Sitemize Hoş Geldiniz ------Sitemizdeki Konu Sayısı 1400'ün üzerine çıkmıştır Bir çok deney ve araştırma konularımız sizin ilginizi çekebilir SİTEDE ARAMA YAPMAK İÇİN YANDAKİ ARAMA KUTUSUNU KULLANIN Aşağıdaki kayan resim menüsüne de İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK konuları ekleyeceğim

AŞILI ASMA FİDANI ÜRETİMİ

0 yorum


1.  GİRİŞ

          Ekonomik anlamda bağcılık, dünya üzerinde genel olarak 10-20 0C izotermlerine karşılık gelen 30-50 0C kuzey ve güney enlemleri arasındaki ılıman iklim kuşağı üzerinde yapılmaktadır.
Anadolu, asmanın anavatanı olarak bilinen bölgeler içerisinde yer alan, hem çeşit zenginliğine, hem de geniş bağ alanlarına ve üzüm üretimine sahip dünya üzerindeki önemli bağcılık merkezlerinden birisidir. Asma ise; üzüm verimi bakımından ekonomik, çeşit zenginliği ile de genetik materyal açısından yurdumuzun önemli bir bitkisidir. Bu tarım dalı bu nedenlerle Anadolu'da yaşayan insan topluluklarının binlerce yıldır baş uğraşlarından biri olmuş ve olmaya devam etmektedir. 2001 yılı verilerine göre;  aşılı ve aşısız asma fidanı yıllık üretimimiz 5.155.072 adettir (ANONİM, 2000). Ülkemizde 1998 verilerine göre 541 000 hektar bağ alanından 3 600 000 ton yaş üzüm üretimi yapılmıştır. Bağcılığımız bu değerleri ile Rusya hariç dünyada alan bakımından 4., üretim bakımından ise 5. sıradadır. Ülkemiz bağ alanı genel işlenebilir tarım alanları içerisinde % 2.09, bağ bahçe tarımı yapılan alanlar içerisinde ise %19.12 'lik bir paya sahiptir (KELEN, 1995; ANONİM 1999).
Ülkemiz tarımında bu kadar kendine has bir yeri olan bağcılığımız, özellikle üretim ve yetiştiricilikle ilgili konularda bir çok problemlerle karşı karşıyadır. Kuşkusuz bu problemlerin başında ülkemiz bağcılığının alt yapısı durumunda olan fidan üretiminde karşılaşılan sorunlar gelmektedir.
Asma bir çok kültür bitkisi gibi hem vegetatif, hem de generatif metotlarla çoğaltılabilmektedir. Ancak generatif çoğaltma da heterozigotik bir kalıtsal yapıya sahip olması nedeniyle yüksek oranda açılan göstermekte ve çelik ile çoğalmaya nazaran 2-3 sene gibi daha fazla bir zaman istemektedir. Bu nedenle bağcılıkta ıslah çalışmaları dışında tohumla çoğaltma tercih edilmemektedir. Vegetif yolla asma fidanı elde edilmesinde ise çelik, aşı, daldırma gibi metotlar uygulanmaktadır (FİDAN ve Ark.,1998; KELEN, 1994).
Ancak ülkemizin bağ alanlarının büyük bir kısmı floksera ve nematod zararlılarıyla bulaşık durumdadır. Bu iki zararlı asma köklerini emmek suretiyle hem besin maddelerine ortak olmakta, hem de köklerde yaralar meydana getirerek asmaların gelişmelerini önlemektedirler.
Bu zararlıların yayılma alanı hızla artmaktadır. Günümüzde ise, bölgeler arasında yaşanan yoğun bir materyal nakli, bilinçsiz uygulamalar ve karantina işlemlerinin yetersizliği gibi nedenlerden dolayı bağ alanlarımızın tamamının floksera ile bulaşık veya bulaşma potansiyelinde olduğu kabul edilmektedir (ÇELİK, 1984).
Flokseralı bağ alanlarında ise yerli üzüm çeşitlerinden alınan çeliklerin doğrudan köklendirilmeleri yoluyla ekonomik anlamda bağ kurulması mümkün olmamaktadır. Çünkü Vitis vinifera L. Asma türüne ait üzüm çeşitlerinin kökleri floksera zararlısına karşı çok duyarlıdır.  Günümüze kadar bu zararlıya karşı uygulama değeri olan kimyasal bir korunma metodu ise henüz geliştirilememiştir. Floksera ve nematodlara karşı en iyi çare ise dayanıklı Amerikan asma anaçlarının kullanılmasıdır. Bu nedenle floksera ile bulaşık alanlarda bağcılığın yapılabilmesi için yerli çeşitlerin bu zararlıya karşı dayanıklı Amerikan asma anaçları üzerine aşılanmaları veya bu aşılama sonucu elde edilen aşılı-köklü asma fidanlarının kullanılmaları zorunludur. İlk kez 1867  yılında Fransız bağcılarından La Liman tarafından ortaya atılarak uygulamasından başarılı sonuçlar alınan bu yönteme “Yeni Bağcılık” adı verilmektedir (ÇELİK, 1992).
Bu çalışma ile aşılı asma fidanı üretiminin tüm aşamalarının ortaya konulması ve konuya ilgi duyanların kolaylıkla ulaşabileceği bir kaynak oluşturulması  amaçlanmıştır.


2.  ÜLKEMİZDE ASMA FİDANI ÜRETİMİNİN BUGÜNKÜ DURUMU

            Floksera zararlısının 20. Yüzyılın başlarında ülkemize girmesi ve eski bağcılığın yapılmaz duruma gelmesi sonucu ülkemizde asma fidanı üretimi 1930’lu yıllarda devlet eliyle kurulan birkaç “Amerikan Asma Fidanlıkları” ile başlamışlar (KOCAMAZ, 1991). O yılların teknolojisiyle sadece aşısız Amerikan asma fidanı ile başlayan üretimi, mevcut koşullara yeni ilaveler dışında aynı şekil de devam ede gelmiştir. Ancak uzun bir aradan sonra 1960’lı yılların sonunda aşılı-köklü asma üretiminde başlanabilmiştir. Diğer taraftan asma fidanı üretimi başlangıçtan bugüne kadar özel sektörün ilgi alanına istenildiği şekliyle bir türlü girmemiştir. Günümüzde asma fidanı üretimi yapan özel üreticiler küçük işletmeler halinde olup sayıların 100 kadar olduğu tahmin edilmektedir.
            Klasik fidan üretimi asma fidanı ihtiyacını karşılamaktan uzaktadır. Bir dekar Amerikan asma anaçlığından ortalama olarak 1.500-10.000 metre çubuk ve 4.500-20.000 adet çelik alınır. Bilimsel toplantılarda ülkemizin Yıllık fidan üretiminin ortalama 5 milyon adet olduğu, oysa yıllık 50-60 milyon aşılı-köklü asma fidanına ihtiyaç bulunduğu söylenmektedir. Bu sayıda fidanı elde etmek için 5-10 bin dekar Amerikan asma anaçlığında ihtiyaç olduğu ortaya çıkar. Bu ise bugünün Türkiye’sinde mümkün olmayacak bir tesistir. Bu nedenle Aşılı asma fidanı elde edilmesinde daha çok çeliğin daha az alanda elde edilmesinde imkan veren metotların uygulanması gerekir (ECEVİT, 1991).
            Ekonomik anlamda bağcılık yapabilmek için Aşılı Bağların 40 yılda bir yenilenmesi gerektiği gerçeği göz önüne alınacak olursa (576000/40) 14.400 ha’lık bir lanın her yılı yenilenmesi gerektiği ve bunun içinde 3 x 2 m. dikim aralıklarıyla yaklaşık 24.000.000 kadar asma fidanına ihtiyaç duyulacağı ortaya çıkmaktadır. Bu hesaplama tüm bağ alanlarımızın verimli ve ekonomik olduğu hesabına göre yapılmıştır. Halbuki bağlarımızın önemli bir kısmı modern yetiştirme tekniğine göre kurulmamış; yaşlılık, hastalık ve zararlılardan dolayı hemen hemen elden çıkmış durumdadır. Bütün bunlara ilave olarak; Anadolu’da modern yetiştirme tekniklerine uygun bir şekilde Bağların yenilenmesini mümkün kılacak önlemlerin alınmasında geç kalınmış ve bunun sonucu olarak, bağcılığın önemli bir yer tuttuğu Orta Anadolu ve bu bölgenin Akdeniz, Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgeleri ile geçit yörelerindeki yerli bağla hızla yok olmaya başlamıştır.
Aynı durum halen büyük ölçüde yerli bağcılığın sürdürülmekte olduğu Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Doğu Akdeniz yöresi içinde söz konusudur. Adı geçen bölgelerimizde bağların hızla tahrip olarak elden çıkması ülkemiz bağcılığında gerek alan gerekse üretim yönünden istatistiklere tam olarak yansımayan ciddi bir gerilemeye neden olmuştur. (AĞAOĞLU ve ÇELİK, 1986;ÇELİK Ark.1987)
            Bütün bu değerlendirmeler, ülkemizdeki asma fidan üretiminin yetersizliğini tüm çıplaklığı ile ortaya koymaktadır. Bu sorunlara çözüm bulunmazsa bağ alanlarımızdaki azalışlar önümüzdeki yıllarda da devam edecek gibi görünmektedir. (KELEN 1994)
Çizelge 1: Türkiye’de 1993 yılı itibariyle bölgelere göre bağ alanı ve üzüm üretimi
Bölgeler
Alan (Ha)
Oran (%)
Üretim (Ton)
Oran (%)

Ortakuzey

46.778
8.3
191.407
5.2
Ege
157.280
27.7
1.676.211
45.3
Marmara
30.518
5.4
281.699
7.6
Akdeniz
109.022
19.2
654.380
17.7
Kuzeydoğu
2.171
0.4
10.917
0.3
Güneydoğu
85.016
15.0
281.249
7.6
Karadeniz
2.812
0.5
11.919
0.3
Ortadoğu
38.327
6.8
165.767
4.5

Ortagüney

95.076
16.8
426.451
11.5
Toplam
567.000
100.0
3.700.000
100.0
Çizelge 2: 1999 Yılında Sertifikalı Asma Fidanlarının Sektörlere Göre Dağılımı  (Anonim, 2000).

Sektörler

Aşılı Asma Fidanı Üretimi
%
Aşısız Asma Fidanı Üretimi
%
Toplam Üretim
Kamu
553.050
36.0
857.600
93.5
1.410.650
Özel
985.100
64.0
60.000
6.5
1.045.100
Toplam
1.538.150
100.0
917.600
100
2.455.750
NOT :  Aşısız Asma fidanının tümü Amerikan asma fidanıdır. Yerli asma fidanı üretimi çizelgeye dahil edilmemiştir.

3. AŞILI ASMA FİDANI ÜRETİMİ

            Önceleri bağcılıkta yalnızca çeşit değiştirme (çevirme) amacıyla uygulanan aşılama, 1850 yılından itibaren Avrupa bağlarında flokseranın girişinden ve vinifera çeşitlerinin Ancak Amerikan asma anaçları üzerine aşılanarak yetiştirilebileceğinin anlaşılmasından sonra, bağcılığın vazgeçilmez bir çoğaltma tekniği özelliği kazanmıştır.
            Günümüz bağcılığında aşılamanın amaçları Winkler ve ark. (1974) ‘na göre aşağıda özetlenmiştir.
1.) Vitis vinifera 1. Asma türüne ait üzüm çeşitlerinin floksera ve metotlara dayanıklı anaçlar üzerinde yetiştirilmesi;
2.) Karışık çeşitlerle kurulu bir bağda bu durumun düzeltilmesi (çeşit saflaştırma)
3.) Bağlarda arzu edilmeyen çeşitlerin değiştirilmesi (çeşit değiştirme veya çevirme)
4.) Floksera ve metotlarda bulaşık alanlarda yeni elde edilmiş ve nadir bulunan üzüm çeşitlerinin çoğaltılması ve korunması;
5.) Uygun anaçlar kullanarak kurağa, kirece ve tuzluluğa karşı dayanıklı bir kök sistemi oluşturulması.
            Bağcılıkta aşıda başarıyı etkileyen etmenler ;
1.) Anaç ve kalem arasında uyuşmazlık olmamalıdır. Uyuşma, anaç ve kalemin hem anatomik hem de biyokimyasal olarak tam bir kaynaşma içinde olması ve birlikte yaşayabilme yeteneğini ifade eder. Asmada Botanik olarak aynı familya içinde cinsler birbirleri aşılanamazlar. Türler arasında ise , finiferek/rotundifalio örneğinde olduğu

