Sitemize Hoş Geldiniz ------Sitemizdeki Konu Sayısı 1400'ün üzerine çıkmıştır Bir çok deney ve araştırma konularımız sizin ilginizi çekebilir SİTEDE ARAMA YAPMAK İÇİN YANDAKİ ARAMA KUTUSUNU KULLANIN Aşağıdaki kayan resim menüsüne de İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK konuları ekleyeceğim

Tarım Alanında Kendi İşini Kurmak İsteyenler İçin Birbirinden İlginç 23 İş Modeli!

1 yorum
BOMBUS ARISI  - Devlet hormon yerine döllenmeyi teşvik ediyor 

Hormonlu üretime karşı iyi tarım uygulamaları içinde yer alan ve Tarım Bakanlığı’nın da desteğine tabi olan bombus arıları son zamanların en gözde girişim alanlarından biri. Bombus arıları polinasyon (döllenme) amaçlı kullanılıyor. Döllenme için havanın belli bir sıcaklıkta olması gerekiyor. Üretimde hormonun yerini alan bombus arılarının kullanılması desteklenerek hormonsuz sebze meyveye geçiş hedefleniyor. Antilsan Satış ve Pazarlama Müdürü Ulaş Yıldırım, hormonsuz üretime fırsat veren bombus arısında en büyük üreticilerden biri olduklarını söylüyor. Belçika ortaklı bir şirket olarak Antalya Çakırlarmevkiinde yer alan üretim tesislerinde 350 bin kovan bombus arısı üretildiğini kaydeden Yıldırım, bunun 200 bin kovanını Avrupa ülkelerine ihraç ettiklerini kaydediyor. Seralardaki doğal döllenmeyi sağlayan bombus arıları üstelik devlet teşviki kapsamında. Öyle ki, geçtiğimiz beş yıl içerisinde bombus arısı için yapılan destek miktarı yaklaşık 6 milyon TL’ye ulaştı. Organik ve iyi tarım uygulamaları için ayrılan destekler bu seviyede olunca seralardaki bombus arısı kullanımı da iki katına çıktı. Bu arıların ömürleri 45 gün ve bir kovan arının fiyatı 150 ile 200 TL arasında değişiyor. Bir kovan arı ile 2 bin metrekarelik serada döllenme yapılabiliyor. 



DİKENLİ İNCİR - Bir diğer adı da Frenk yemişi 
Kendiliğinden doğada yetişen, kaktüsgillerden bir bitkinin meyvesi olan dikenli incir, Mersin’in Tarsus İlçesi’ndeki köylülerin önemli geçim kaynaklarından birisi haline geldi. Türkiye’nin hemen hemen her yöresinde görülen ancak, Akdeniz ve Ege’de daha sık rastlanan yabani bir bitki olan dikenli incir, halk arasında ‘Frenk inciri’, ‘Frenk yemişi’ olarak da biliniyor.
Kıraç alanlarda, kurak ve kireçli topraklarda yetişen, ana vatanı ise Güney Afrika olan dikenli incirin Tarsus’a bağlı köylerde hasadı yapılıyor. Yıllık ise 150 bin ton civarında toplanıyor. Tarsus Ziraat Odası Başkanı Ali Gezer, "Dikenli incir kırsal kesimlerde yol kenarlarında bile kendiliğinden yetişiyor. Köylüye de sadece toplayıp satmak kalıyor” diyor. Köylüden 20 kilogramlık sandıkta 12-13 TL’den alınan bu ürün, 60 TL’den alıcı buluyor. 
Dikenli incir için özellikle Fransa’dan talep aldıklarını ifade eden Gezer,” “Ayrıca Hacettepe Üniversitesi ile yürüttüğümüz bir projeyle bu ürünü ilaç sektörüne de kazandırmayı hedefliyoruz” diyor. 




