Kullanılan materyaller
Akuaponik sistem 2 ana kısımdan oluşur.
Akuakültür Kısım : Canlılarının yaşayıp beslendiği, atık
ürettiği kısım.
Hidroponik Kısım : Sistemle daha önceden çimlendirilmiş
sebze(lahana, kabak, salata, marul) ve meyve (çilek, domates) gibi bitkilerin
yetiştiği kısım.
Akuakültür Kısmı
Bu kısım, hobi amaçlı kullanılan fanuslardan, balık üretim
tesislerinin kullandığı büyük su haznelerine kadar değişen ölçülerde
olabilmektedir. Hatta göl, gölet ya da benzer su birikintilerinde de akuakültür
yapılabilir.
Akuaponik sistemde genellikle balık kullanıldığından
sistemin büyüklüğü ve amacına göre hangi cins balığın üretiminin
gerçekleştireleceğinin iyi araştırılması gerekmektedir. Üretilecek bitkilerin
özellikle tuz ve demir ihtiyacıyla balıkların beslenmek için kullanacakları
gıda ve ortam arasında bir denge olmalıdır.
Yosunlanmayı engellemek için ise balıklar yarı karanlık
ortamda tutulur.
Hidroponik Kısmı
Hidroponik kısımda bitkilerin bulunacağı ortam çok
önemlidir. Hidroponik sistemde pek çok bitki yetişebileceği için, ortamın nasıl
olması gerektiği konusunda tek bir varsayım yapmak doğru olmayacaktır.
Yetiştirilecek bitki/bitkilerin istedikleri ortam ısısı, tuz ve mineral
ihtyaçları arasında büyük farkılıklar olmamalıdır.
Dikkat edilmesi gerekenler!
Balık, bitki ve bakterilerin mutlu olması için suyun pH’ının
6.8 ve 7.0 arasında tutulması gerekmektedir. Eğer pH bu değerin altında olursa
bakteriler zarar görürler ve amonyak ile nitrit dönüşümünü yavaşlatırlar. Daha
fazla olması durumunda ise bitki büyümesi ve gelişmesi için gerekli olan
besinleri alamayacaktır. Hidroponik sistemler için yapılan pH düzenleyici
çözeltiler işe yarayacaktır. Bu arada unutmamanız gereken bir şey de, 24
saatlik bir zaman dilimi içinde pH’ı 0.2 dereceden fazlasına ayarlamayın, aksi
halde balıklar zarar görecektir.
Akuaponik Sistemin İşleyişi – Detay
Akuakültür de yetişen canlıların beslenmesi sonucu oluşan
dışkı, çeşitli mikroorganizmalar ile birlikte bitki için oldukça besleyici yapı
taşlarını da içerir. Bu su genellikle su pompası kullanılarak Hidroponik
kısımda yetişen bitkilere gönderilir. Pompalama sisteminin tıkanmaması için
Akuakültür kısmında bulunan yenmemiş yem, yosun ve diğer sistemi tıkaması
muhtemel maddeler filtrelenmelidir. Bu aşamada, balıkların geçemeyeceği ancak
yukarıda sayılan atıkların geçebileceği genişlikte ağzı bulunan pompalar
kullanılırsa eğer, bu atıklar hidroponik kısma geçer ve solucanlar için yem
işlevi görürler.
Hidroponik Sistem kendi içerisinde çeşitli şekillere
ayrılır. Bitki kökleri torf, çakıl, kum, perlit, taş yünü, hidroton gibi
genellikle pH değeri olmayan maddelere sarılır. Bazı sistemlerde köklerin bir
kısmı bu materyallere sarılırken kökün bir kısmı ya da tamamı suyun içinde de
olabilir.
Sulama/Drenaj Sistemi: Bu sistemde bitkiler, akuakültür
sisteminden gelen su ile sulanır. Kökler ihtiyacı olan besin maddelerini akan
sudan alırlar ve oksijen ihtiyaçlarını sarıldıkları kayaçların gözeneklerinden
karşılarlar. Bu sistem sürekli çalışabildiği gibi belirli zamanlarda çalışacak
şekilde de ayarlanabilir.