gibi çok sınırlı başarısızlık örneklerine rastlasa da, aşamalarda kesin başarısızlığı ifade eden bir uyumsuzluk sorunu sözkonusu değildir.
2.) Anaç ve özellikle kalem genç olmalıdır. Aşılamada başarılı olunabilmesi için, aşı materyalinin (özellikle kalem) bir yaşlı dallardan veya sürgünlerden hazırlanması gerekir Kural olarak aşılamada ne kadar genç materyal kullanılırsa, başarı o oranda artmaktadır. Bu yüzden bağcılıkta yeşil sürgünlerden materyal de aşılamada kullanılabilir. Ancak “Yeşil aşı” da başarılı olunabilmesi için aşıda başarıyı etkileyen koşulların (özellikle su kaybı) daha etkili olarak kontrol edilmesi gerekir.
3.) Anaç ve kalem sağlıklı olmalıdır. Anaçlık ve kalemlik çeliklerin alındığı anaçlar; özellikle önemli virüs vb. hastalıklar ile bakteriyel (Bağ Kanseri) hastalık etmenlerini taşımamalıdır.
4.) Anaç ve kalemlerin kambiyum dokuları, mümkün olduğu kadar geniş yüzeyler halinde üst üste çakışmış olmalıdır. Çünkü aşı yerinde kaynaşmayı sağlayan kallus (yama dokusu) dokusu iletim kambiyumu tarafından oluşturulur.
5.) Anaç ve kalemler arasında kaynaşma tam olarak sağlanana kadar kalemin anaca sıkı bir şekilde tutulması gerekir. Bu amaçla bağa yapılan aşılar dış koşullara açık olduğu için bağlanır ve üzerleri ince nemli toprakla örtülür.
6.) Aşıdan sonra aşı yerinde kallus oluşumu için uygun sıcaklık, nem ve havalandırma koşulları sağlanması gerekir.
7.) Kalem anaçların kesim ve yontulmasında kullanılan alet ve araçlar keskin olmalıdır ve kesit bu aletler yüzeyleri pürüzsüz ve düzgün açılmalıdır.
8.) Kullanılan alet ve araçlar saf alkolle dezenfekte edilmiş olmalı, aşılama sırasında her çeşit açılama başlangıcında bu işlem tekrarlanmalıdır. Ancak böylece virüs gibi bazı hastalık etmenlerinin bulaşması engellenmiş olur (FİDAN  ve Ark.,1998; ÇELİK, 1998).
            Asmanın özellikle yaşlı dallarından hazırlanan çeliklerin hem kolay kökleme ve anotomik olarak kolay aşılama, hem de aşılandıktan sonra kolay kaynaşma (kalluş oluşturma) özelliklerinden yararlanarak, vinifera çeşitlerine ait tek gözlü kalemlerin Amerikan asma anaçlarına ait anaçlılık çelikler üzerine masa başında aşılanmaları ve aşı yerinde kontrollü koşullarda gerçekleşen kaynaşmanın (çepeçevre kallus oluşumu) ardından aşılı çeliklerin fidanlık veya sera koşullarında köklendirilmesi sonucu elde edilen asma fidanlarına Aşılı Asma Fidanı Denir (FİDAN ve Ark.1998).

3.1. Çeliklerin Alınması ve Aşıya Hazırlanması


            Asma çelikleri, genellikle anaçlar dinlenme halindeyken alınır. Bu dönem, geç sonbaharda yaprakların dökülmesiyle başlar, erken ilkbaharda tomurcukların sürmesinden hemen önce yapılan kış budaması ile sona erer. Ancak, kış soğuklarının gözlerin, hatta bir yaşlı dalların zararlanmasına neden olacak düzeyde şiddetli olduğu yörelerde, çelikler bu soğuklar başlamadan önce alınmaları gerekir.
Yine, kaplı asma fidanı üretiminde kullanılacak olan çeliklerin de bu dönemde alınmaları zorunludur. Bu istisnalar dışında özellikle kalemlik çeliklerin kış budaması sırasında alınması daha avantajlıdır. Böylece, hem budama hem de çelik alma işlemi bir arada gerçekleştirilecek, işgücünden tasarruf sağlanmış olur. Ayrıca sözkonusu çeliklerin kış boyunca muhafaza sorunu ve masrafı ortadan kalkar. Ancak Amerikan asma anaçlıklarından çelik alma işlemi oldukça uzun zaman aldığından, anaçlık çeliklerin, havaların uygun olduğu daha erken dönemde alınmaya başlanması tercih edilir (FİDAN ve Ark.1998).
            Çelik alınırken dikkat edilecek hususlar ise ;
            Çeliklerin mutlaka sağlıklı ve kuvvetli gelişme gösteren, aynı zamanda bir yaşlı dalların iyi olgunlaşmış anaçlarından alınmalıdır. Ayrıca yerli asma fidanının üretiminde kullanılacak çelikler ile aşılamada kullanılacak kalemler (gözler), üstün verim ve kalite özelliklerine sahip anaçlardan alınmalıdır. Tam verim çağında ve orta yaşlı anaçlardan alınan çelikler amaca en uygun olanlarıdır. Bu anaçlar, anacının ekonomik ömrünü kısaltan uç alma, tepe ve bilezik alma gibi işlemlere daha az maruz kalmış anaçlardır.
            Zayıf gelişen veya kuraklık, don ve dolu zararına uğramış hastalık veya böcek zararı yüzünden yapraklarının kısmen veya tamamen dökmüş yada sürgünlerini olgunlaştıramadan soğuk zararına uğramış anaç ve anaçlardan çelik alınmamalıdır.
            Diğer yandan 1-2 yaşta genç anaçlar, çelik oluşturulmasına yönelik olarak şiddetli budandıklarından, özellikle sürgünlerin üst kısımları yeterinde olgunlaştıramadığı için, zorunlu olmadıkça bunlardan kalemlik çelik alınması önerilmez. Ayrıca aşırı şekilde ürünle yüklü anaçlardan da çelik alınmamalıdır. Bunlarda, genaratif gelişme baskın olduğundan, vejetalif gelişme geri kalmış, dolayısıyla dallar olgunlaşamamıştır.
            Omcalardan alınacak çelikler, çeşit özelliğine göre boğum araları yeterli uzunlukta olmalı, dış kabuk rengi temiz ve parlak görünmede (sarımı esmer, kırmızı esmer, koyu esmer veya kestane renginde) olanlardan alınmalıdır. Çelik kesildiğinde iç kabuk yeşil görünmeli ve özü dar, odun kısmı sert dokulu, geniş ve kabuk kalın olmalıdır. Öz/odun oranı 1/3 oranında olmalıdır. Kesit yüzeyi ise fazla yassı veya köşeli olmamalıdır. Boğumdaki gözler canlı olmalıdır.
Taşlı sıcak ve hafif topraklara dikilecek asma çeliklerinin boyU aşağıdaki çizelgede (4’de) yer alan uzunluk ölçülerinin üst sınırına yakın olacak şekilde hazırlanmalıdır. Killi, ağır ve serin topraklarda dikilecek çeşitlerin boyları ise alt sınıra yakın olacak şekilde hazırlanmalıdır.   
Çizelge 3: Bağcılıkta asma çeliklerinin alındığı kaynağa göre isimlendirilmesi ve bunların kısa özellikleri
Kullanım amacına göre isimlendirilmesi
Alındığı Asmaya göre isimlendirme

Özellikleri

Boylar
Göz Sayısı
Kalıklı (çap)(mm)1
Uzunluk (cm)2
1.Fidanlık Çeliği
a)   Asma Anacı çeliği

b)  Yerli Asma Çeliği
I.
II.
I.
II.
3-5
3-5
3-5
3-5
8-12
4-7
8-12
4-7
35-45
35-45
30-40
30-40
2.Aşılanabilir Çelik
Asma Anacı çeliği
-
3-5
6-12
30-40
3.Tek gözlü çelik
(göz çeliği, omega aşı çeliği)
a)   Asma Anacı çeliği
b)  Yerli Asma Çeliği
-
-
1
1
4-12
4-12
5-10
5-10
1)  Kalınlık (çap) : Üst boğum arasında orta yerinden,
2)  Alt ve üst kesit arası ölçüden değerlerdir.
           Bir yaşlı dalların her yerinden çelik hazırlanması mümkün değildir. Dalların dip kısımlarında boğum aralarının çok kısa, anatomik yapının çok sert ve gözlerin iyi gelişmemesi; uç kısımlarında ise odunlaşmanın yeterli olmamasından, bu kısımlardan çelik alınmamalıdır.
           Çelikler klon seleksyonu ile elde edilmiş asmalardan alınmalı klon seleksyonu çalışmalarının henüz sonuçlanmadığı veya seçilen klonlardan yeteri kadar kalem sağlanmasının mümkün olmadığı yörelerde, düşük verimli omcalar ve arzu edilmeyen özelliklere sahip mutanlar ile karışık bağlardaki ve verimsiz çeşitlerden çelik alınmasını önlemek için, çelik alınacak omcaların ürün üzerinde iken (yaz sezonu boyunca) işaretlenmeleri gerekir.
           Yıllık sürgünlerin odunlaşması, çeliklerin sürgün üzerinde yeri ve kalınlığı; çubukta nişasta birikmesi normal bir odunlaşma olayıdır.
           Odun parankiması, odun lifleri, öz ve öz ışınları önemli miktarda şeker ve nişasta toplama yerleridir. Yaz sonunda, çubuklarda önce nişasta şeklinde toplanan yedek karbonhidratlar, sonbaharda yaprakların dökülmesinden hemen sonra şekere dönüşmeye başlarlar. Çubukta şekerler, sakkaroz, fruktoz, glikoz ve bilinemeyen diğer şekerler halinde bulunurlar. Aralık, Ocak aylarında çubukta nişasta miktarı minimum, şeker miktarı  ise maksimum düzeye ulaşır. Daha sonra şekerin nişastaya tekrar dönüşmesi sonucu ilkbahara doğru nişasta miktarında ikinci bir yükselme olur. Dinlenme devresi boyunca asma üzerindeki çubuklarda şekerin nişastaya, nişastanın şekere dönüşmesi sonucu görülen değişmelerin soğuk hava deposunda muhafaza edilen çubuklarda da görülmesi, bu konuda sıcaklığın yanında kış dinlenmesi ile endogen (içsel) bir etmenin de rol oynadığını ortaya çıkarmaktadır.
           Aşılı köklü asma fidanı elde edilmesinde başarı, çubuğun içerdiği şeker ve nişasta miktarına bağlıdır. Asma çeliklerinde kuru kallus tabakasının oluşabilmesi için 3,2 gr, 1 gr kur kök için 4 gr şekere gerek duyulduğu belirlenmiştir. Yeterli miktarda yedek karbonhidrat içermeyen aşı metaryeli ile yapılan aşılamalarda çimlendirme odalarından çıkan fidanların dış görünümleri iyi olmasına rağmen, yedek enerji kaynağının tükenmesi sonucu fidanlığa dikilen bu köklerden kurudukları için fidan randıman önemli ölçüde azalmaktadır.
           Asma (Amerikan veya vinifera) sürgünleri 35-45 cm uzunlukta dip taraftan (bazal) ve uç taraftan birer göz bırakılmak suretiyle asma çeliği haline getirilirler. Çelik üzerinde kalkut, sülük, salkım vb. kısımlar çıkartılır (KOCAMAZ, 1995).
           Aşılanacak çelikler alt boğum 0.5-1 cm altından ve üst boğumun üzerindeki boğum arasının en az 3/4‘lük bir kısmı çelikte kalacak şekilde kesilmelidir. Çelik kalınlıkları 7-10 mm çapında, 30-40 cm uzunluğunda olmalı ve üzerinde 3-5 göz bulunmalıdır. Çelik kalınlığı üst boğum arasının orta yerinin uzunluğu ise alt kesit ile üst kesit arasındaki kısmın ölçülmesiyle elde edilmektedir.
Çelik üzerlerine aşılanacak olan aşı kalemlerinde ise kalınlık 5-10 mm. Uzunluk 5-6 cm olmalı ve tek gözlü olacak şekilde hazırlanmalıdır. Geri kalan tüm gözler elektrikli motorundan harekat alan ince tel fırçalarla aşı bıçağı bağ makası veya bu amaçlarla özel olarak geliştirilmiş alet veya testereler kullanılarak köreltilirler (SAYIN,1998; ÇELİK,1998; FİDAN  ve Ark.,1988).
Hazırlanan çelikler genellikle 50-100’lük veya 200’erlik demetler haline getirildikten sonra uca ve dip kısma yakın iki yerinden yumuşak telle bağlanır. Her demette mutlaka bir etiket bulunmalı, etikette; anaç veya çeşidin ismi, çelik adedi, alındığı yer ve gerek duyulan diğer bilgiler olmalıdır. Ayrıca bir demet içerisindeki çeliklerin uzunlukları arasındaki farkın 5 cm’yi geçmemesine dikkat edilmelidir. Çelikler alındıktan sonra ise hemen açılması istenmez (FİDAN ve Ark.,1998).
Ülkemizde asma çelikleri yaygın olarak açık kum havuzlarındaki nemli kum içinde muhafaza edilmektedir. Kum havuzunun fazla güneş almayan bir yerde bulunması ve içindeki kumun hastalık etmenleri taşımaması gerekir. Çelik demetleri kum içinde ters çevrilerek katlanır. Yada 60 x 90’lık polietilen torbalara konup dikey olarak +1 ve +2 0C‘lik soğuk depolarda da toplanır.
Çelikler alındıktan sonra soğuk odalara hızlı bir şekilde nakledilmeli ve kurumaları önlenmelidir. Depolama sırasında nem kaybını azaltmak amacıyla polietilen torbalar içerisinde çeliklerin üzerinin nemli çuval bezleriyle örtülmesi de iyi bir önlemdir (SAYIN,1998).
Hazırlanan anaç ve kalemlerin aşıya geçmeden önce özellikler Agrobacterium vetis’in kontrol edilmesi amacıyla 50 C’deki sıcak suda 30 dak. tutulması ve ardından soğuk suya daldırılması önerilmektedir. Ya da çelikler aşılamadan en az 24 saat önce ıslatılması, odun kısmının yumuşamayarak daha kolay kesilmesi sağlanabilir (FİDAN ve Ark.,1998).
Aşıda başarıyı sağlayabilmek için öncelikle kambiyum tabakası ve aşı kalemi arasındaki sıkı temasın sağlanması, aşı kalemi ve aşı çeliği kalınlıklarının hemen hemen birbirine eşit çapta olması gerekmektedir (SAYIN, 1998).