SOLUCAN GÜBRESİ - Yüksek kaliteli gübrenin hammaddesi
Solucan gübresi, 50 yılı aşkın bir süredir ABD başta olmak üzere Avrupa’da ve dünyanın birçok başka ülkesinde üretiliyor. Her tür meyve, sebze, ağaç ve bitki türlerinin yetiştirilmesinde de yaygın olarak kullanılıyor. Bu solucanlara besin maddesi olarak verilen organik olarak yetiştirilen büyükbaş hayvan dışkılarını, organik bitkisel menşeli atıkları ve geri dönüşümde kullanılabilir nitelikte evsel ve kâğıt atıklarını, kısa süre içerisinde dönüştürmek sureti ile oluşturdukları gübre, yüksek kalitede bir gübre. 
Bu anlamda iş fikri oluşturmuş girişimciler var. Örneğin, İstanbul ve Antalya’da bunun için kurulmuş solucan gübresi üretim tesisleri var. Siz tesis kurmasanız bile bu işe kompost kutular alarak başlayabilirsiniz. Bu kutular sayesinde, evlerinizden çöp olarak atılan sebze, meyve kabuk ve posaları, yumurta kabukları gibi değerli organik atıkları değerlendirerek, yüksek kalitede yüzde 100 organik solucan gübresine dönüştürebilirsiniz. Hatta bunu yaşadığınız mahalleye yayarak, işinizi büyütebilirsiniz. Günlük 250 gramlık evsel atık, 500 solucanla gübre haline dönüştürülebiliyor. Gübrelerin kilogramı ise 2 TL’den satılıyor. Kutuların fiyatı 250 ile 550 lira arasında değişiyor.




TATLI PATATES - Hem zahmetsiz hem de pahalı 
Manavlarda kilogramı 15-20 liradan satılan tatlı patates, Türkiye’de henüz çok yaygın değil. Oysaki en az normal patates kadar zahmetsiz yetişiyor. Tek farkı ise tatlı patatesin daha sıcak iklimlerde yetişiyor olması. Türkiye’de tatlı patatesin sadece Hatay’da yetiştirildiğini söyleyen Mustafa Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Emin Çalışkan, ürünün yüksek gelir sağladığına dikkat çekiyor.
Üniversite olarak laboratuvarda ürünün hastalıklı genini temizlediklerini ve verimli hale getirdiklerini belirten Çalışkan,” 3-5 yıl içerisinde bu ürüne olan talep artacak. Güneydoğu Anadolu, Akdeniz ve Ege kıyının bölgeleri ile Samsun, Çanakkale, Yalova, İstanbul ve Kırklareli bu ürünün yetişmesi için ideal” diyor. Özellikle ürüne Avrupa ülkelerinden ciddi bir talep olduğunu ifade eden Çalışkan, şu bilgileri veriyor: “Patatesin yetişme süresi dört ay. Bir dekara yaklaşık 3 bin civarında fide gerekiyor. Bir fidenin fiyatı ise 10 ile 20 kuruş arasında değişiyor. Bir dekar araziden yaklaşık 50 ile 60 kilogram arasında ürün almak mümkün.” 

KALAMATA ZEYTİN - Çuvalların gözdesi 
Sandviç ve kanapelerin vazgeçilmezleri arasına giren kalamata zeytini, son zamanlarda oldukça revaçta. Özellikle ABD’de oldukça moda olan kalamata zeytini, Avrupa’da da çok tüketiliyor. Türkiye’de iri olması nedeniyle ‘eşek zeytini’ adı verilen bu tür, normal zeytinin iki katı büyüklüğünde. Ödemiş, Tire ve Akhisar yörelerinde yetişen bu zeytin, adı Yunanistan’ın Kalamata yöresinden geliyor. Bu zeytin sirkeyle terbiye ediliyor ve mayalanıyor. Tadı ise turşuya benziyor. Bu zeytinin aynı zamanda iyi bir ihraç ürünü olduğunu söyleyen Hisar Zeytincilik Gıda Mühendisi Kemal Cengiz, “Özellikle ABD, Türkiye’den her yıl 5 bin ton kalamata zeytini ihracatı yapıyor. Ancak üretim hala yetersiz” diyor. Bu zeytinin yetiştiriciliğinin yanı sıra değişik ambalajlarda pazarlamasının da yapılabileceğini kaydeden Cengiz, yaklaşık 700 bin TL’lik yatırımla, 200 adet zeytin tankı alınabileceğini ve zeytin kilogramının 2,5 liradan satılabileceğini ifade ediyor. 