Derin Su Kültürü: Bu sistemde bitki kökleri tamamen suyun
içerisindedir. Suyun drenejının gerekli olmadığı bu sistemde bitki köklerinin
ışık almaması ve köklerin havalandırılması gerekmektedir. Aksi taktirde
köklerde çürüme meydana gelebilir.
Fitil Sistemi: Suyun emici bir madde vasıtası ile emilerek
köklere taşındığı sistemdir.
İnce Besin Tabakası Sistemi: Bu sistemde köklerin en dip
kısmı suyla temas halindedir.
Damlama Sistemi: Sulama sistemine benzeyen bu yöntemde
geleneksel tarımda kullanılan damlama methodu kullanırak bitki sulanır.
Sisleme Sistemi: Su bitki köklerine ince tanecikler olarak
püskürtülür. Bu yöntemde köklerin besini daha iyi emdiği düşünülmektedir.
Yağmurlama Sistemi: Bu sistem geleneksel tarımda kullanılan
sistemle aynıdır. Güneş altında ısınan bitkinin bir anda yağmurlama yöntemi ile
soğutulmasının bitki sağlığı için kötü bir yöntem olduğu düşünülür.
En çok tercih edilen Akuaponik sistemler hangileridir?
Fitil Sistemi
(pasif) ; Düşüş ve Akış Sistemi
(aktif); Üst-Besleme/Damlama
Sistemi (aktif)
Besinlerin Ayrıştırılması
Akuaponik sistemde besin maddeleri bakımından zengin olan
atık, hidroponik üretim yataklarında bitkileri beslemek için kullanılır. Bu
balık için de faydalıdır çünkü bitki kökleri ve kökbakterileri sudaki balık
için zararlı olan atıkları ayrıştırır. Bu besinler balık dışkısı, yosun ve
çürümüş balık yemlerinden oluşur ve bu balık için toksikiteyi arttırmak yerine,
hidroponik sistemde kullanılan yapay besinlere organik bir alternatif olarak kullanılır.
Daha sonra hidroponik yataklar biofiltre gibi davranır.
Balık tankından gelen sudan amonyak, nitrat, nitrit ve fosforu ayrıştırır.
Sonuç olarak balık için temiz olan su tekrar balık tankına pompalanır.
Bitki kökleri ve bitki büyüme yatağı olarak kullanılan
maddeler arasında yaşayan [azot bakterisi], besin döngüsünde öyle kritik bir
rol oynar ki onlar olmadan tüm sistem işlevselliğini kaybeder.
Balık Türleri
Akuakültüre uyumlu tatlı ve acı su balık türlerinden
Tilapia, Levrek, Alabalık en tercih edilen türlerlendir. Kuzey Amerika’daki
ticari işletmeler Akuaponik sistemlerini Tilapia üzerine kurmuşlardır.
Su Kalitesi
Balıkların yetiştirildiği tanklar iyi kalitede suya ihtiyaç
duyar. Su kalitesini test eden kitler, Akuakültür malzeme teminini sağlayan
şirketlerin demirbaşıdır. Su kalitesini belirleyen kritik etmenler çözülmüş
oksijen, karbondioksit, amonyak, nitrat, nitrit, PH, klor olmaktadır.
Balığın cinsi, büyüme hızı, beslenme hızı, hacmi ve diğer
çevre etkenleri su kalitesinde hızlı değişimlere sebep olabilir. Sabit su
kalitesinin korunmasına çalışılmalıdır.
Akuaponik sitemin kurulumunda nelere ihtiyaç duyulur?
Sitem kurulurken esas olarak, örneğin bir balık havuzu , su
taşıma tankı veya sebzeleri yetiştirmek
amacıyla bitki büyüme yataklarının kurulumunda kullanılabilecek olan her türlü
uygun malzemeden faydalanılabilir. Gerekli olan diğer malzemeler ise şöyle sıralanabilir: su tahliyesi için borular, tahliyeyi
sağlayacak olan uygun güçte su pompalama motorları, bitkilerin içinde
yetişeceği hidroton, çakıl taşları vb. malzemeler.. Balıklarınız büyülü bir
biçimde, sebze bahçeniz için gereken besinleri sağlayacaktır.