3.2. Anaç ve Kalemlerin Seçimi 


            Anaç-aşı kalemi uyuşması, filoksera ile bulaşık olan bölgelerde yeni bağların kurulmasında en önemli etkendir.
            1860’lı yıllara kadar dünyadan “asma anacı” diye bir şey bilinmiyordu. O tarihlerde Amerika’dan getirilen köklü asma fidanları ile “ filoksera” denilen böceği Avrupa bağlarına bulaştırıldı. 1881 yılında yurdumuza da giren bu böcek toprakta yaşamakta ve asma köklerini emerek beslenmektedir.
Böceğin emdiği noktalarda oluşan küçüklü büyüklü urla kısa zamanda kökleri çürütmekte, bitki topraktan besin ve su alamayıncaya kadar zayıflayıp ölmektedir. Filokseralı bir bağ bakılmadığında kısa zamanda omcalar kolaylıkla kurur. Kumlu topraklarda filokseranın ilerlemesi zor olduğu için pek zararı görülmez; fakat killi ve tınlı topraklarda zarar daha büyük olur.
            Ülkemiz, filoksera zararının yıldan yıla artan baskısı altındadır. Birçok bağcımız işin ciddiyetini henüz kavrayamamaktadır. Bu konuda bilgi donanımı yetersizdir. Hangi anacı kullanacağını bunları nereden alacağını bilmemektedir. Özellikle İç Anadolu ve bunun doğusunda kalan bölgelerde bu durum vardır.
            Anaçlar, kök yapıları, bunların topraklardaki dağılımlarını, iklim ve toprağa uyumları, kirece duyarlılıkları, yerli çeşitlerle uyuşmaları bakımından farklılık gösterirler. Anaç seçerken bu özellikleri bilmek gerekir. Anaç ve kalemin iyi uyuşması (afirite) omacının uzun süre düzenli bol ve kaliteli ürün vermesini sağlar. Uyuşma olmazsa, çiçek ve meyve silkmeleri görülmekte, verim azalmakta, asmada zayıflama hatta kalemin atılması şeklinde olumsuz bazı sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle farklı iklim ve toprak için uygun anaç seçilmelidir. Toprak tahlili bu konuda bize yol gösterir.      
            Asma anaçlarının önemli özellikleri aşağıdaki çizelgede ayrıntılı olarak verilmiştir.



Çizelge 4 : Asma anaçlarının özellikleri (Ahmedullah ve Himelrick 1990)
Adaptasyon Yeteneğib
Dayanıklılıkc
Tolerans
Anaçlar
Gelişme
Kuvvetia
Islak
Toprak
Kuru ve yüzlek
Killi toprak
Derin milli ve Ağır tınlı toprak
Derin ve kuru
kumlu toprak
Filoksera
Nematodlar
Kuraklık
Aktif
Kireç (%)
Tuz
(g/l)
Riparia Gloire
2
3
1
2
2
5
2
1
6
0,7
Rup.du Lot (St George)
4
1
2
3
1
4
2
2
15
-
196-17
3
2
1
2
3
3
1
3
6
-
125 A
4
-
3
1
1
4
3
2
-
-
420 A
2
2
3
2
2
4
2
2
20
-
5 BB
2
3
2
2
1
4
3
1
20
-
SO 4
2
3
1
2
1
4
4
3
17
-
5 C
3
-
3
3
1
4
4
1
17
-
161-49 C
3
-
1
2
2
4
-
2
25
-
110 R
3
3
4
3
3
4
2
4
17
-
99 R
4
1
2
4
2
4
3
3
20
-
140 Ru
4
2
3
3
4
4
3
4
17
0,6
1103 P
3
3
3
3
3
4
2
3
11
0,4
3309 C
2
3
2
2
2
4
1
2
11
0,4
3306 C
3
3
1
2
2
4
1
1
9
-
101-14 M.G.
2
3
2
2
1
4
2
1
10
-
44-53 M
3
3
2
3
2
4
4
4
11
0,8
1616 C
3
2
1
2
2
3
1
1
13
0,8
1202 C
3
-
3
3
2
2
1
2
13
0,8
A X R # 1
3
-
3
3
2
2
1
2
40
Çok Duyarlı
41 B
2
1
1
1
1
4
1
3
40
Çok Duyar
333 E.M.
1
1
1
1
1
2
1
2
Düşük
-
1613 C
3
2
2
2
3
2
4
2
Yüksek
-
Dogridge
4
2
1
2
4
2
4
2
-
-
Salt Creek (Ramsey)
4
2
1
3
4
2
4
2
-
-
Harmony
3
-
1
2
3
2
4
2
-
-
Fredom
3
-
1
1
3
2
4
2
-
-
(a) 4: Kuvvetli; 1: Zayıf ; (b) 4:Yüksek; 1 Düşük; (c) 5 : Çok Dayanıklı;1:Çok Duyarlı
            Yurdumuzda kullanılan başlıca anaçlar şunlardır:
            Rupestris du Lot : Yurdumuzda en çok kullanılan bu anacak kısaca “Lot” denir. Kökleri derine gider; bu nedenle kurağa dayanır. Kireçli, kireçsiz, kır ve taban topraklarda iyi sonuç veriri. Fazla nemli olmamak şartıyla sıkı, silisli, erken aşıya gelir, yerl, çeşitli iyi uyuşur. Köklü aşılı köklü Fidan üretiminde verimi yüksektir. Kuvvetli geliştiği için zengin topraklara dikildiği zaman silkmeye yol açar. Uzun budama yapılarak fazla ürüne yatırmak suretiyle silkme zararı çoğunlukla önlenebilir.
            5 BB    : Orta kuvvette omca oluşturur. Dalları iyi piştiği için kuzey bölgelerimize uygundur. Nemli, killi- tinli topraklarda daha iyi geliştirilmekle beraber, toprak yönünden seçici sayılmaz. Kurağa ve sıcağa dayanıksızdır. Yurdumuzda Trakya ve Marmara yörelerinde çok kullanılır. Kirece oldukça dayanır. İyi aşı kabul eder. Çeliklerin köklenmesi iyidir. Nematod’a mukavimdir.
            420 A : Gelişmesi iyi olan bu anaç, sıcağa ve kurağa çok dayanıklıdır. Kurak şartlarda kireçe daha çok dayanır. Hemen her cins toprakta yetişmekle birlikte killi-kireçli ve killi-çakıllı toprakları daha çok sever. Toprak nemine karşı duyarlıdır. Aşı tutması zayıftır. İlk yıllarda gelişme yavaş olup 4-5 yılı içinde kuvvetlenip aradaki farkı kapatır. Bol ürün verir. Çeliklerin köklenmesi ortadadır. Nematod’a yarı dayanıklıdır.
            99 R    : Kuvvetli bir anaçtır. Yurdumuzun sıcak bölgeleri için uygundur. Kurağa oldukça, nemetod’a çok dayanıklıdır. Kök sistemi çok kuvvetli olup derinlere inebilmektedir.  Derin, killi, kireçli toprakları sevdiği gibi meyilli, kır taban çakıllı topraklara da dikilir. Aşı tutması iyidir.
            110 R  : Bu anaç 99 R anacına çok benzer Kurağa en dayanıklı anaçlardan biridir. Nemetad’a yarı mukavimdir. Köklenme ve aşı tutması 99 R’den daha zayıftır. Omcasının büyümesi zayıftır.
            41 B    : Kirece en dayanıklı anaçtır. Kurağa ve sıcağa dayanımı da fazladır. Kökleri kalın, etli ve kuvvetlidir. Dikim sırasında ilk yıllar toprak üstü organları yavaş


yavaş gelişerek kuvvetli kökler oluşturur; daha sonra hızlı bir gelişme göstererek diğer anaçlara yetişir. Aşı tutması iyi, köklenmesi biraz zayıftır.
            Aşağıda bölgelerimize göre tavsiye edilen Amerikan Asma Anaçları verilmiştir. (Çizelge 6) (SAYIN,1998)
Çizelge 5 : Bölgelerimize Göre Tavsiye Edilen Amerikan Asma Anaçları
Marmara ve
Trakya Bölgesi
Ege Bölgesi
Akdeniz
Bölgesi
Karadeniz
Bölgesi
İç Anadolu
Bölgesi
Doğu
Anadolu
Bölgesi
Güneydoğu
Anadolu
Bölgesi
8B, 5 BB,
SO4
1103 Paulsen
99R, 110R,
140 Ruggeri,
Rup du Lot,
41B
5 BB, 420 A,
1103 Paulsen
99R, 110 R,
140 Ruggeri
Rup du Lot,
41 B, 1613 C,
161 C, Fercal,
Ramsey,
Harmany
5 BB, S O4,
420 A
1103 Paulsen
99 R, 110 R,
140 Ruggeri,
Rup deu Lot
41 B, Fercal
5 BB, S O4,
5 C, 8 B, 99 R,
41 B,
1103 Paulsen
5 BB, S O4,
8 B, 99 R,
41 B,
1103 Paulsen
Rup du lot
5 BB, S O4,
5 C, 8 B, 99 R,
41 B,
1103 Paulsen
Rup de lut
5 BB, S O4,
420 A,
1103 Paulsen
Rup de lut
Fercal
         (KOCAMAZ, 1995).