AGAVE ŞURUBU - Kaktüsten yapılan doğal şurup 
Agave şurubunu son zamanlarda yemek ve özellikle tatlı tariflerinde daha sık duymaya başladık. Aslında agave şurubu, agave kaktüsünden elde edilen doğal bir tatlandırıcı. Agave kaktüsü aynı zamanda tekila içkisinin de elde edildiği bir bitki. Şurup ise kaktüsün içindeki sıvı. Bu sıvı, beyaz şekere göre yüzde 25 daha tatlı olduğundan, daha az kullanılması yeterli oluyor. Bir diğer özelliğinin ise vücut tarafından daha kolay metabolizma edilmesi yani kan şekerini daha az yükseltmesi olarak ifade ediliyor. Kıvam ve renk olarak bala benzeyen bu şurup, Türkiye’ye The LifeCo firması tarafından getiriliyor. The LifeCo’nun kurucusu Ersin Pamuksüzer, ürünün özellikle ABD ve Avrupa’da oldukça fazla tüketildiğini ancak Türkiye’de yeni yeni tanınmaya başladığını ifade ediyor. Eczane, aktar ve marketlerde rahatlıkla satışı yapılabilecek bu ürünün bayiliğini yapabilirsiniz. Agave şurubunun fiyatı ise 19 ile 195 lira arasında değişiyor. 



SU PİRESİ - Akvaryumların temizlikçileri 
Su pireleri, akvaryum yetiştiriciliğinde en çok kullanılan canlı yemlerden biri. Genel olarak su birikintilerinde su sıcaklığının 15 derece ile 22 derece arasında olduğu ortamlarda bol olarak ürüyorlar. Ülkemizde bu gibi yerden toplanan su pirelerini mevsiminde akvaryumculardan satın almak mümkün. Üretilen su pireleri kaliteli ve besin değerleri yüksek ise piyasadaki balık yemi tedarikçileri ve akvaryum balıkçılığı ile ilgilenenler tarafından rağbet görüyor. Bu konuda bir girişim yapan Nilgün Ertürk, su pirelerinin bakteri barındırmaması ve suyu temizleme özelliği nedeniyle akvaryumcular tarafından tercih edildiğini söylüyor. Üretimi üç adet küçük havuzda yaptığını belirten Ertürk, “Bir poşet su piresini 5 TL’den satmak mümkün. Üretiminize bağlı olarak ayda minimum 200 TL kazanç sağlamak mümkün” diyor. 



İSTİRİDYE MANTARI - 
Klimalı bir çatı katında bile yetiştirilebiliyor 
Türkiye’de tarım sektöründe yeni bir yer bulmaya başlayan istiridye mantarı da girişimciler için de fırsat söz konusu. Avrupa’da 1900’lü yılların başında kültür altında üretimi yapılan, Uzakdoğu’da ölümsüzlük mantarı çeşitlerinden biri olan istiridye mantarı, dünyada beyaz kültür mantarından sonra en çok satılan ikinci ürün olarak ifade ediliyor. Türkiye’de bu mantarın tüketimi henüz Avrupa’nın 40’ta biri kadar olsa da her yıl artan bir tüketim söz konusu. İstiridye mantarının tamamen doğal şartlarda üretildiğini ve bu nedenle talep gördüğünü söyleyen Marmara Mantar Genel Müdür Yardımcısı Halil Soyhan, bu mantarın izolasyonlu çatı katlarında ya da bodrum katlarında klima olması koşuluyla rahatlıkla yetiştirilebildiğini ifade ediyor. Üründen iki ayda bir hasat alınabiliyor. 10 bin TL’lik bir yatırımla ayda iki bin TL gelir elde edilebiliyor. Ürünün fiyatı kilogram başına 12.90 ile 15.90 TL arasında değişiyor. Marmara Mantar’ın bu işe adım atmak isteyen girişimciler için hobi kitleri olduğunu ifade eden Soyhan, “Kompostlarımız mantar tohumları ekilmiş her şeyiyle hazır halde gönderiliyor. Girişimci bu kitlerle işe adım atabiliyor” diyor. Soyhan, ürün için Avrupa ülkelerinin yanı sıra Rusya, Kazakistan, Azerbaycan ve Ukrayna’dan da talep olduğuna dikkat çekiyor. 




