Azot ; Bitkilerde yaprak ve gövde oluşumunu teşvik eder. Bitki bünyesindeki önemli fizyolojik fonksiyonları, ürün miktarını ve ürün kalitesini etkiler. Bitkilerde proteinin ana maddesi olup güneş enerjisini bitki için yarayışlı enerji haline dönüştüren klorofil maddesinin temel yapı taşıdır. Bitki yeşil aksamının gelişme döneminde fazla miktarda azot kullanır.
Azot, toprağın orijini olan kayada hiç yoktur veya çok az miktarda vardır. Topraktaki azotun hemen hemen hepsi havada bulunan gaz halindeki azottan gelmektedir. Havanın büyük bir kısmı ( yaklaşık olarak 4/5’i ) azot ve geri kalan kısmı ise oksijendir. Çok az miktarda da karbondioksit ve diğer gazlar vardır. Hava azotunun çoğu yonca, korunga, üçgül, hayvan bezelyesi, fasulye, nohut, bakla, soya fasulyesi, fiğ vb. gibi baklagil bitkileri yoluyla toprağa ilave edilmiş olur. Havanın serbest azotu bu bitkilerin köklerinde yaşayan çok küçük canlılar yoluyla köklerin üzerindeki nodül denilen yumrucuklar içerisinde toplanır. Baklagil olmayan buğday, mısır, şeker pancarı, pamuk vb. gibi diğer bütün bitkiler tarafından toprağa ilave edilen azotu kullanırlar. Bu azotun toprakta yeteri kadar bulunmadığı hallerde azot ihtiyacı azotlu gübrelerden temin edilir.
Topraktaki azotun kaynağı, organik maddedir; yani toprakta kalan bitkiler ve hayvansal artıklarıdır. Bu nedenle organik maddesi az olan toprak genellikle azot bakımından fakir topraktır. Toprak organik maddesinin çürüyüp parçalanması sonucunda meydana gelen azot, bitkiler tarafından kullanılır. Topraktaki total azot miktarı genellikle %0.05 ile %0.2 arasında değişmektedir.
Bitkiler azotu genellikle amonyum ( NH+4 ) ve nitrat ( NO-3) halinde olmak üzere iki şekilde, suda erimiş iyonlar olarak alırlar. Bitkilerin kullanabileceği formlardaki bu azot topraktaki total azotun %2’si kadardır. Amonyum halinde olanlar nitrat azotuna kıyasla toprakta daha iyi tutunurlar ve yağışlarla toprak derinliklerin yıkanmaları daha az olur. Amonyak azotunun toprakta daha iyi tutunmasına karşılık, toprak yüzeyinde bırakıldığında özellikle kireç topraklarda ve sıcakta, gaz haline geçerek kaybolma tehlikesi vardır. Bu nedenle gerek amonyak ve gerekse nitrat halindeki azottan bitkilerin en iyi şekilde yararlanmasını temin edecek tedbirleri almak, iyi bir çiftlik için, gerekli olmaktadır. Bu tedbirlere ilerde gübreler ve özellikleri kısmında değinilecektir.
Toprağa uygulanan bütün amonyumlu ve amidli gübreler, mikrobiyal aktivite sayesinde en sonunda nitrat azotuna dönüşürler. Nitrat bitkiye yarayışlı azot formudur, fakat yağışlarla veya sulama suyu ile kolaylıkla yıkanarak kaybolur. Yıkanma suretiyle nitrat kaybı, büyük ölçüde, iklim ve toprak şartlarına bağlıdır. Diğer taraftan nitrat azotu, kurak periyotlarda kapilarite ile toprak derinliğinden yukarı doğru hareket edilebilir.
Amonyum formundaki azot ise bir katyon olduğundan ( NH+4 ) yani artı (+) yüklü bir iyon olduğundan eksi (-) yük taşıyan kil parçacıkları tarafından tutulur ve böylece de nitrat azotunda olduğu gibi kolaylıkla yıkanıp kaybolmaz. Çok yüksek yağış altında dahi amonyum azotunun yıkanarak kaybolmadığı tespit edilmiştir.