3.3.  Aşılama

YARMA AŞI
            Aşı: Canlı iki asma dalının birleştirilip yeni bir fert meydana getirilmesi olayıdır. Diğer bir ifade ile organ nakli de denebilir.
            Aşılı asma fidanı üretiminde aşılama, masa başında elle veya makine ile yapılmaktadır. Ancak son yıllarda hem daha düzgün aşı kesiti açılabilmesi, hem de iş veriminin çok daha yüksek olması nedeniyle, makine ile aşılama, hemen tümüyle elle aşılamanın yerini almıştır. Aşılanan anaç ve kalemin kalınlıkları ne ölçüde birbirine yakın olursa, kambiyum dokuları o oranda geniş yüzeyler halinde çakışır ve kaynaşma da aynı kalınlıkta ise, kalem anaca, kenarlardan birisi mutlaka aynı hizaya gelecek şekilde takılmalıdır.
            1. Elle Aşılama
            Elle aşılamada “Dilcikli aşı” yöntemi kullanılmaktadır. Bu amaçla hem kalemde hem de anaçta, ince keskin ağızlı bıçaklar kullanılarak, eşit açılarda meyilli ve pürüzsüz aşı kesitleri açılmalıdır. Bunun ardından, kalem ve anaçta karşılıklı dilcik açılarak, bu
iki ünite birbirine takılır ve aşılama tamamlanır. Elle yapılan dilcikli aşılar, aşı kesintinin uzunluğuna göre ikiye ayrılır.
a.) Kısa dilcikli aşılar : Aşı yüzeyinin uzunluğu anaç ve kalem çapının 1,5 katıdır. Aşı yüzeyinin tam ortasından açılan dilcik bu yüzeyin yarı uzunluğundadır. Aşının bağlanmasına gerek yoktur.
b.) Uzun dilcikli aşılar : Aşı yüzeyinin uzunluğu anaç-kalem çapının 2.5-3 katıdır. Dilcik uzunluğu ise bu uzunluğun 1/3’ü kadardır. Aşının bağlanması önerilir.
2.   Makine ile Aşılama 
            Son yıllarda aşılama işleminin mekanizasyonunda büyük aşamalar kaydedilmiş ve bu amaçla kullanılmak üzere değişik sistemlerle çalışan, değişik tiplerde aşı makineleri geliştirilmiştir. Bu makineler, elle ve ayakla kumanda edilerek mekanik, pnömatik veya elektronik olarak çalıştırılabilmektedir. Yine bu makinelerden bir bölümü kalemi anca otomatik olarak takabilmekte, bir bölümünde ise bu işlemin elle yapılmasına gerek duyulmaktadır.
            Aşı makineleri, açtıkları aşı kesitlerine göre dilcikli, lambalı (testereli) veya omega olarak adlandırılmaktadır. Ancak son yıllarda da omega aşı kesiti açan makinelerin diğer makinelerin yerine aldığı görülmektedir. Bunun en önemli nedeni omega aşı kesitinin boyuna çekme ve itmelere karşı dayanıklı olmasıdır (FİDAN ve Ark., 1998; KOCAMAZ, 1995).
            Aşılama Zamanı ; Aşılı çeliklerin fidanlık veya sera koşullarında köklendirilmesine göre değişir. Fidanlık koşullarında yapılan üretim aşı zamanı, aşılı çeliklerin fidanlığa çıkarılabilmeleri için uygun iklim ve toprak koşullarının söz konusu olduğu döneme göre ayarlanır. Buna göre, aşılı çeliklerin yaklaşık üç hafta kaynaştırma, bir haftada alıştırma amacıyla katlamada tutulacağı düşünülerek, aşılama yukarıda belirtilen devreden yaklaşık bir ya da bir buçuk ay önce başlatılmalıdır. Ülkemizin iç ve kuzey kesimlerinde iklim ve toprak koşulları genellikle Mayıs ayının ortasından önce aşılı çeliklerin dikimi için elverişli olmamaktadır. Buna göre, bu bölgelerde aşılama Mart ayının son günü veya Nisan ayı ortasında tamamlanmalıdır. Bu dönem Ege ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi için 15 gün, Akdeniz bölgesi için 1 ay öne alınabilir.
            Serada kapalı fidan üretiminde ise orta-kuzey bölgelerde fidanların Haziran ayı ortasında bağdaki yerlerine dikilebilecek duruma gelmeleri gerektiğinden ve bu gelişmenin yaklaşık 2-2.5 ay süreceği düşünülerek, aşılamanın Mart ayı başında tamamlanması gerekmektedir. Diğer bölgelerde ise aşılama zamanı iklim koşulları dikkate alınarak daha erken dönemlere alınabilir (SAYIN,1998).

3.4.  Parafinleme


            Aşılı asma fidanı üretiminde başarıyı sınırlayan en önemli faktör, gerek aşı sonrası kaynaştırma sırasında, gerekse aşılı çeliklerin fidanlığa dikilmelerini izleyen ilk 2 haftalık dönemde, aşı yerinden meydana gelen su kaybının kontrol edilmemesidir. Bu amaçla, aşılı çeliklerin kalem ve aşı yerini içine alacak şekilde, üstten yaklaşık 10 cm kısımlarının dayanıklılık ve esnekliğini artırmak üzere % 1 - 5 arasında bal mumu, vazalin, reçine, bitumen, zivt, mineral yağ gibi maddelerin yanı sıra etkili olanlarda fungusit ve oksin katılarak hazırlanan parafinle katlanması çok yaygın bir uygulamadır. Bu amaçla 32-90 C0 arasında eriyen parafinler kullanılabilmekle beraber genellikle son yıllarda 70-80 C0’de eriyen ticari parafinler tercih edilmektedir.
            Parafinleme, aşı yerinden su kaybını önlemesinin yanı sıra kaynaştırma sırasında aşı yerinde ortaya çıkabilecek sekonder enfeksiyonların ve kalemden kök oluşumunun önlenebilmesi, aşı yerinde, kallus oluşumu lehine kalemdeki aşı gözünün geciktirilmesi ve fidanlıkta kümbetleme zorunluluğunun ortadan kaldırılması gibi yararlı etkilere sahiptir.
            Aşılı çeliklere aşılamadan sonra veya dikimden önce olmak üzere tek parafinleme ile yetinilebildiği gibi son yıllarda gerek fidanlıkta açık köklü ve gerekse serada kaplı (köklü) fidan üretiminde, çift parafinleme gerekli görülmektedir. Uygulama sırasında kalemin özellikle yüksek sıcaklıkta eriyen parafin içinde gözü ve aşı kesitini zararlandıracak kadar uzun süre tutulmamasına ve parafin kalınlığının 1-2 mm’den fazla olmamasına dikkat edilmelidir. (ÇELİK ve Ark 1984, FİDAN, ve Ark; UZUN, 1996; KOCAMAZ,1995)

3.5.  Aşılı Çeliklerin Katlamaya Alınması, Alıştırılması ve Çimlendirilmesi


            Aşılı çelikler parafinlendikten sonra değişik kap ve materyaller içinde katlanarak kaynaştırmaya (çimlendirmeye) alınmaktadır. Günümüzde en yaygın olarak kullanılan yöntem, değişik boyutlardaki ahşap veya plastik sandıklar içinde nemli talaş, turba, perlit ve hatta kum gibi materyallerin saf veya karışım halinde kullanarak yapılan katlamadır. Aşılı asma çeliklerinin aşı yerinin altına kadar nemli kavak talaşı geriye kalan aşı yeri ve kalemin ise nemli perlit içinde katlanması ile daha iyi sonuç alınmaktadır (AĞAOĞLU ve ÇELİK 1989, ÇELİK ve AKGÜL 1992). Diğer yandan klasik katlama sandıklarının yerine çok daha büyük sandıklar kullanılması ve bunların ortasına elektrikli ısıtıcılar yerleştirilerek aşılı çeliklerin kaynaştırılması ile özellikler kullanılan alan ve elektrik enerjisinden önemli ölçüde tasarruf sağlanabilmektedir.
            Son yıllarda aşılı asma çeliklerinin tabanında 5-6 cm derinliğinde su bulunan özel kaplar içine, dik konumda yerleştirilerek kaynaştırılması giderek yaygınlaşan bir uygulamadır. Bu yöntemde özellikle aşı yerinden su kaybının kontrolü için plastik örtüleme ve kaynaştırmadan sonra, kalemden oluşan sürgünlerin daha sağlıklı gelişebilmeleri için aydınlatma yapılmaktadır. Bu uygulama ile aynı zamanda aşı çeliklerin fidanlığa çıkarılmaları aşamasında hava ve toprak koşullarının elverişsiz olduğu durumda herhangi bir zararlanma olmaksızın aynı ortam içinde gelişmelerini sürdürmeleri, yani alıştırma periyodunun uzatılması mümkündür (ARICA 1991; ÇELİK ve AKGÜL 1992).
            Aşılı çeliklerin üretim parsellerine dikilmeden önce, aşı yerinde sağlıklı kallus (yara dokusu) oluşturmasını sağlamak amacıyla sıcaklık, nem ve havalandırma koşullarının kontrollü olarak sağlandığı odalarda belirli bir süre tutulmalarını “çimlendirme” adı verilir.
            Kaynaştırma olarak adlandırılan bu işlemle katlanan aşılı çeliklerin yaklaşık üç hafta süreyle 25-26 C0 sabit sıcaklık ve % 85 dolayında nem değerine sahip kaynaştırma odalarında zaman zaman havalandırılarak  tutulmaları aşı yerinde istenilen kaynaştırmayı sağlamaktadır. Aşı yerinde kaba ve kof kallus oluşumuna neden olduğundan, kaynaştırma sırasında sürekli yüksek sıcaklık (28-30C0) uygulamasından kaçınılmalıdır (ÇELİK,1985).
            Aşılı köklü asma fidanı üretiminde aşı kalemlerindeki gözlerin sağlıklı olmaları koşulu ile, çimlendirme sırasında sürme oranının düşük olması arzu edilen bir özelliktir. Çünkü çimlendirme sonunda sürme oranı çok yüksek olduğunda ve özellikle sürgünler belirli ölçüde uzunluk kazandığında, bunların dikim sırasında kısaltılmaları gerekecektir. Diğer yandan, bu sürgünler çoğunlukla karanlık koşullarda geliştiklerinden, sağlıklı büyümden çok boy kazanmaktadırlar. Bunun sonucu olarak, bu sürgülerin dikime hazırlanma ve dikim sırasında kolayca kırıldıkları görülmektedir. Köklendirme için de aynı sorunlar söz konusudur. Çimlendirme sırasında oluşan kökler dikimden sonra çok kısa bir süre  içinde camlılıklarını yitirmektedirler. Böylece aşılı çelik canlılığını sürdürebilmek yeniden kök oluşturmak zorunda kalmaktadır. Konunun  diğer önemli bir yanı, çimlendirme sırasında ileri ölçüde sürme ve köklenme, aşı yerinde kallus oluşum düzeyini olumsuz yönde etkilemektedir (AĞAOĞLU 1986; ÇELİK, 1998).
Aşılı çeliklerin yaklaşık üç hafta kaynaştırma işleminden sonra, 18-20 0C’de bir hafta alıştırma işlemi yapılır. Bu şekilde asma fidanlarının dış koşullara uyması daha da kolaylaştırılmış olur (ÇELİK ve AĞAOĞLU, 1998).

3.6.  Aşılı Çeliklerin Köklendirilmesi 


  

            Aşı yerinde yeterli kaynaşmayı sağlayacak şekilde kallus oluşturan aşılı çelikler, ya fidanlıklarda ya da sera veya benzeri yapılarda değişik ortamlar ve kaplar kullanılarak köklendirilebilirler.

