirilmeden her bölge için seçilecek bir kuruluşta "Anaç ve kalem depo
damızlık anaçlıkları ve bağları" kurulmalıdır. Bu anaçlıklar ve bağlar
bulundukları bölgedeki gerek kamu gerekse özel fidan üreticilerin kuracakları
damızlık anaçlık ve bağlar için materyal kaynağı olacaklardır.
5.
Bağcılıkla ilgili sorunlar dile getirilerek bu
sorunların çözümüne ilişkin hedeflerin belirlendiği her toplantıda önemine
değinildiği halde bugüne kadar İç Anadolu bölge-sinin Amerikan asma anacı
gereksinimini karşılayacak bir kuruluş oluşturulamamıştır.
6.
Özellikle Amerikan asma fidanı üretimi ile görevli
olan kamu kuruluşlarımızda elde edilen fidan randımanı son derece düşüktür.
7.
Üretilen asma fidanlarının hastalık etmenlerinden ari
olmalarının mutlaka sağlanması gerekir. Bu amaçla hiç değilse her bölgede bir
kuruluş termoterapi ve meristem kültürü yöntemleriyle virüssüz üretim materyali
üretimi ile görevlendirilmektedir.
8.
Yukarıda sıralanan öneriler doğrultusunda aşılı asma
fidanı arzulanan randıman ve üretim artışının gerçekleştirilebilmesi için
öncelikle fidan üretimi yapan kuruluşlarımızın sera, sıcak yastık, soğuk hava
deposu, aşı çimlendirme odası, aşı makinesi, termoterapi tesisi doku kültürü
laboratuarı ve söküm aletleri gibi alt yapı eksiklikleri tamamlanmalıdır.
9.
Özel sektör asma fidanı üreticileri ismine doğru ve
hastalıksız olmaları koşuluyla aşılı asma fidanı üretimlerini artırmaları için
teşvik edilmelidirler.
10.
Asma fidanı üretimine ayrılan alanlar arttırılmalıdır.
11.
Mevcut anaçlıklar hedeflenen üretim artışı için
yetersiz kalacağından, yeni anaçlıklar kurulmalı, mevcut anaçlıklarda ise çelik
verim ve kalitesinin arttırılmasına yönelik uygulamalara geçilmelidir.
12.
Aşılı asma fidanı üretiminde başarıyı önemli ölçüde
etkileyen aşı materyalinin dezenfeksiyonu, parafin uygulaması, kaynaştırma
sırasında uygun katlama ortamı ve sıcaklık rejimi seçimi gibi hususlara özen
gösterilmelidir.
13.
Ağır yapılı fidanlık toprağına sahip olan kuruluşlarda
aşılı çelikler çift parafinleme yapılarak ve 15-20 cm derinliğinde "Tepe
Dikim" yöntemi ile dikilmelidir. Yeni açılan çizilerin tabanına kum yada
kum + perlit (1:1) karışımının serilmesi başarıyı arttırmaktadır.
14.
Hızla gelişen ve değişen asma fidanı üretim
teknolojisi ile ilgili yenilikler ya-kından izlenerek, süratle uygulamaya
aktarılmalıdır.
15.
Değişik bölgelerimizde gerçekleştirilen anaç
adaptasyon ve affinite çalışmalarının sonuçları ve anaçların, yetiştirme
tekniği ile ilgili olarak daha önce belirlenen özellikleri esas alınarak,
benzer özellikleri nedeniyle birbirinin yerine kullanılabilecek olanlardan
çelikleri daha kolay köklenenler tercih edilebilir (99R, 110R veya 140 Ru'nun
yerine 1103 P gibi).
16.
Üretimde 6
mm 'den ince ve 12 mm 'den kalın anaç ve kalemler zorunlu
olmadıkça kullanılmamalıdır. Ayrıca aşıdan önce anaç ve kalemlerin mümkünse 3
kategoride çap sınıflandırmasına (6-8, 8-10, 10-12 mm ) tabi tutulması aşıda
uyuşma şansını artırmaktadır.
17.
Fidanlık toprağı mutlaka hafif yapılı olmalıdır. Bu
tip topraklarda çift parafinlemenin ardından siyah plastik malç kullanılarak
yapılan çift sıralı kümbetsiz tepe dikim (aşılı çeliğin üstten 15 cm .’lik kısmı toprak
üzerinde kalacak şekilde) yöntemi ile iyi sonuç alınmaktadır.
18.
Fidanlıklarda karık sulama yerine damlama, yağmurlama
ya da sızdırma gibi daha modern sulama sistemleri kullanılmalıdır. Böylece
uygun gübreleme programlarının daha kolay ve etkili olarak uygulanması da
mümkün olacaktır.
7. LİTARATÜR
1.
AĞAOĞLU, Y.S. ve ÇELİK, H. 1981. Modern Dilcikli Aşıda
Hijyen (H. Becker ve M.H. Hiller’den Çeviri). Ankara Üniversitesi, Ziraat
Fakültesi Yayınları: 774, Çeviriler: 35,13.
2.
AĞAOĞLU, Y.S. ve ÇELİK. H., Bağcılık Potansiyelinin
Geliştirilmesi. Güneydoğu Anadolu Projesi Tarımsal Kalkınma Sempozyumu, 18-21
Kasım 1986, Bildiriler: 211-229, Ankara.
3.
ANONİM, 1995. Zirai Mücadele Teknik Talimatları, Cilt:
3, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Koruma ve Kontrol Genel müdürlüğü, 385-402,
407-444 s. Ankara.
4.
ANONİM, 1999. Türkiye İstatistik Yıllığı. T.C.
Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, Ankara.