Azotun bitki tarafından alınabilmesi için nitrat veya amonyum formunda bulunması lazımdır. Bazı bitkilerin bu iki azot formundan herhangi birini kullanmada tercihleri olursa da genellikle bitki besleme yönünde aralarında fark yoktur. Bazı bitkilerin genç dönemlerinde bu iki formdan birini ileriki dönemlerde ise diğer formda azotu tercih ettikleri tespit edilmiştir. Amid veya organik formdaki azotun bitki tarafından alınabilmesi için parçalanarak inorganik formdaki amonyum veya nitrata dönüşmesi gerekmektedir. Nitrat, topraktaki diğer katyonların alınmasının teşvik ederken, amonyum formu anyonları alınmasından yararlı olur.
Amonyum nitrata dönüşümü nitrifikasyon bakterileri vasıtası ile, iklim ve toprak şartlarına bağlı olarak, meydana gelir. Topraktaki uygun rutubet, havalanma, ısı ve toprak reaksiyonu ( pH ) gibi faktörlerle, dönüşme olayı hızlanır, buna karşılık soğuk, yaş ve asitliğin çok fazla olduğu hallerde ise yavaşlar.
Dünya topraklarının çoğunda azot eksikliği vardır. Azot eksikliği olan yelerdeki bitkiler genellikle normal büyüyemez. Bodur kalır, yapraklar küçük, sarı veya sarımtırak yeşil olur, alt veya yaşlı yapraklar kuruyarak ölür, dane iyi ve dolgun olmaz, danede ve yapraklarda protein miktarı düşer, çiçeklenme normal olmaz ve verim azalır. Azot noksanlığı hububatta kardeşlenmeyi azaltır, dolayısiyle de başak adedi azaldığı gibi varolan başaklar da küçük kalır ve daneler olgun değildirler.
Fosfor; Bitkilerde özellikle çiçeklenme, kök gelişimi, tohum ve meyve oluşumunda önemli rol oynamaktadır. Bitki metabolizmasında enerji transferinde büyük rol almakta, şeker ve nişasta gibi maddelerin oluşumunda etkili olmaktadır. Bitkilerde yeni hücrelerin oluşması, dokuların büyümesi ve bitki bünyesindeki bazı organik bileşiklerin oluşumunda rol oynamaktadır.
Bitki için en önemli besin maddelerinden biridir. Topraktaki total miktarı genellikle %0.02 ile 0.14 arasında değişmekte olup azot ve potasyum gibi diğer bitki besin maddelerine göre azdır. Derinliği 20 cm olan bir dönüm sahada 50-350 kg. kadar total fosfor ( P ) bulunur. Bitkilerin yararlanabildiği fosfor miktarı ise çok daha az olup bu değerlerin yaklaşık olarak %1-2’si kadardır.
Fosfor toprakta organik ve inorganik olmak üzere iki şekilde bulunur. Bitkiler toprak suyunda erimiş olarak bulunan inorganik ortofosfatlardan yararlanırlar. Topraktaki bitki ve hayvan artıklarının içeriğinde bulunan organik fosfor, toprağın fosfor deposu olarak düşünülebilir. Bu fosfordan bitkilerin yararlanması için toprakta organik maddenin parçalanması ve çürümesi gerekmektedir.
Fosforun bitki bünyesindeki miktarı genellikle kuru ağırlığın %0.2’si ile %0.8’i arasında değişmektedir. Fosfor bakımından fakir topraklarda yetişen bitkilerde bazen bu miktar daha da az olmaktadır. Fosfor bitkinin tohum ve meyvelerinde, yaprak ve diğer kısımlarına göre daha fazla bulunur.
Toprakların büyük çoğunluğunda fosfor hareketsiz bir besin maddesidir. Toprakta bulunan kalsiyum, kil, demir ve alüminyum hidroksitler ile reaksiyona girerek bitkilere yarayışsız veya daha az yarayışlı formlara dönüşür. Nitratların toprak solüsyonu ile birlikte hareketine karşılık fosfatlar hareketsizdirler veya pek az hareket ederler. Bu nedenle de bitki köklerinin büyüyerek toprakta fosfor bulabileceği yeni bölgelere yayılması gerekmektedir. Bu özellikleri nedeniyle ki fosforlu gübreler, tohum derinliğine veya bitki kök bölgesine gömülmeli ve topraktaki kireç, kil, demir ve alüminyum hidroksitlerle temas yüzeyini azaltarak fiksasyonu bir ölçüde önlemek üzere bant halinde verilmelidir.