 3.6.1. Fidanlıkta (Açıklıkta) Köklendirme 

            Aşılı asma fidanı üretimi yapılacak olan fidanlık toprağının mutlaka hafif tekstirlü (kumlu veya kumlu-tınlı) ve dikim sırasında sıcak, nemli ve tavlı olması gerekir. Yine havanın ılık, kapalı ve rüzgarsız olduğu günler dikim için daha uygundur. Kaynaştırma ve alıştırma işleminin su içinde yapılmadığı durumlarda, aşı sandıklarının fidanlıkta açılması önerilmekte ise de, son yıllarda katlamadan sonra aşılı çeliklerin mutlaka parafinlendikleri dikkate alınırsa, aşıların aşı ünitesinde çıkarılmaları ve parafinlendikten sonra fidanlığa götürülmeleri gerekmektedir.
            Sandıktan çıkarılan aşılı çelikler, varsa boğaz kökleri temizlendikten ve kalemden oluşan sürgün 1 cm’ye  kısaldıktan sonra ikinci kez parafinlenir. Kaynaştırmadan çıkan aşılı çelikler, özellikle aşı yerindeki taze kallus dokusundan hızla su kaybedeceğinden, bunların fidanlığa ıslak bir beze sarılarak ya da plastik veya metal kasalar içinde dip kısımları su içinde taşınmaları ve dikime kadar bu durumda muhafaza edilmeleri gerekir. Kaynaştırmadan sonra ikinci kez parafinlenen aşılar, hava ve toprak koşulları uygun değilse, yukarıda sözü edilen kaplar veya özel havuzlarda dip kısımları su içinde tutularak alıştırmaya alınırlar.
            Aşılı dikilecekleri hendek ve çizilerin sonbaharda hazırlanması ve ilkbaharda yalnızca dikim için uygun hale getirilmesi, toprağın havalandırılması ve özelliklerinin iyileştirilmesi açısından yararlıdır. Dikim derinliği toprağın yapısı ve sulama olanakları ile yakından ilgilidir. Ağır ve besince farklı topraklarda hendek (derin) dikim yöntemi uygulanmalıdır.
Son yıllarda dikim öncesi parafinleme yapılan fidanlıklarda hendek dikim yöntemi ve kümbetleme işlemine gerek kalmadan aşılı çeliklerin tepe (yüzlek) dikim yöntemi ile (aşılı çeliklerin 15-20 cm’lik kısımları toprak içinde kalmaktadır.) dikilmeleri tercih edilmektedir. Ayrıca bu yöntemle dikim yapıldığında pulluk yardımı ile söküm de kolaylaşmaktır.
            Son yıllarda açık köklü asma fidanı üretiminde çift sıralı tepe dikim ve siyah plastik malç kullanımı ile daha başarılı sonuç alınmaktadır. Bu uygulamalar fidanlık arazisinin daha ekonomik kullanılması toprağın daha iyi ısınması, toprak neminin korunması ve yabacı ot kontrolü yönünden avantaj sağlamaktadır.
            Toprak yapısının kumlu-tınlı veya tınlı olduğu sulama suyunun yeterli olduğu işletmelerde, aşılı çelikler sıra üzerinden 7-8 cm aralıklarla dikilebildiği halde, toprağın besince fakir ve sulama suyunun sınırlı olduğu işletmelerde bu mesafe 10-12 cm olmalıdır. Sıra arası mesafesi ise toprak işleme aletlerinin iş genişliğine bağlıdır ve genellikle 120-150 cm dolayındadır.
            Serin iklime sahip yörelerde daha iyi kök ve sürgün sağlayabilmek için, aşı dönemi öne alınarak aşılı çelikler daha erken dönemde fidanlığa çıkarılmakta ve sıralar havalar ısınıncaya kadar plastik tünel ile kapatılmaktadır (KELEN, 1994; CANGİ, 1996).
            Hafif tekstürlü topraklara ve sınırlı sulama olanaklarına sahip fidanlıklarda aşılı çelikler 25-30 cm’lik kısımları toprak içinde kalacak şekilde derin dikilmekte (hendek dikim) ve bazı durumlarda  üzeri toprakla kümbet yapılarak örtülmektedir. Bu yöntemde aşılı çeliklerin kuvvetli olarak büyümeye başladıkları dönemde, aşı ve kalemin kontrol edilmesi ve kalemden oluşan boğaz köklerinin alınması gerekir. Bu dönem ülkemizin orta ve kuzey bölgeleri için genellikle Temmuz başına rastlamaktadır. Ancak boğaz kökler, başlangıçta kalemin canlı tutulması ve aşı yerindeki kaynaşmanın sağlamlaştırılması açısından yararlıdır. Bu nedenle boğaz köklerinin oluştuktan hemen sonra koparılmaları önerilmez. Ancak boğaz köklerinin alınması gerekirse, hem yapraklarda sentezlenen besinler öncelikle boğaz kökleri tarafından kullanılacağı için Anacın dip kısmındaki aşı kökleri beslenemez ve dolayısıyla gelişemez, hem de aşı yerindeki kaynaşma zayıflayacağından asıl kökler tarafından topraktan alınan su ve suda erimiş haldeki besinler kaleme ulaştırılamaz. Bu durum sonuçta anacın ve hatta tüm aşılı çeliğin ölümüne neden olur.
            Aşılı asma fidanı üretiminde kullanılacak anaçlık çeliklerin hazırlanmaları sırasında üzerindeki gözler dikkatlice çıkarılırsa fidanlıkta köklendirme sırasında genellikle anaçtan sürgün oluşmaz ancak özellikle kuvvetli gelişen anaçlarda (Rupestriz du lot ve melezleri) yine de kesin olarak bu durumun önüne geçilemediği görülmektedir. Bu yüzden beyaz köklerinin alındığı devrede, bu sürgünlerin de temizlenmesi gerekir. Ancak boğaz köklerinin anaçtan çıkan sürgünlerin temizlenmelerinden sonra açılan kök boğazının tekrar kapatılması ve hemen ardından sulama yapılası gerekir. Bu işlemler gerekli görüldüğünden tekrarlanmalıdır.      
            Fidanlık toprağına sonbahar hazırlığı döneminde dekara 2-3 ton yanmış ahır gübresi verilmelidir. Ancak verilen gübre içinde nematodlar ve manas vb. zararlıların yumurtaları ile yabancı ot tohumları bulunmamalıdır. Dikim çizilerine, dikimden hemen önce veya dikim sırasından toprağın besin durumu dikkate alınarak yeterli miktarda kompoze gübre (DAP, 15-15-5, 20-20-0 vb.) verilmelidir. Yine erken gelişme döneminden başlayarak, tercihen iki devrede, dekara 8-10 kg saf azot hesabıyla azotlu gübreleme yapılmalıdır. Gelişme döneminde eksikliği hissedilen mikro besin elementleri de (Fe, Zn, Mn gibi) yaprak gübrelemesi şeklinde verilebilir.
            Dikim sırasındaki can suyundan sonra verilecek suyun miktar ve sıklığını toprak ve iklim koşulları belirler. Fidanlık toprağı hafifi yapılı ve yaz aylarından hava sıcaklığı yüksek ise daha sık sulama gerekir.
            Fidanlıklarda karık sulama yönteminin yerini son yıllarda yağmurlama ve damla sulama gibi daha modern sulama yöntemlerinin almaya başladığı gözlenmektedir. Özellikle damla sulama su kullanımında tasarruf sağlaması, yabacı ot kontrolünü kolaylaştırması ve sulama ile birlikte takviye gübrelemeye de olanak yaratması gibi avantajları nedeni ile daha çok tercih edilmektedir. Ancak bu sistemin tesis maliyeti oldukça yüksektir. Yağmurlama sistemi ancak plastik malç ile birlikte uygulanabilmektedir. Aksi halde yabacı ot kontrolü çok güçleşmektedir. Bu sitemde mantari hastalıkların kontrolüne (özellikle mildiyö) özen gösterilmesi gerekmektedir. Diğer yandan sulama suyunda tuzluluk (özellikle Na+ B+) problemi olmamalıdır.
           
            Aşılı çelikler köklenene değin toprağın üstten 5-7.5 cm’den daha fazla kurumasına izin verilmemelidir. Eğer fidanların gelişmesi kuvvetli ise, bu gelişme düzeyinin sürdürülmesine yetecek miktar ve sıklıktaki sulamanın, ülkemizin orta ve kuzey bölgeleri için Ağustos ayı sonuna kadar sürdürülmesi gerekebilir. Aşı yerindeki kaynaşma yeteli sağlamlığa ulaşana kadar, aşı yeri ve çevresindeki toprağın nemli tutulması çok önemlidir. Bu da genellikle boğaz köklerinin ilk alındığı dönemden bir yada iki hafta sonra gerçekleşir.
            Ana sürgünün uzunluğu 25-30 cm’ye ulaştığında (genellikle sürgün üzerinde ilk sülüklerin oluştuğu dönem), sürgünün daha iyi olgunlaşmasına yardımcı olmak üzere uç alma yapılabilir. Köklendirme süresince yabacı otların hastalık ve zararlıların kontrolüne önem verilmelidir.

3.6.2.Serada Kaplı Asma Fidanı Üretimi    

            Son yıllarda bir yandan özellikle çelikleri zor köklenen anaçlarda çok yüksek değerlere ulaşan fidanlık kayıplarının azaltılası, diğer yandan yeni bağ kurulması sırasındaki zaman kaybının ortadan kaldırılması amaçlarına yönelik olarak aşılı asma fidanı üretimin özellikle gelişmiş ülkelerde plastik torba, kartonaj, saksı ve benzeri kaplar kullanılarak, sera veya sıcak yastıklara kaydırıldığı gözlenmektedir.
            Başlangıçta Almanya, Fransa ve A.B.D. gibi ülkelerde klan seleksiyonu sonucu seçilen ve virüslerden arındırılan üstün nitelikli fertlerin (klon) daha hızlı çoğaltılabilmesi amacı ile geliştirilen bu yöntem, zamanla fidanlık koşullarındaki üretime seçenek olarak hızla yaygınlaştırılmıştır. Bu üretim tekniğinin, fidanlık koşullarındaki üretime göre üstünlükleri şöyle özetlenebilir.
I.    Köklendirme koşulları (ortam, sıcaklık, nem) çok daha uygun olduğundan, çelikleri zor köklenen anaçlarda (Dogritge, Ramsey, 140 R, 110 R, 41 B) bile % 80’i aşan oranlarda I. Boy fidan elde edilmesi mümkün olabilmektedir ( ÇELİK ve UYAR 1992).
II. Bu teknikle üretilen kaplı fidanlarda, iklime bağlı olarak serada 2-2.5 aylık bir yetiştirme süresince doğrudan bağdaki yerlerine dikilebilecek düzeyde kök ve sürgün gelişmesi sağlanmaktadır. Böylece bu fidanlarla bağ kurulduğunda her hangi bir zaman söz konusu olmamaktadır. 
III.  Serada kaplı asma fidanı üretimi oldukça kısa bir dönem içinde gerçekleştirilebildiğinden aynı alanı kullanmak sureti ile bir yıl içinde 2 hatta 3 kez fidan üretimi mümkün olabilmektedir. Ancak bu yöntemde fidan üretim maliyeti fidanlık koşullarındaki üretime göre oldukça yüksektir.
Bu yöntemin aşı materyalinin alınmasından başlayarak materyalin muhafazası aşıya hazırlanması, aşılama, kaynaştırma amacıyla, katlama, alıştırma, parafinleme gibi dikim öncesi aşamaları fidanlık koşullarındaki aşılı asma fidanı üretimi ile hemen hemen aynıdır. Ancak elde edilen fidanların mümkün olduğu kadar yaz sıcakları başlamadan önce bağa dikilmeleri amaçlandığından aşılama zamanı kış sonuna kaydırılmaktadır. Bu tekniğin yaygın olarak uygulandığı Avrupa ülkeleri ve ABD’de aşıya genellikle Şubat ayı ortalarında başlanmakta ve yaklaşık üç haftalık bir katlama ile aşı yerinde yeterli düzeyde kallus oluşu sağlandıktan sonra Mart ayının ikinci yarısında aşılı çelikler serada köklendirmeye alınmaktadırlar. Köklendirme kabı olarak değişik şekil ve büyüklükte yine değişik materyallerden yapılmış kaplar (siyah polietilen torba, turba, kil ve plastik saksılar, turba bloklar, kartonaj, dayanıklı kağıt kaplar, teneke kutular vb.) kullanılmaktadır. Bunlar arasında dünyada ve ülkemizde, kolay sağlanması ve ucuz olması nedeniyle siyah polietilen torbalar (plastik tüp) daha çok tercih edilmektedir. Kullanılan tüp boyutlarının elde edilen başarı üzerine etkileri içindeki ortama göre değişmektedir (ILGIN ve Ark. 1999). Ortam olarak perlit kullanıldığında tüp boyutlarının “10 x 15 cm” kadar küçüldüğü durumda bile % 80 dolayında; kum kullanıldığında ise “7.5 x 15 cm”’lik tüplerden % 75 dolayında I. Boy fidan elde edilmektedir (ÇELİK ve UYAR 1992). Dikim sırasında kök çevresindeki ortamın kolay dağıtılmaması için son yıllarda “perlit + turbo + kum” karışımı tercih edilmektedir (KIRAÇ, 1996).
Diğer yandan kaplı asma fidanı üretiminde parafinleme, özellikle aşılı çekilerin seraya alınmalarını izleyen ilk 2-3 haftalık dönemde aşı yerinden su kaybının önlenmesi açısından çok önemli bir uygulamadır. Bu yüzden serada kaplı asma fidanı üretiminde, ilki aşılamadan sonda (katlamadan önce) ikincisi ise dikimden önce olmak üzere çift parafinleme gerekli görülmektedir. Köklendirme sırasında sera içi sıcaklığının ortalama olarak 24-25 C0’de tutulması oransal nemin 2-3 haftalık döneminde %70’in altına düşürülmemesi, yine aynı dönemde normal güneş ışığının %30’unu geçirecek şekilde gölgeleme yapılması önerilmektedir.
Kaplı asma fidanı üretiminde başarıyı doğrudan etkileyen iki önemli kültürel işlem sulama ve gübrelemedir. Sulama sıklığı ve verilecek su miktarı büyük ölçüde köklenme ortamına bağlıdır. Süzek ve su tutma kapasitesi düşük olan kum ve su tutma kapasitesi yüksek olduğu halde, bünyesindeki suyu ortama yeterince vermeyen perlit gibi materyallerin ağırlıklı olarak kullanılan ortamların daha sık sulanması gerekir.
Fidanların besin ihtiyacının karşılanması için köklendirme ortamının hazırlığı sırasında, uygun bir besin reçetesi hazırlanarak ortama iyice karıştırılmalıdır. Köklenmenin hemen ardından ise katı veya çözelti halinde besin maddeleri takviye olarak uygulanmalıdır. Gerekirse yaprak gübrelemesi yoluyla özellikle mikro besin eksikliği giderilmelidir.
Kaplı fidanların bağa dikimi hazır olduklarını anlamının yolu, köklerin kapların drenaj deliklerinden dışarı çıktığı dönemin belirlenmesidir. Bu devredeki fidanlar dikim için hazır sayılırlar ve dış koşullara daha iyi uyum sağlayabilmeleri için dışarıda, sırası ile gölge yarı gölge ve güneşe açık mekanlarda 7-10 gün süre ile alıştırmaya tabi tutulurlar.       