5.
ANONİM, 2000. Ülkemizde Sertifikalı Meyve ve Asma
Fidanı Üretiminde Sağlanan Gelişmeler.
6.
ANONİM, 2001. Fidan Üretimi ve Dağıtım Talimatı. Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı, Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü, Ankara.
7.
ARICA, R., 1991. “aşılı-Köklü Asma Fidanı Üretimi,
Sorunları ve Çözüm Yolları”, Akdeniz Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü,
Bahçe bitkileri Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Semineri, 14. s., Antalya.
8.
ATAÇ, Ö., 1977. Orta Anadolu Bağlarında Zarar yapan
Bağ Pireli’nin Biyolojisi Üzerinde Araştırmalar. Ankara Üniversitesi, Ziraat
Fakültesi, Diploma Sonrası Y.O.Md., 995.
9.
CANGİ, R., 1996. Aşılı Asma Fidanı Üretimi ve Aşı
Kaynaşmasının Anatomik, Histolojik ve Biyokimyasal Olarak İncelenmesi, Yüzüncü
Yıl Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü Doktora Tezi, 111 s.
10.
ÇALI, S., 1997. Yumuşak Çekirdekli Meyvelerin
Sertifikasyonunda Yeni Gelişmeler. Yumuşak Çekirdekli Meyveler Sempozyumu, s.
313-323, Yalova.
11.
ÇELİK, H., 1985. Aşılı Köklü Asma Fidanı Üretiminde
Başarıyı Etkileyen Etmenler. Türkiye I. Bağcılık Sempozyumu Bildirileri, Cilt:
I: 139-153, 14-19 Eylül 1981, Tekirdağ.
12.
ÇELİK, H. Ve AKGÜL, V., 1992. Aşılı Asma Fidanı
Üretiminde Değişik Katlama Yöntemlerinin Aşıda Başarı Üzerine Etkileri, Türkiye
I. Ulusal Bahçe bitkileri Kongresi Bildirileri: 455-458, 13-16 Ekim 1992,
Bornova-İzmir.
13.
ÇELİK, S., 1998. Bağcılık (Ampeloji). Cilt: I., Trakya
Üniversitesi, Tekirdağ Ziraat Fakültesi, Bahçe Bitkileri Bölümü, Anadolu Matbaa
Ambalaj San. Ve Tic. Ltd. Şti., 246-250 s., Tekirdağ.
14.
ÇELİK, H. Ve Ark., 1987. Ülkemizde Asma Fidanı
üretiminin Bugünkü Durumu. I. Fidancılık Sempozyumu, 26-28 Ekim 1987, Tokat.
15.
ÇELİK, H. – UYAR, Z., 1992. Serada Tüplü Asma Fidanı
Üretiminde Tüp Büyüklüğünün Fidan Randımanı ve Kalitesi Üzerine Etkileri.
Türkiye I. Ulusal Bahçe Bitkileri Kongresi Bildirileri: 467-471. 13-16 Ekim
1992, Bornova-İzmir.
16.
ECEVİT, F., 1991. “Sağlıksız Fidan Dağıtım ve
Kurucuova (Beyşehir) Bağcılığının Sonu”. Türkiye I. Fidancılık Sempozyumu,
144-152 s., Ankara.
17.
FİDAN, Y.- AĞAOĞLU, Y.S. – ÇELİK, H. – MARASALI, B. –
SÖYLEMEZOĞLU, G., 1998. Genel Bağcılık, Sunfidan A.Ş. Mesleki Kitaplar Serisi:
1, 73-106. s., Kızılay-Ankara.
18.
ILGIN ve Ark., 1990. Tüplü Fidan Üretiminde En Uygun
Harç Karışımının Saptanması Üzerine Araştırmalar. Bağcılık Araştırma Projesi
Sonuç Raporları, Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsü, Proje No: l5-3-02.
19.
KELEN, M., 1994. “Bazı Uygulamalar Aşılı – Köklü Asma
Fidanı Üretiminde Fidan Kalite ve Randımanı Üzerine Etkileri ve Aşı
Kaynaşmasının Anatomik ve Histolojik Olarak İncelenmesi Üzerine Araştırmalar”,
Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Bahçe Bitkileri Anabilim
Dalı Doktora Tezi, Van.
20.
KELEN, M., 1995. “Amerikan Asma Anacı Üretiminde Alçak
Tünel ve Malç Uygulamalarının Fidan Randımanı ve Kalitesi Üzerine Etkileri”,
II. Ulusal Bahçe Bitkileri Kongresi, Cilt: 2, 586-590 s., Adana.
21.
KIRAÇ, A., 1996. Çelikleri Zor Köklenen Amerikan Asma
Anaçları Kullanılarak Serada Yapılan Tüplü Asma Fidanı Üretiminde Değişik
Köklendirme Ortamları ve İndol-3-Bütirik Asit (IBA) Uygulamalarının Etkileri.
Ankara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Dezi, 107 s.
22.
KOCAMAZ, E., 1995. “Asma Fidanı Üretimi ve Sertifikasyon”.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Ankara.
23.
SAYIN, M., 1998. “Aşılı – Köklü ve Aşısız Asma Fidanı
Üretimi Sorunları ve Çözüm Yolları”, S.D.Ü. Ziraat Fakültesi, Bahçe Bitkileri
Bölümü Bitirme Tezi, 3-9 s., Isparta.
24.
UZUN, İ., 1996. Bağcılık. Akdeniz Üniversitesi Yayın
No: 69, Akdeniz Üniversitesi Basımevi, Antalya.
KAYNAKLAR:
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ BAHÇE BİTKİLERİ BÖLÜMÜ