Dünya topraklarının çoğunluğunda fosfor eksikliği vardır. Toprakta fosfor yeteri kadar bulunmadığından bitkiler normal büyüyemez, bodur kalır, mahsul az ve kalitesiz olur, döllenme iyi olmaz, meyve döker ve hasat gecikir. Fosfor eksikliğinin çok daha bariz olduğu hallerde, özellikle alt yapraklarda mavimtırak yeşil veya kırmızıya çalan morumsu bir renk görülür. Fosfor noksanlığından zarar gören bitkilerde kök teşekkülü çok zayıf olur.
Potasyum; Ürünün kalitesini arttırır, meyvenin tat, aroma ve renk yönünden gelişmesine katkıda bulunur. Potasyumun en önemli fonksiyonlarından biriside bitkinin su dengesini düzenlemesidir. Bu nedenle potasyum eksikliği bitkilerin susuzluğa karşı dirençlerinin azalmasına neden olmaktadır. Kök gelişimini teşvik eder, hastalık ve susuzluğa dayanıklılığı arttırır. Bitkide protein, şeker ve yağ oluşumuna katkıda bulunur.
Potasyum bitki büyümesi ve çoğalması için önemli bir besin maddesidir. Dünyadaki birçok ülkede ve özellikle yurdumuz topraklarında genellikle yeteri kadar potasyum mevcuttur. Topraklarda % 0.3 ile % 3 arasında değişen miktarlarda total potasyum vardır. 20 cm derinliğindeki bir dönüm toprak yaklaşık olarak 250.000 kilo kadar olduğuna göre içindeki total potasyum 750-7500 kilo arasında bulunmaktadır. Zamanla topraktaki bu potasyum bitkiye yarayışlı hale gelmektedir. Yurdumuz topraklarında bir dönüm sahada genellikle 80 ile 200 kilo arasında bitkilere yarayışlı potasyum bulunmaktadır ki bu her sene ekilecek bitki ihtiyacını karşılayacak durumdadır. Bu nedenle yurdumuzda potasyumlu gübre, ancak toprak analizleri ile potasyum eksikliği tespit edilen tarlalarda kullanılmalıdır.
Potasyum bitkinin özellikle genç yapraklar, kök uçları ve tomurcuklar gibi genç ve çabuk büyüyen kısımlarında, tohum ve diğer yaşlı kısımlara göre daha fazla bulunur. Potasyum bitki içerisinde devamlı olarak bitkinin bütün hayat süresince hareket eder, yaşlı organlardan ihtiyacın daha fazla olduğu genç kısımlara taşınır.
Potasyum ürünün miktar ve kalitesine olumlu etki yapar. Hububat saplarının sertleşmesine yardımcı olarak fazla azot dolayısıyla yatmayı önler. Toprakta çok fazla miktarda fosfor bulunması halinde meydana gelecek olan erken olgunlaşmanın normal zamanda olmasını sağlar. Potasyum meyvenin dayanıklılığına yağ, nişasta ve şeker oranlarının artmasına etki yapar; renk, tat ve koku gibi özellikleri düzeltir.
Potasyum eksikliğinin belirtileri çeşitli bitkilerde birbirinden oldukça farklı olur. örneğin; mısır bitkisinde yaprak tepesinden başlayan sararma yaprak kenarlarına doğru dağılır, kahverengimsi olan bu kısım kurur ve daha sonra bütün yaprak ölür. Yoncada, yaşlı yaprak kenarlarında beyaz noktalar görülür. Daha sonra bu kısımlar kurur ve kıvrılır. Genellikle potasyum eksikliği gösteren bitkinin yaşlı yapraklarının tepe ve kenarlarında kurumalar görülür.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 comments
Vermiş olduğunuz bilgilerden dolayı teşekkür ederiz
ReplySelamlar biz organik solucan gübresi üretimine başladık bitkilere ne oranda ve ne sıklıkta gübre uygulamalıyız bilgi verebilirseniz sevinirim teşekkürler
Reply