PORTAKAL KABUĞU - 
Kilosu 30 kuruş, kurutulmuş kabuğa 2 lira 
Adana ve Osmaniye çevresi ile narenciye üretiminin yoğun yapıldığı yörelerde, üreticiler, kurutulmuş portakal kabuğu satarak para kazanıyor. Osmaniye'nin Kadirli ilçesinde portakal kilosu bahçede 30 kuruştan, kurutulmuş kabuğu ise 2 TL'den satılıyor. Gıda, kozmetik, ilaç sanayi gibi sektörlerde ham madde olarak kullanılan portakalın kabuğu yurt içi piyasada alıcı bulduğu gibi Almanya, Fransa ve İngiltere gibi Avrupa ülkelerine de ihraç ediliyor. Her yıl aralık ayında başlayan bu iş, mayıs sonuna kadar devam ediyor. Portakal kabuğu iki şekilde toplanıyor. Birincisimahallelerden portakal kabuklarını birilerine toplattırabilirsiniz. İkincisi ise portakalı siz satın alıp kabuğunu soydurabilirsiniz. Üç gün güneşte kurutulan portakal kabuğu daha sonra çöpünden ve çürümüş kabuklardan temizleniyor. Sonra kabukları çuvallara doldurarak sevkiyata hazır hale getiriliyor. 



PONNY - Küçük atçıları geleceğe hazırlayın 
Daha çok sirklerde görmeye alıştığımız minyatür at çeşitlerinden ponny yetiştiriciliği henüz Türkiye’de yaygın değil. Zira Türkiye’nin iklimi bu atların yetiştiriciliğini yapmak için oldukça uygun. En küçüklerinin boyu 42 cm, kiloları ise 20-60 arasında değişiyor. Daha çok ABD, Arjantin ve İngiltere başta olmak üzere çok sayıda ülkede özel çiftlikleri bulunuyor. ABD dışında henüz pet shop'lara girmeseler de alıcılar doğrudan onların yetiştirildiği çiftliklere ulaşıyor.
Meral Sultan Harası Müdürü Hasan Güner, özellikle erken yaşta atçılığa başlayan çocuklar için bu atların binicilik öğrenimi açısından ideal olduğunu vurguluyor. Atların genelde Hollanda, Belçika, Fransa gibi ülkelerden ihraç edildiğini belirten Güner, bu iş modelinin henüz Türkiye’de olmadığını ancak böyle bir girişimin yapılması durumunda ilgi uyandıracağını ifade ediyor. Ponny’lerin fiyatı 5 bin Euro’dan başlıyor. Güner, atların genellikle eğitimli olarak geldiğini söyleyerek, “Bir adet erkek, üç adet dişi Ponny alarak bu işe başlayabilir, atları kendiniz üretebilirsiniz. Bunun için altı ahırlık bir alan ilk etapta yeterli” diyor. 



ÇEKİRDEKSİZ LİMON - Fideler gelecek yıl girişimcilere dağıtılacak 
Mersin’e bağlı Alata Bahçe Kültürleri Araştırma İstasyonu Müdürlüğü uzun çalışmalar sonucunda, çekirdeksiz limon üretti. Dokuz ay tazeliğini koruyan ve çekirdeksiz olan bu limonlar, girişimciler için farklı bir iş modeli olabilir. Ürünün tescilinin yapıldığını söyleyen müdürlüğün proje sorumlusu Güçer Kafa, “Dünya standartlarına göre bir ürün ürettik. Uzun süre muhafaza edilebildiği için ürünün ihracat açısından da avantajı var” diyor. Projeyi ABD’li bir firmanın yakından takip ettiğini ve şu aşamada karantina testleri yaptığını belirten Kafa, aynı projeyle Güney Afrikalı bir şirketin de ilgilendiğini ifade ediyor. Ürünü 2013 yılı sonuna kadar üreticilere sunacaklarını söyleyen Kafa, “Çekirdeksiz limon, en büyük rakibimiz İspanya ve Arjantin’le olan rekabet gücümüzü artıracak. Biz ‘küt diken’ dediğimiz en iyi limon çeşidini çekirdeksiz hale getirdik. Bu da ihracatta üreticiye avantaj sağlayacak” diyor. 