3.7.  Bakım İşlemleri

3.7.1.  Gübreleme

Gübreleme toprağın fiziksel özelliklerini düzeltmek ve bitki besin maddelerince zenginleştirilmesini sağlamak amacıyla yapılır. Önemli olan kaliteli, sağlıklı fidan elde etmektir. Üretim parsellerinin gübrelenmesini rotasyon planı içerisinde düşünmek gerekir. Gübrelemede çiftlik gübresi, yeşil gübre ve ticari gübre kullanılır.

3.7.2.  Toprak İşleme

Dikilen çeliklerin ot kontrolü, toprakta meydana gelen kaymak tabakalarının kırılması, sulama suyundan yeterince yararlanılması ve toprağın havalanması için toprak işlemeye ayrı bir önem vermek gerekir. Toprak işleme; büyük işletmelerde rotavatör, el traktörü, çapa makinesi vb. aletle yapılır. Toprak işleme adeti yapış, ot kasefeti ve sulama aralığına göre değişiklikler gösterir.


3.7.3.  Sulama  

Fidan üretimi yapılan üretim parselleri çay, nehir, göl, gölet, derin kuyu, kesan kuyu ve çakma kuyularla sulanabilir. Ancak sulama suyu nematodla bulaşık olmamalı ve su kalitesine tesir edecek derece tuz, kireç, bor... vb. zararlı maddeleri bünyesinde bulundurmamalıdır. Fidan üretim parselleri yukarıdaki su kaynakları ile salma, yağmurlama ve suyun az olduğu yerlerde damlama sulama şeklinde olabilir. Yağmurlama ve salma sulama ile yapılan sulamalarda toprakta meydana gelebilecek kaymak tabakasının kırılması gerekir sulama suyu ile çeşitli bitki besin maddeleri de verilebilir. En uygun sulama suyu aralığı 15-20 gündür. Genelde vejatasyon süresi Nisanda başlayıp Eylül sonu veya Ekim başında bitmektedir. Bu nedenle en uygun sulama suyunda iklime göre 8-10 arası değişebilir. Yeni dikilmiş sınırlı bir kök ve sürgün kapasitesine sahip genç bir fidanının özellikle ilk gelişme yılında suya olan ihtiyacı yüksektir bu dönemde fidanın kök bölgesindeki toprağın sürekli olarak nemli tutulması sağlayacak sıklıkta sulama yapılmalıdır. Özellikle kaplı fidanlar yapraklarından hızlı su kaybettikleri için sıcak yaz aylarında açık köklü fidanlara göre daha sık sulanmalıdır.

3.7.4.  Boğaz ve Kök Temizliği

Aşılı çeliklerde aşı noktasında kökler oluşur. Bu kökler temizlenmez ise aşılı çelikler buradan beslenir ve yerli fidan haline dönüşür. Bunu önlemek için Haziran ve Temmuz aylarında aşı noktaları açılarak boğaz kökleri keskin bir bıçakla dipten kesilirler. Boğaz kökü temizlendikten sonra bir kontrol daha yapılır ve oluşan boğaz kökü varsa onlar da  ikinci defa temizlenir.

3.7.5.  Rotasyon 

Her yıl aynı parsele asma çeliği dikmek, bir taraftan toprak yorgunluğu diğer taraftan fidan kalitesini menfi yönden etkiler. Rotasyonun ana amacı; toprağı dinlendirmek, ot kontrolü, yeşil gübreleme gibi kültürel işlemlerin yapılmasına olanak sağlamak, kısaca kaliteli asma fidanı üretmektir. Ülkemizde asma fidanı üretiminde genelde 4’lü rotasyon uygulanır. Rotasyonda bakla, fiğ, kavun, karpuz, arpa, buğday, yulaf, çavdar vb.. bitkiler kullanılır. Bakla ve fiğ’den yeşil gübre olarak yararlanılır. Yeşil gübreler toprakta hem organik madde miktarını artırır, hem de toprağı azotça zenginleştirir. AB ülkelerinde ise ya 4’lü veya 2 yıl üst üste asma fidanı üretimi, arkasından 10 yıl başka tarıma yönelik bir rotasyon planı uygulanır (KOCAMAZ,1995.).

3.8.  Hastalık ve Zararlılar

3.8.1.  Hastalıklar

           Mantari Hastalıklar :
- Külleme :
Özellikle sıcak ve kurak iklimlerde daha iyi gelişmekte ve bağlarda önemli zararlara neden olmaktadır. Bu hastalığın nedeni Uncinula necatör veya Oidium zuckezi olarak adlandırılan bir mantardır. Hastalıkta önce asmanın yeşil kumlarında beyaz pudra serpilmiş gibi lekeler oluşur ve sonra bunlar kül rengini alırlar meyvelerde dökülmeler ve çatlamalar görülür.
- Mildiyö  :
Hastalığın etmeni pulasmopara viticola mantarıdır. Bağ mildiyösü özellikle gelişme dönemi boyunca yapış alan ve nisbeten ılıman iklime sahip olan bölgelerde oldukça yaygın bir şekilde görülmektedir. Hastalıkta asmanın yaprak sürgün ve sülüklerinde önce yağ damlası gibi saydam lekeler görülür sonra beyaz ve kahverengi lekeler belirir ve kurumalar görülür.
- Ölü Kol :
Hastalığın etmeni Phamopsiz viticala adlı mantardır. Hastalıkta yapraklarda ve sürgünlerin beşinci boğuma kadar olan dip kumlarında kenarları sarı siyah küçük noktalar şeklinde başlar; sonra birleşerek geniş lekeler oluştururlar. Yapraktaki lekeler kurur ve yırtılır. Sürgündekiler çökük ve iğ şeklini alır: Kabuk odun kısmına kadar çatlar sürgün gelişmesi durur ve kurur.
- Antraknoz (Siyah Leke) :
Hastalık etmeni Elsione ampelina adlı mantardır. Bu etmek özellikle ilkbahar ve yaz döneminin yağışlı geçtiği yıllarda ve nemli taban arazilerde kurulu bağlarda, bazı yıllar önemli zarara yol açar. Hastalıkta yeşil organlarda önceleri gri-siyah renkli noktalar belirir; sonra lekelerin ortası yapraklarda delinir, çubuklar da çöker. Kabuk zarar görür odun kısmı grimsi, yaralı bir görünüm alır.

- Eutypa diebock :
Hastalığın etmeni Eutypa lata adlı mantardır. Oldukça sinsi bir hastalık olup özellikle sulanmayan bağlarda kolaylıkla fark edilemez. Hastalıkta odun dokusundan öze doğru meydana gelen V şeklinde kararmalar görülür.
- Gri (kurşini) Kuf :
Hastalığın etmeni Botrytis cinerea adlı mantardır. Hastalık asmanın bütün yeşil organlarında ve özellikle olgunlaşmaya yakın salkımlarda görülür. Başlangıçta kabuk üzerinde 2-3 mm çapında mat renkli lekeler görülür. Lekeler zamanla gelişir bir süre sonra elle dokunulduğunda kabuk kısmı etten soyularak ayrılır. Taneler üzerinde gri renkli tül gibi mantari bir örtü oluşur. Hastalık fidancılıkta çeliklerde zarar neden olabilir.
- Kav (Eska) :
Hastalığın etmeni fomes cephalosporium ve streum cinsi mantarlardır. Genellikle yaşlı asmalarda görülür yapraklar küçülür sararır saydam bir görünüm alır sürgünlerde boğum araları kısalır asma çalılaşır. Çoğu kes dal, kol veya asma tümüyle kuruyabilir.  
- Armillaria Kök Çürüklüğü :
Hastalık etmeni Armillaria mellea adlı mantardır. Esas olarak ağaç ve çalıların köklerinde neden olur. Dünyanın hemen her yöresinde yaygın olan bu hastalığa ülkemizde nemli ılıman iklime sahip bölgeler ile sulanabilen bağlarda sıkça rastlanabilir.  
           Baktariyel  Hastalıklar :
- Taç Uru :
Hastalığın etmeni Agrobacterium vıtıs’tir Hastalığın belirtisi, asmanın kök boğazında ve gövde üzerinde urların oluşmasıdır. Bu urlar önce açık sonra koyu renklidir.
- Bakteriyel Yanıklık (İsilik Marazı)
Hastalığın etmeni Xanthonas ampelina’dır. Bakteri her türlü yara yerinden asma dokularına girer. Etmen özellikle iletim demetlerine zarar verecek, sürgünler de yanıklığa, kansere ve yapraklarda lekelere sebep olur.

- Flexescence Dore’e :
Hastalığın etmeni bir mikoplazma benzeri organizmadır. Hastalığın belirtileri genellikler ilkbahar sonunda kendini göstermektedir. Hastalığın etkisiyle büyüme genişlemekte ve boğum araları kısa kalmaktır. Diğer yandan, yaprak kenarları aşağı doğru kıvrılmakta ve sürgünler düzensiz odunlaşmadan dolayı sarkık bir durum almaktadır.
- Pierre Hastalığı (Bağ Vebası) :
Hastalığın etmeni Zylella fastiosa adlı Rickeetsia benzeri organizmalardır. Hastalık sıcak ve kurak bölgelerde yaygındır. Hastalıkta gözlerin sürmesinde gecikme, yapraklarda beneklilik, sürgün uçlarında kuruma görülür. Yapraklarda ani kuruma, yaprak oyalarında dökülmeler olur. Ancak saplar sürgün üzerinde kalır.
           Virüs Hastalıkları :
- Fanleaf (Kısa Boğum):
Hastalığa “vealpaze yaprak virüsü” (Grapevine Fanleaf virüs GFLV) neden olmaktadır. Topraktan bulaşan bir virüs hastalığı olan kısa boğum taşınmasında kök ve nemetodlarının etkili olduğu bilinmektedir. Diğer yandan fidan üretiminde bulaşık materyal kullanılması hastalığın uzak mesafelere taşınmasında çok etkilidir.
Yaprak ve sürgünlerde şekil bozukluğu yapar ve gelişmeyi engeller. Boğum araları kısalır ve çift boğum görülür.
- Asma Yaprak Kıvırcıklığı :
Hastalık etmeni (Grapevine Leofroll Virüs GLRV)‘dür. Üründe % 50’ye varan kayıplar meydana gelebilir. Üründe meydana gelen azalmanın nedeni, sürgün ve salkım oluşumunun azalmasıdır. Hastalık etkisiyle yaprakların kenarları aşağıya doğru kıvrılır, bu yaprakların ana damarları yeşil rengini korurken, damarlar arası nekrotik aralar oluşur.
- Benek (Fleck) :
Hastalık etmeni Grapevine Fleck Virüs’dür. Floem yoluyla iletimi sınırlandıran bir hastalık olup etmeni mekanik olarak taşınmaz. Genç yapraklarda, geç ilkbaharda yan damarların arasında küçük sarımsı şeffaf alanlar meydana gelir hastalığa şiddetli yakanmış omcalarda, yapraklar karışık bir durum alır ve kenarları yukarıya doğru kıvrılır anaçda ise gelişmenin büyük ölçüde engellenmesine sebep olmaktadır.
- Cork Bark (Mantarımsı Kabuk) :
Dünyada oldukça yaygın bir hastalıktır. Hastalık etmeniyle bulaşık omcalarda gözlerin sürmesi gecikir. Bazen gözlerin ölü olduğu görülür. Sürgünlerin odunlaşması düzensizleşir ve yeşil kısımlarla odunlaşmış kısımlar, aynı sürgün üzerinde bir arada bulunabilir.
Özaslan ve ark. (1994) hastalığı ülkemizde yayılma durumu incelemişler ve Malatya, Gaziantep ve Adıyaman bağlarında bu hastalığın olduğu tespit etmişlerdir.
- Yellow speckle (Sarı Benek) (GYS Vel)
Etmeni iki ayrı viroid olan bu hastalığın tipik belirtileri, ana sürgün ve koltuk sürgünü üzerindeki yapraklarda, ama ve yan damarlar boyunca oluşan küçük ve düzensiz halde dağılmış lekelerdir. Hastalık belirtileri genç omcalarda daha sık görülür.

3.8.2.  Zararlılar

           Toprakaltı Zararlıları :
- Filoksera :
Dünya bağcılığının ortak ve en önemli zararlısıdır. Amerikan türlerinin kök formları, Vitiş venifera türünün ise yaprak formları flokseraya dayanıklıdır. Asmanın kök ve yapraklarında zararlı olmaktadır. İnce kökleri hortumu ile emerek bunlarda değişik büyüklükte oval, yuvarlak şişkinlikler oluşur. Köklerde urların oluşması ile yeni kök gelişmesi engellendiğinden su ve besin maddesi almanın aksamı sonucu omcaların toprak üstü aksamı zayıflamakta ve kurumalar meydana gelmektedir. Zarar kalın köklerde de görülebilir.
  - Nematod :
Toprak kökenli parazitif nematodlar, doğrudan asma köklerinde beslendiklerinden, köklerde çeşili şekil bozukları meydana getirerek yeni kök oluşumuna, dolayısıyla su ve besin maddelerinin alımına engel oldukları gibi, virüs hastalıklarının da en önemli taşıyıcılarıdır.