İSTİRİDYE - Gurme restoranlarının gözdesi
İstiridye, gurme restoranlarda ve balıkçı tezgahlarında aranan bir deniz ürünü olarak biliniyor. Lüks segmentine giren bu ürünün en önemli özelliği ise besleyici olması. İstiridye için birçok ülkeden büyük bir talep var. Eşeyli üreme özelliğine sahip istiridyelerde döl verimi oldukça yüksek. Örneğin bazı türlerden birey başına, üreme mevsimi boyunca, 100 milyon yumurta almak mümkün. İstiridye yetiştiriciliği, balık çiftliklerindeki sisteme benzerlik gösteriyor. Yani yavrular kuluçkahanelerde üretiliyor. Rotifer Su Ürünleri’nin sahibi Prof. Dr. Atilla Alpaz, Türkiye’de Marmara ve Ege bölgesinin istiridye yetiştiriciliği oldukça uygun olduğunu ancak henüz bu alanda bir pazar oluşmadığına dikkat çekiyor. Deniz kenarında kapalı bir tesis kurularak bu işe adım atılabileceğini ve bunun maliyetinin de 500 ile 600 bin TL arasında değişebileceğini ifade eden Alpaz, “Geleceği oldukça parlak bir alan. Ayrıca yurtdışı pazarlarda da bu ürün kendisine oldukça kolay yer bulabilir” diyor. 



MANDA YETİŞTİRİCİLİĞİ - Sütü de yoğurdu da çok makbul 
Manda yetiştiriciliği yeni bir fırsat kapısı aralayabilir. Zira manda popülasyonu son yıllarda oldukça düştü. 40 yıl önce sulak alanların 'sıtma eradikasyonu' gerekçesiyle kurutulması ve mandanın sulak alanları sevmesi nedeniyle 1960'larda bir milyona yaklaşan manda popülasyonu günümüzde 70 bin adede kadar gerilemiş durumda. Bu tablo, girişimciler için bir fırsat kapısı olarak tanımlanıyor. Çünkü manda yetiştiriciliği, başta Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı olmak üzere çoğu kurum ve üniversite tarafından destekleniyor. Düşük faizli ve uzun vadeli krediler ise devlet bankalarında bu işin girişimcilerini bekliyor. Kayseri Damızlık Birliği Başkanı Güney Çakı, özellikle mandanın süt ve yoğurduna oldukça talep olduğunu ifade ediyor.
İnek sütünün litresinin 80 kuruş olmasına karşın manda sütünde bu fiyatın 2 TL’ye çıktığına dikkat çeken Çakı, “Manda yetiştiriciliği oldukça randımanlı. 100 başmanda için 80 bin TL yatırımyeterli. İstanbul’da Çatalca, Trakya bölgesi, Kayseri’nin Develi bölgesimanda yetiştiriciliği için uygun” diyor. 




SUDA DOMATES - İsteyene anahtar teslim sera kuruluyor 
Suda domates üretimi aslında boru üretimi yapan ve Mir Holding çatısı altında faaliyet gösteren Dizayn Grup’un bir projesi… Topraksız tarım uygulaması alanında geliştirilen teknikle, bir kilo domates üretimi için damla sulama yöntemiyle tüketilen 60 litre su miktarı altı litreye düşürüldü. Bu üretim tekniğinde bitkinin kök bölgesindeki besinlere 60’ın üzerinde optimizasyon yapılıyor. Suyun debisi, Ph değeri irdeleniyor. Ekolojik Tarım Sera Müdürü İlker Genç, suda domates yetiştiriciliğiyle herhangi bir domates cinsinden iki buçuk kat daha fazla verim alındığını belirtiyor. Bu yöntemle yapılan yetiştiricilikte dönümbaşına 65 ile 80 ton arasında verimalınabildiğini kaydeden Genç, “Anahtar teslimseralar kuruyoruz. Fide, gübre, ilaç, ambalaj gibi her türlü ihtiyacı biz tedarik ediyoruz. Maliyeti dönüm başı 105 bin Euro. Üç ile beş yıl arasında yatırımın geri dönüşü alınıyor. 10 bin metrekare alanda, 1.2 milyon TL ciro yapmak mümkün” diyor. 



CHAROLLAIS KUZUSU - Hızlı yetişen, çok yağsız koyun eti 
Anavatanı Fransa’nın Saone et Loire bölgesi olan Charollais koyunu, son zamanlarda en gözde koyun çeşitlerinden biri. Genellikle eti için yetiştirilen bu koyun, birçok ülkede yağsız kuzu eti için kullanılıyor. Bu koyun ırkının en önemli özelliği ise kuzularının erken yetişmesi ve etinin yağsız olması. Bu nedenle yetiştiriciler ve tüketiciler tarafından tercih ediliyor. Ayrıca sütü de normal koyuna göre daha fazla. Charollais koyununun normal koyuna göre yüzde 250 daha karlı olduğunu söyleyen saanen.org Satış Müdürü Osman Atız, bu koyunların genellikle Fransa ve Bulgaristan’dan ithalatının yapıldığını belirtiyor. Bu koyun türünün üretimi için proje başlattıklarını belirten Atız, “İlk koyunlarımızı aldık. Satışlara ise 2013 yılında başlayacağız” diyor. Kuzuların satış fiyatı 800 lira. Kuzulardan ertesi yıl geri dönüş alınabiliyor. Bu alanda yatırımı düşününler için karlı bir yatırım olabilir. 



ALTIN ÇİLEK - Avrupa altın çilek bekliyor 
Başbakan Tayyip Erdoğan alırken görüntülenince kilosu o günlerde 90 liraya kadar çıkan altın çilek, yasadışı üretilen bazı hapların ölümcül sonuçlara neden olduğu söylentileri üzerine zor günler yaşasa da yine de tüketici tarafından oldukça talep gören bir ürün. Bol lifli olması nedeniyle zayıflamaya yardımcı olduğu ifade edilen altın çilek, yüksek C vitamini özelliğiyle de dikkat çekiyor. Seralar ya da açık alanlarda bu çilek yetiştirilebiliyor. Özellikle Mersin ve Antalya civarının bu ürün için en uygun yetişme alanları olduğu ifade ediliyor. Bu işe hobi olarak başlayan ancak daha sonra üretime geçen Murat Akkoç, “Hobi olarak başladığım bu işte altı ayda 2 bin tonluk üretime ulaştım. Daha sonra ürünü büyük marketlere pazarladım” diyor. Bu iş modeli için bir dönümlük bir bahçe yeterli. Bin fide için bin TL yatırım yapılması gerekiyor. Bu ürün, meyve-sebze hallerinin yanı sıra marketlere de pazarlanabilir. Ayrıca ürün için Hollanda, Almanya, Fransa gibi AB ülkelerinden de talep olduğu ifade ediliyor. 



İSVİÇRELİ SAANEN KEÇİSİ - Keçi sütü yetiştiriciliğinde önemli alternatif 
Adını İsviçre’deki Saane Vadisinden alan Saanen keçileri, süt verimliliği, kolay beslenmesi ve farklı koşullara kolaylıkla uyum sağlamasıyla keçi besiciliğinde önemli bir yere sahip. Saanen ırkının en önemli özelliklerinden birisi olan farklı iklim koşullarına uyma yeteneği sayesinde, götürüldüğü yerlerde çok çabuk adapte olabiliyorlar. Erken çağda cinsi olgunluğa ulaşıyor ve hızlı ürüyorlar. Bu da Saanen ırkının yetiştirme yönünden en önemli avantajı. Ortalama 2.5 yaşında süt verimleri ise yıllık ortalama 750 kilograma ulaşıyor. Bu keçiler kapalı alanda bile yetiştirilebiliyor. Örneğin kullanılmayan meraların, bu alanda yetiştiricilik yapmak isteyenler için uygun olduğu ifade ediliyor. Bu keçiler oğlakken tanesi 400 TL’den, keçiyken ise 500 TL’den alınabiliyor.



TRABZON HURMASI - Yüzüne bakılmazdı, şimdi çok tüketiliyor 
Halk arasında ‘Trabzon hurması’ olarak bilinen aynı zamanda Japon elması olarak da anılan bu hurma çeşidi, son yıllarda halk arasında oldukça tüketilmeye başlandı. Domatesi andıran görüntüsüyle diğer hurmalardan ayrılan Trabzon hurması, en rahat Akdeniz ikliminde yetişiyor. Bu hurmanın en avantajlı özelliği ise ekiminde kullanılan toprak türünün önemli olmaması. Darende Kaymakamlığı Ziraat Mühendisi İlker Bıçakçı, bugüne kadar hiçbir üreticinin bu ürünle ilgili sorun yaşamadığına dikkat çekiyor. Halk arasında da ürünün oldukça talep gördüğünü ifade eden Bıçakçı, “Ekim için en uygun yerler, Hatay, Antakya, Mersin ve Malatya. Üçüncü yılın sonunda meyvesini vermeye başlıyor, beşinci yılın sonunda ise ağaçlar ortalama verime kavuşuyor” diyor. Bu iş modeli ortalama 30 dönümlük bir araziye kurulabilir. 30 dönüm bir araziye yaklaşık 40 bin ağaç dikilebiliyor. Bir ağaçtan ortalama 30 kilogram ürün alınabiliyor. Ortalama yatırım ise 55 bin ile 60 bin TL arasında değişiyor. 