          Toprak Üstü Zararlıları :
- Salkım Güvesi (Ödemiş) :
Ilıman iklim kuşağındaki bağ bölgelerinin önemli zararlılarından olan salkım güvesi dört ayrı larva döneminde zarar yapmaktadır. İlk larva döneminde çiçek somaklarında beslenir. İkinci larva dönemi koruk, üçüncü larva dönemi ise olgun tane devresine karşılık gelir. Gelişme süresinin uygun olduğu koşullarda dördüncü nesil larvalar gelişebilir. Bu larvalar neteriyelerle beslenebildiklerinde diğer dönemlere göre daha az zararlı olarak kabul edilirler. Ortalama 3 döl verirler.
- Bağ Pirali (Dürmece) :
İlkbabaharda yaprak ve sürgünlerin oluşmasıyla birlikte yaprakları kıvırarak ve salgıladıkları ipeksi iplikçiklerle yaprak ve çiçek salkımlarını biraya getirip yapıştırarak zarar vermeye başlar (ATAÇ, 1997;FİDAN ve Ark.,1998)
- Tripsler :
Son derece küçük, vücutları çok dar, kanatlı böceklerdir. Ergin ve larvalar sokucu ve emici ağız yapıları ile sürgün, yaprak, çiçek ve tanelerin epidermal hücrelerinde beslenirler. Emgi yerleri kurur, yada buralarda lekeler oluşur.
- Bağ Uyuzu ( Erinose)
Gözle görülmeyen bir böcektir. Esas zararı asmanın yapraklı olduğu dönemde yapılmakla birlikte, bazen çiçeklerde de beslenmektedirler. Zarar belirtisi; yaprak kenarlarının alt kısma doğru kıvrılması, yaprak alt yüzünde beyazımsı tüylülük şeklinde ortaya çıkar. Yaprağın üst yüzünde kabarıklıklar oluşur. Zararlanan yapraklarda fotosentez engenlendiği için, zararlının yoğunluğu oranında verim ve kalite etkilenmektedir.
- Kırmızı Örümcekler :
Yaprakların alt yüzünde gruplar halinde beslenerek zarar yapmaya başlarla. Emgi yerlerinde yaprak dokusunun rengi değişir. Emgi yerleri zamanla kurur ve erken yaprak dökülmeler meydana gelir. Papulasyonun yoğun olduğu durumlarda yaprakların alt yüzünde çok belirgin olmamakla birlikte ağ oluşumu görülür.
- Maymuncuk :
Özellikler geceleri zarar yaparlar. Otiorhynchus ssp’nin erginleri gözlerin sürmesi sırasında tomurcuk ve genç yaprakları yiyerek beslenirler. Toprakta gizlenen larvalar ise genç kökleri kemirirler. Larvaların özellikle yeni kurulmuş bağlardaki zararı önemlidir.
- Haziran Böcekleri :
Esas zararlı formlar larvalardır. Larvalar toprak içinde tipik kıvrılmış durumda bulunmaları ile tanınırlar. 15-20 cm’lik toprak derinliği içnde yaşayan larvalar, kökleri kemirerek zarar meydana getirirler. Manaslar ile kimyasal mücadele son derece zorunludur.
- Kuşlar :
Kuşların olgunlaşmakta olan ya da olgun salkımlar üzerinde beslenmesi, bağcılıkta büyü k ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Kuşların doğrudan zararı, ya teneleri kopartmak ya da gagaları ile delip tahrip etmek şeklindedir. Bunların yanısıra, tanelerin kopartılmadan yerinde gagalanması sonucunda, tanelerden sızan şıranın etkisiyle sağlam tanelerin çürümesine ve yararlanan taneler üzerinde arılarında beslenmeye başlamasıyla salkımların Pazar değerinin yok olmasına neden olmaktadır.
- Arılar :
Bağlarda Arı Zararları ; bal arılarının zararlanmış tanelerde, yabani arıların ise doğrudan tanelerle beslenmesi soncu ortaya çıkmaktadır.
- Unlubit :
Unlubit omcanın her tarafına yayılarak, yaprak, sürgün, salkım ve gövdede zarar yapar. Bitki özsuyunu emerek, omcanın her tarafını saran fumajın maddesinin salgılanmasına neden olur. Solunumu ve fotosentezi engelleyen fumajin oluşumu sonucu ürün azalır, kalite düşer ve sonunda omcanın kurumasına neden olur.
- Asma Ağustos Böceği :
Asma Ağustos böceğinin esas zararının nimfler yapar. Bunlar, asma köklerinin özsuyunu emmek suretiyle sürgünün zayıflayıp bodur kalmasına, boğum aralarının kısalmasına, yaprakların küçülmesine ve vaktinden önce sararıp dökülmesine neden olur. Asmanın kökleri emgi nedeniyle siyahlaşıp çürür. Sonuç olarak asma çalılaşır ve zamanla ürün alınmaz hale gelir.   
- Bağ Çadırtırtılı :
Bağ çadırtırtılının larvaları omcaların göz sürgün ve yapraklarını yemek suretiyle zarar yaparlar. Yıldan yıla zarar değişebilir. Popülasyonlarının yüksek olduğu zamanlarda bağlarda önemli zararlara neden olur.
- Bağ Gözkurdu :
Larvalar ilkbaharda gözlerin içini yiyerek ölümüne neden olur. Zarar gören bağa uzaktan bakıldığında don vurmuş gibi görünür. 2.döl larvaları ise yaprakların alt yüzünde beslenerek damar aralarını zar şeklinde bırakır. Daha çok taban, kır taban ve bakımsız bağlarda görülür.
- Bağ Üvezi :
Ergin ve nimfler yaprakların alt yüzeylerinde bitki özsuyunu emerek beslenirler yaprakların sokulup emilen yerlerinde önceleri soluk renkli lekeler meydana gelir. Sonra bunlar kahverengine dönüşür ve kurur. Yaprakların çoğu dökülen omcalardaki salkımlar cılızlaşır, taneler yakmasına maruz kalır. Çubuklar kışa zayıf girdiğinden ilkbaharda omcalardaki gelişme zayıf olur. Üzümler iyi gelişmez kalitesiz olur.

3.9.  Fidanların Sökülmesi ve Boylara Ayrılması  

- Söküm :
Asma fidanı, vejatasyon bittikten yapraklar döküldükten sonra toprağın tavlı olduğu zamanlarda söküm pullukları ile sökülür.
Söküm pullukları yarımay şeklinde olabileceği gibi kahverengi kuyruk milinden alan düşey hareketli de olabilir. Hangi şekilde olursa olsun, söküm pulluklarının ayarının iyi yapılması söküm esnasında fidan köklerine zarar vermemesi gerekir. Sökümde esas toprağın tavının iyi olması ve söküm pulluklarının ayarının iyi olması gerekir.
- Boylara Ayırma :
Söküm tamamlandıktan sonra fidanlar gelişme düzeylerine göre boylanırlar. Boylamada 3981 “Asma Fidanı” standardı esas alınır.

Çizelge 6.  Aşılı asma fidanı standardı (TS 3981)


I. Boy
II. Boy
1.
Gövde uzunluğu (cm)
> 35
> 35
2.
Aşı yerinin altındaki gövde çağı (mm)
> 8
> 6
3.
İyi gelişmiş ana kök sayısı (n)
> 3
> 2
4.
Aşı yerinde kaynaşma durumu
Çepeçevre ve sağlıklı kallus
Oluşumu
Aşı yerine kaynaşma
yöninden bazı eksiklikler olabilir.
5.
Sürgün gelişmesi
İyi gelişmiş ve odunlaşmış
Gelişmiş ve odunlaşmış




Çizelge 7.  Tüplü asma fidanı standardı (TS 3981)


I. Boy
II. Boy
1.
Torba boyutları
Derinliği en az 15
Genişliği ise 12 cm
I. Boyda olduğu gibi
2.
Ortam miktarı
Ağız seviyesinden en az 4 cm
Aşağıya kadar dolu
Ağız seviyesinden en az 6 cm aşağıya kadar dolu
3.
Gövde kalınlığı (mm)
Aşı yerinin altında en az 7 mm
Aşı yerinin altında en az 5 mm
4.
Kaynaşma durumu
Aşı yerinde çepeçevre kallus
Oluşmuş
Aşı yerinde kallus oluşumunda
hafif eksiklikler
5.
Sürgün gelişmesi
Kuvvetli gelişmiş ve sağlıklı
Görünüşlü
I. Boya göre daha zayıf gelişmiş.
Yukarıdaki tablolarda verilen özellikler dikkate alınarak 1. ve 2. Boy fidanlar 25,50 veya 100’elik demetler haline getirilir (KOCAMAZ,1995).

3.10. Sertifikasyon

Herhangi bir kültür bitkisinin üretimi için gerekli olan başlangıç materyalinin zararlı organizmalardan temiz, ismine doğru, kaliteli ve verimli olması istenir. İsteğin yerine getirilmesi için izlenmesi gereken kurallar topluluğuna “Sertifikasyon” denir.
Asma fidanı üretmek isteyen Kamu ve Özel Kuruluş ve Bitki Islan yapan özel ve tüzel kişi veya kuruluşlar üretecekleri fidanlara sertifika alabilmeleri için öncelikle fidan üretici belgelerini almak zorundadır. Asma fidanları vejetasyon süresi içinde iki ve söküm esnasından da bir kez olmak üzere yılda 3 kez kontrole tabi tutulur. İlk kontrol vejatasyon başından yapılır. Burada Fidanlar iç ve dış karantinaya tabi hastalık ve zararlara bulaşıklığı, beyannamede belirtilen çeşitlerin doğruluğu, üretim parselinin krokileri bulunup bulunmadığı gibi talimatta yer alan teknik esaslara bakılır.
İkinci kontrol ise vejatasyon sonuna doğru yapılır. Bu Kontrolde birinci kontroldeki hususlara dikkat edilir. Kontrol sonucunda düzenlenen fidanlık muayene raporları tanzim edilerek tohumluk tescil sertifikasyon müdürlüğüne gönderilir.
Boylara ayrılan 25,50 veya 100’lük demetler haline getirilen fidanlara ait etiketler üretici tarafından etiketlenir. Etiketler söküm ve ambalajlama esnasında sertifika komisyonu tarafından kontrol edilir. Fidan etiketi ile sertifika belgesi Tohumluk Tesil ve Sertifikasyon Müdürlüğünden temin edilir.
Fidanların her demetine bir etiket bağlanır. Etiketlerde;
-     Firmanın Adı, ünvanı, tescilli markası,
-     Standarda tabi ise standardın işaret ve numarası,
-     Parti Numarası
-     Demetteki fidanların grup, sınıf, tip ve boyları,
-     Fidan sayısı,
-     Üretildiği fidanlığın isim ve yeri bulunmalıdır.
Bu bilgiler ışığında fidancılık yaparken ana materyal olarak kullanılan fidan temininde güvenilir kişi ve kuruluşlardan sertifikalı etiketi bulunan fidanlarla bahçe tesisine başlamak, çeşidimiz, amacımız ve fidanlarımızın sağlığından emin olmamızı sağlar. Buna bağlı olarak ismine doğru olmayan fidanlarla kurulmuş bahçelere göre, zaman, emek ve paradan tasarruf sağlar (KOCAMAZ,1995; ÇALLI,1997)

3.11.  Muhafaza

Boylanan fidanlar demetler haline getirildikten sonra, kum havuzu veya doğrudan toprak içinde hendeklenerek, ya da dezenfekte edildikten sonra, plastik çuvallara konularak 4-5 C0’deki soğuk hava deposunda muhafaza edilebilir. Hendekleme sırasında özellikle kökleri örtülen kum veya toprağın çiğnenerek sıkıştırılması, köklerin hava ile temas ederek kurumasını önlemek açısından önemlidir. Havaların kurak gittiği durumlarda fidanların kurumaması için kum ve toprak zaman zaman sulanmalıdır.