ORGANİK BAL - İyi bal rafta kalmıyor 
Türkiye, bal üretiminde dünyanın sayılı doğal üretim alanlarına sahip. Özellikle Toroslar ve Doğu Anadolu'nun yüksek yaylarından elde edilen ballar kalitesiyle, Doğu Karadeniz’deki ballar ise tıbbi nitelikleriyle öne çıkıyor. Son yıllarda organik bala olan talepteki artış dikkat çekici. Özellikle son günlerde yaşanan sahte bal krizinin ardından tüketicinin ‘en doğal’a olan yönelişi de bu noktada girişimciler için fırsatlar yaratıyor. Gebze Bal Üreticileri Birliği Başkanı Kadir Gürkan, organik bal üretimi için yerleşim yerlerine en az 5 kilometre uzaklıkta bir alana, kimyasal boya içermeyen peteklere ihtiyaç olduğunu söylüyor. Organik bal üreticisi olmak için en az 2-3 yıl sürekli denetimlerden sonra organik üretim sertifikası alınabiliyor. Gürkan, özellikle İstanbul’un Şile ilçesi ile Çankırı’nın Çerkeş yaylarının üretim için uygun olduğunu vurguluyor. Bir kovanın maliyeti 250 ile 300 TL arasında değişiyor. Minimum 200 ile 300 kovan alınması gerekiyor. Bir kovanın toplam yıllık üretimi ise 18 ile 30 kilogram arasında değişiyor. Normal balın kilogramı 25 ile 30 TL arasında satılırken, bu rakam organikte 150 ile 200 TL arasında değişiyor. 



SÜS BİTKİSİ - İhracat kanalları giderek genişliyor 
Süs bitkileri sektörü 2011 yılında ihracatta yeni bir rekora imza attı. Türkiye süs bitkileri ihracatı geçtiğimiz yıl yüzde 36 artarak 76.3 milyon dolara ulaştı. Sektör devamlı büyüme trendi içerisinde. Zira sektörün önemli üreticilerden olan İtalya, İspanya gibi rakip ülkelerin yüksek üretim maliyetleri nedeniyle üretimi bırakmaları da Türkiye için bir avantaj sunuyor. Süs Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Osman Bağdatlıoğlu, canlı bitki ve peyzaj ürünleri üretim ve ihracatının giderek önem kazandığını söylüyor. Bu ürünlerin üretimi ve yatırımının önümüzdeki dönemde ihracat açısından gelecek vaat ettiğini belirten Bağdatlıoğlu, şöyle devam ediyor: “İhracatta özellikle canlı bitkiler önemli artış kaydediyor. Bu ürün grubunda Türkmenistan, Irak, Azerbaycan ve Özbekistan gibi pazarlarda ihracatımız artıyor. Ayrıca kesme çiçekte karanfil ve gerbera en çok ihraç edilen türler. Bu türleri, krizantem, lilium, lisianthus, anemone ve yeşillikler izliyor. Hazır buketler de ihracatta önem kazanıyor.” 
Ortalama yatırım büyüklüğü ürüne göre farklılık gösteriyor. Ancak bu işe adım atmak için ilk etapta uygun iklim koşullarına sahip araziye ihtiyaç duyuluyor. Antalya gibi kıyı şeridinde daha çok iç pazara yönelik ve Irak Azerbaycan ve Türkmenistan gibi pazarlara ihraç edilmek üzere dış mekan bitkileri üretimi yapılıyor. Yüksek kesimlerde yapılan üretim ise Rusya, Avrupa ülkeleri gibi soğuk iklime dayanıklı çeşitler olarak ihraç ediliyor. 




ORGANİK AYRAN  - İlk girişimcisi Tire’den çıktı 
Türkiye’de organik ürünlere olan talep bu alanda yeni ürünleri de beraberinde getiriyor. Organik sütten sonra şimdi de Tire Süt Kooperatifi organik ayranı piyasaya sundu. Tamamen organik sütten elde edilen organik ayranlar, İstanbul, Ankara ve İzmir'de Migros, Tansaş ve Kipa hipermarketlerinin yanı sıra, İzmir'de Pehlivanoğlu süpermarketlerinde satışa sunuldu. Organik ayranın kısa bir süre önce piyasaya sunulmasına karşın oldukça beğenildiğini söyleyen Tire Süt Kooperatifi Basın Danışmanı Koray Hoylu, “Tüketice doğal ürünlere bir dönüş var. Şimdi otellerden de teklifler almaya başladık.Tire Süt Kooperatifleri olarak ayrıca bayilik veriyoruz. Süt, ayran, sucuk ve Tire köfteden oluşan bu konsept girişimciler için yeni bir iş modeli oluşturabilir” diyor. Cam şişede litrelik olarak satışa sunulan organik ayranın satış fiyatı ise 3.15 TL. 




KAHVALTILIK - Biraz domates, biraz zeytin peynir... 
Özellikle organize sanayi bölgeleri, fabrika ve iş merkezlerinin yoğun olduğu bölgelerde, kahvaltı ciddi bir sorun. Bunun nedeni işlek caddelere nazaran bu bölgelerde kahvaltı yapılacak mekanların yetersiz olması. Bu boşluğu gören Seyidoğlu, kahvaltı büfeleri kurmaya başladı. Peynir, zeytin reçel, tereyağı, domates, salatalık gibi temel kahvaltılıkları vakumlayarak tek tabakta bir araya getiriyor ve günlük taze olarak tüketiciye sunuyor. Örneğin, bu kahvaltı menüsünü alıp çantanızda veya arabanızda kolaylıkla taşıyabilir, istediğiniz yerde kahvaltınızı yapabilirsiniz. Seyidoğlu Genel Müdürü Mehmet Göksu, bu konuda franchising verdiklerini söyleyerek, “20 bin dolar franchise giriş bedeli alıyoruz. Tüm mimari konsept ve mağaza demirbaşları için de 60 bin TL yatırım gerekiyor. Biz anahtar teslimi mağazalar sunuyoruz. Yatırımcı ilk sekiz ayda tüm maliyeti amorti edip kara geçebiliyor” diyor. 


ÇAY - Uzakdoğu çaylarında fırsat var 
Türkiye en fazla çay tüketen ülkeler arasında yer alıyor. Artık market raflarında da çay çeşitlerinin arttığını görüyoruz. Örneğin, Vietnam’da özel yetiştirilen ve Lotus çiçeğinden yapılan Lotus çayı, kilo vermeye yardımcı olan Jasmine çayı akla ilk gelenler. Bu alanda büyük bir pazar ve girişim fırsatı sözkonusu. İnternetten yapılacak bir araştırmayla siz de farklı çay çeşitlerini Türkiye pazarına sunabilirsiniz. Bunun son örneklerinden biri ise iki girişimcinin getirdiği ve belirli karışımlardan oluşan, adını Uzakdoğu felsefesinden alan ve anlamı ‘çaya giden yol’ olan Chado… Chado’da Vietnam, Çin, Hindistan, Kore, Japonya, Güney Afrika, Brezilya her bölgenin kendine özel çayları mevcut. Barış Çekin ve Tunç Berkman tarafından Türkiye'ye getirilen Chado Çay, Papermoon'dan Backyard'a Pipa'dan Godiva mağazalarına kadar ünlü mekanlarda sunuluyor. Kısa zamanda piyasaya girmesine rağmen internetten ve özel mekanlarda satış yapılıyor. Çay dışında bu çayların özel cam demlikleri, mumları, bardaklarının da satışı yapılıyor. Barış Çekin, Chado’yu tüketen müşteri kitlesinin yüzde 80’ini kadınlar oluştururken son zamanlarda erkek müşteri kitlesinde de büyük bir artış olduğunu ifade ediyor. Fiyatlar paket olarak 15 TL ile 25 TL arasında değişiyor.



Kaynak: Derleyen By Eyyupk



1 comment

25 Mart 2017 09:39

Bir süredir aklımda solucan gübresi üretmek var. Önce diyorum hafta sonları gideyim bu işi yapan bir tesiste çalışıp ögreneyim. Sonra ben de yapayım diye düşünüyorum. Ama mantar olayı da güzelmiş. Onu da arastirayim. Dikenli inciri yemistim. Çok güzeldi bence.

Reply
Yorum Gönder