     6.  SONUÇ

Bağcılığın gelişebilmesi için alt yapısı durumundaki fidancılığın mutlaka geliştirilmesi gerekmektedir. Bunun içinde fidan üretiminde karşılaşılan aşağıdaki sorunlar çözümlenmelidir.
1.      Ülkemizin gerçek bağ varlığı ve bölgeler itibariyle filokseranın (hatta nematodların) yayılma durumu, titiz bir çalışma ile en kısa sürede belirlenmeli ve elde edilecek bulgulara göre oluşacak gerçek ihtiyaç planlamasına gidilmelidir.
2.      Bağ bölgelerimizin toprak ve iklim koşulları ile standart üzüm çeşitlerimiz için en uygun Amerikan asma anaçlarının belirlenmesi amacıyla başlatılan "anaç adaptasyon ve affinite" çalışmalarına önem verilerek bir an önce sonuçlandırılmalıdır. Bu çalışmaların sonuçlarına göre bölgeler için anaç önerilirken, bu anaçların nematodlara dayanım durumları da dikkate alınmalıdır. Çünkü Amerikan asma anaçlarının, günümüzde Ege ve Marmara Bölgelerindeki bağ topraklarında yaygın olarak, îç Anadolu Bölgesindeki bağ topraklarında ise yer yer rastlanan kök ur nematodlanna karşı dayanımları önemli farklılıklar göstermektedir. Yukarıda sözü edilen anaç adaptasyon ve affinite çalışmaları sonuçlanmasına kadar, genellikle dış ülkelerde yapılan çalışmaların sonuçlanmasına veya daha önce ülkelerde yapılan çalışmaların sonuçlanmasına veya daha önce kurulmuş olan bağlardaki adaptasyon ve affinite durumlarına bakılarak değişik bölgeler için önerilen Amerikan asma anaçlarının üretimde kullanılması önerilebilir.
3.      Bölgelerimizin standart üzüm çeşitleri üzerinde yürütülmekte olan "klon sleksiyonu" çalışmalarına hız verilerek sonuçlandırılmalıdır.
4.      Anaç adaptasyon ve affinite çalışmaları sona eren üzüm çeşitlerinden elde edile-cek olan hastalıksız üretim materyalleri ile hiç vakit geçirilmeden her bölge için seçilecek bir kuruluşta "Anaç ve kalem depo damızlık anaçlıkları ve bağları" kurulmalıdır. Bu anaçlıklar ve bağlar bulundukları bölgedeki gerek kamu gerekse özel fidan üreticilerin kuracakları damızlık anaçlık ve bağlar için materyal kaynağı olacaklardır.
5.      Bağcılıkla ilgili sorunlar dile getirilerek bu sorunların çözümüne ilişkin hedeflerin belirlendiği her toplantıda önemine değinildiği halde bugüne kadar İç Anadolu bölge-sinin Amerikan asma anacı gereksinimini karşılayacak bir kuruluş oluşturulamamıştır.
6.      Özellikle Amerikan asma fidanı üretimi ile görevli olan kamu kuruluşlarımızda elde edilen fidan randımanı son derece düşüktür.
7.      Üretilen asma fidanlarının hastalık etmenlerinden ari olmalarının mutlaka sağlanması gerekir. Bu amaçla hiç değilse her bölgede bir kuruluş termoterapi ve meristem kültürü yöntemleriyle virüssüz üretim materyali üretimi ile görevlendirilmektedir.
8.      Yukarıda sıralanan öneriler doğrultusunda aşılı asma fidanı arzulanan randıman ve üretim artışının gerçekleştirilebilmesi için öncelikle fidan üretimi yapan kuruluşlarımızın sera, sıcak yastık, soğuk hava deposu, aşı çimlendirme odası, aşı makinesi, termoterapi tesisi doku kültürü laboratuarı ve söküm aletleri gibi alt yapı eksiklikleri tamamlanmalıdır.
9.      Özel sektör asma fidanı üreticileri ismine doğru ve hastalıksız olmaları koşuluyla aşılı asma fidanı üretimlerini artırmaları için teşvik edilmelidirler.
10.    Asma fidanı üretimine ayrılan alanlar arttırılmalıdır.
11.    Mevcut anaçlıklar hedeflenen üretim artışı için yetersiz kalacağından, yeni anaçlıklar kurulmalı, mevcut anaçlıklarda ise çelik verim ve kalitesinin arttırılmasına yönelik uygulamalara geçilmelidir.
12.    Aşılı asma fidanı üretiminde başarıyı önemli ölçüde etkileyen aşı materyalinin dezenfeksiyonu, parafin uygulaması, kaynaştırma sırasında uygun katlama ortamı ve sıcaklık rejimi seçimi gibi hususlara özen gösterilmelidir.
13.    Ağır yapılı fidanlık toprağına sahip olan kuruluşlarda aşılı çelikler çift parafinleme yapılarak ve 15-20 cm derinliğinde "Tepe Dikim" yöntemi ile dikilmelidir. Yeni açılan çizilerin tabanına kum yada kum + perlit (1:1) karışımının serilmesi başarıyı arttırmaktadır.
14.    Hızla gelişen ve değişen asma fidanı üretim teknolojisi ile ilgili yenilikler ya-kından izlenerek, süratle uygulamaya aktarılmalıdır.
15.    Değişik bölgelerimizde gerçekleştirilen anaç adaptasyon ve affinite çalışmalarının sonuçları ve anaçların, yetiştirme tekniği ile ilgili olarak daha önce belirlenen özellikleri esas alınarak, benzer özellikleri nedeniyle birbirinin yerine kullanılabilecek olanlardan çelikleri daha kolay köklenenler tercih edilebilir (99R, 110R veya 140 Ru'nun yerine 1103 P gibi).
16.    Üretimde 6 mm'den ince ve 12 mm'den kalın anaç ve kalemler zorunlu olmadıkça kullanılmamalıdır. Ayrıca aşıdan önce anaç ve kalemlerin mümkünse 3 kategoride çap sınıflandırmasına (6-8, 8-10, 10-12 mm) tabi tutulması aşıda uyuşma şansını artırmaktadır.
17.    Fidanlık toprağı mutlaka hafif yapılı olmalıdır. Bu tip topraklarda çift parafinlemenin ardından siyah plastik malç kullanılarak yapılan çift sıralı kümbetsiz tepe dikim (aşılı çeliğin üstten 15 cm.’lik kısmı toprak üzerinde kalacak şekilde) yöntemi ile iyi sonuç alınmaktadır.
18.    Fidanlıklarda karık sulama yerine damlama, yağmurlama ya da sızdırma gibi daha modern sulama sistemleri kullanılmalıdır. Böylece uygun gübreleme programlarının daha kolay ve etkili olarak uygulanması da mümkün olacaktır.




7.  LİTARATÜR

1.      AĞAOĞLU, Y.S. ve ÇELİK, H. 1981. Modern Dilcikli Aşıda Hijyen (H. Becker ve M.H. Hiller’den Çeviri). Ankara Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Yayınları: 774, Çeviriler: 35,13.
2.      AĞAOĞLU, Y.S. ve ÇELİK. H., Bağcılık Potansiyelinin Geliştirilmesi. Güneydoğu Anadolu Projesi Tarımsal Kalkınma Sempozyumu, 18-21 Kasım 1986, Bildiriler: 211-229, Ankara.
3.      ANONİM, 1995. Zirai Mücadele Teknik Talimatları, Cilt: 3, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Koruma ve Kontrol Genel müdürlüğü, 385-402, 407-444 s. Ankara.
4.      ANONİM, 1999. Türkiye İstatistik Yıllığı. T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, Ankara.
5.      ANONİM, 2000. Ülkemizde Sertifikalı Meyve ve Asma Fidanı Üretiminde Sağlanan Gelişmeler.
6.      ANONİM, 2001. Fidan Üretimi ve Dağıtım Talimatı. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü, Ankara.
7.      ARICA, R., 1991. “aşılı-Köklü Asma Fidanı Üretimi, Sorunları ve Çözüm Yolları”, Akdeniz Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Bahçe bitkileri Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Semineri, 14. s., Antalya.
8.      ATAÇ, Ö., 1977. Orta Anadolu Bağlarında Zarar yapan Bağ Pireli’nin Biyolojisi Üzerinde Araştırmalar. Ankara Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Diploma Sonrası Y.O.Md., 995.
9.      CANGİ, R., 1996. Aşılı Asma Fidanı Üretimi ve Aşı Kaynaşmasının Anatomik, Histolojik ve Biyokimyasal Olarak İncelenmesi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü Doktora Tezi, 111 s.
10.    ÇALI, S., 1997. Yumuşak Çekirdekli Meyvelerin Sertifikasyonunda Yeni Gelişmeler. Yumuşak Çekirdekli Meyveler Sempozyumu, s. 313-323, Yalova.
11.    ÇELİK, H., 1985. Aşılı Köklü Asma Fidanı Üretiminde Başarıyı Etkileyen Etmenler. Türkiye I. Bağcılık Sempozyumu Bildirileri, Cilt: I: 139-153, 14-19 Eylül 1981, Tekirdağ.
12.    ÇELİK, H. Ve AKGÜL, V., 1992. Aşılı Asma Fidanı Üretiminde Değişik Katlama Yöntemlerinin Aşıda Başarı Üzerine Etkileri, Türkiye I. Ulusal Bahçe bitkileri Kongresi Bildirileri: 455-458, 13-16 Ekim 1992, Bornova-İzmir.
13.    ÇELİK, S., 1998. Bağcılık (Ampeloji). Cilt: I., Trakya Üniversitesi, Tekirdağ Ziraat Fakültesi, Bahçe Bitkileri Bölümü, Anadolu Matbaa Ambalaj San. Ve Tic. Ltd. Şti., 246-250 s., Tekirdağ.
14.    ÇELİK, H. Ve Ark., 1987. Ülkemizde Asma Fidanı üretiminin Bugünkü Durumu. I. Fidancılık Sempozyumu, 26-28 Ekim 1987, Tokat.
15.    ÇELİK, H. – UYAR, Z., 1992. Serada Tüplü Asma Fidanı Üretiminde Tüp Büyüklüğünün Fidan Randımanı ve Kalitesi Üzerine Etkileri. Türkiye I. Ulusal Bahçe Bitkileri Kongresi Bildirileri: 467-471. 13-16 Ekim 1992, Bornova-İzmir.
16.    ECEVİT, F., 1991. “Sağlıksız Fidan Dağıtım ve Kurucuova (Beyşehir) Bağcılığının Sonu”. Türkiye I. Fidancılık Sempozyumu, 144-152 s., Ankara.
17.    FİDAN, Y.- AĞAOĞLU, Y.S. – ÇELİK, H. – MARASALI, B. – SÖYLEMEZOĞLU, G., 1998. Genel Bağcılık, Sunfidan A.Ş. Mesleki Kitaplar Serisi: 1, 73-106. s., Kızılay-Ankara.
18.    ILGIN ve Ark., 1990. Tüplü Fidan Üretiminde En Uygun Harç Karışımının Saptanması Üzerine Araştırmalar. Bağcılık Araştırma Projesi Sonuç Raporları, Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsü, Proje No: l5-3-02.
19.    KELEN, M., 1994. “Bazı Uygulamalar Aşılı – Köklü Asma Fidanı Üretiminde Fidan Kalite ve Randımanı Üzerine Etkileri ve Aşı Kaynaşmasının Anatomik ve Histolojik Olarak İncelenmesi Üzerine Araştırmalar”, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Bahçe Bitkileri Anabilim Dalı Doktora Tezi, Van.
20.    KELEN, M., 1995. “Amerikan Asma Anacı Üretiminde Alçak Tünel ve Malç Uygulamalarının Fidan Randımanı ve Kalitesi Üzerine Etkileri”, II. Ulusal Bahçe Bitkileri Kongresi, Cilt: 2, 586-590 s., Adana.
21.    KIRAÇ, A., 1996. Çelikleri Zor Köklenen Amerikan Asma Anaçları Kullanılarak Serada Yapılan Tüplü Asma Fidanı Üretiminde Değişik Köklendirme Ortamları ve İndol-3-Bütirik Asit (IBA) Uygulamalarının Etkileri. Ankara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Dezi, 107 s.
22.    KOCAMAZ, E., 1995. “Asma Fidanı Üretimi ve Sertifikasyon”. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Ankara.
23.    SAYIN, M., 1998. “Aşılı – Köklü ve Aşısız Asma Fidanı Üretimi Sorunları ve Çözüm Yolları”, S.D.Ü. Ziraat Fakültesi, Bahçe Bitkileri Bölümü Bitirme Tezi, 3-9 s., Isparta.
24.    UZUN, İ., 1996. Bağcılık. Akdeniz Üniversitesi Yayın No: 69, Akdeniz Üniversitesi Basımevi, Antalya.

KAYNAKLAR: 
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ BAHÇE BİTKİLERİ BÖLÜMÜ

Yrd. Doç. Dr. Mustafa KELEN
 HAZIRLAYAN
Hülya  HASIRCIOĞLU