Birçok kişi akuaponik yöntemin, kapalı döngü biyolojik
sistemi sayesinde su ürünleri yetiştiriciliği ve topraksız tarım sistemlerinin
(Aquaculture and Hydroponics) dezavantajlarını, birinin diğerini desteklemesi
sayesinde ortadan kaldırdığını belirtir. Arka bahçenize kuracağınız basit bir
akuaponik sistemle aynı zamanda, mevcut tatlı su balığı çiftliğinizi
geliştirirken, geleneksel toprağa dayalı sebze bahçeciliğinde ortaya çıkan
ortak dezavantajları da ortadan kaldırabilirsiniz. Akuaponik teknikleri kullanarak,
balıklar tarafından bitkinin ihtiyaç duyduğu tüm besinler tedarik edileceğinden
dolayı, hem balıkları hem de sebzelerinizi yetiştirebilirsiniz. Ayrıca sistem aynı zamanda bir biyolojik
filtre görevi de görmektedir.
Akuaponik sistemlerin yaşayan esas unsurları nelerdir?
Akuaponik sistemler yaşayan dört ana organizmaya
sahiptirler: Balıklar, bitkiler, bakteriler ve solucanlar. Aslında basit bir
canlı gibi gözüken solucanlar başarılı bir akuaponik sistem kurmanın önemli bir
bileşenidir. Hızlı sonuç alabilmek için çakıllarla dolu her bir büyüme yatağına
birkaç avuç solucan eklenir. Solucanlar çakıl büyüme yataklarında biriken bitki
ve balık atıklarının ayrışmasında önemli bir role sahiptirler. Solucanlar bu
atıklarla beslenerek, bitkinin kullanımı için gereken mineralleri sisteme
tekrar kazandırmış olmalarının yanısıra aynı zamanda çakıl yataklarının
tıkanmasını da önlemiş olurlar. İçerisinde solucan barındıran bir sistem hiç
bir zaman bakıma ihtiyaç duymazken, solucan barındırmayan bir sistemin ise her
yıl bakımının yapılması gerekmektedir.
birkaç örnek sistem:
birkaç örnek sistem:
10_Akuaponik döngüSolucanlar yeterli oksijen barındırmak
koşuluyla çok ıslak ortamlarda yaşamlarını sürdürebilirler. Onlara mükemmel bir
yaşam ortamı sağlayarak sunduğunuz nemi sevecekleri gibi, yüksek nemden başka,
büyük ölçüde kendilerine sunulan ve önceden hazırlanmış zengin mikrobiyal açık
büfeden de memnun kalacaklarıdır.
Buna ek olarak solucan yan ürünlerinin bitki büyümesine
yardımcı olduğu (akademik çalışmalarla) defalarca kez gösterilmiştir. Bu
nedenle solucan içeren bir büyüme yatağı bulundurmanın başarıya ulaştırdığı
gerçeği üzerinde durmaya gerek yoktur. Kısaca Akuaponik sistemlerin bir
numaralı sırrı, büyüme yataklarında yer alan ve büyüme yataklarının bakım
zahmetini azaltan, ayrıca bitkinin büyümesinde de fayda sağlayan kompost
solucanlarıdır.
Akuaponik Sistemde Solucanların Rolleri
Akuaponik sisteme solucan eklemek tehlikeli veya zararlı
mıdır? Kesinlikle hayır! Tam tersine eğer solucanlar doğru kaynaktan alınmış
ise, akuaponik sistemler için çok büyük bir yarar sağlamaktadırlar.
1) Balıkların ürettiği katı atıkları, bitkinin bir tarafa
attığı diğer maddeleri ve fazla uzamış olan kökleri tüketerek ayrıştırırlar ve
geriye bitkiler için biyolojik olarak tüketilebilir değerli besin maddesi olan
dışkılarını bırakırlar. Ortam bazlı sistemlerdeki (media based systems) bu ek
metabolik katmanın ortam yetiştiricilerine sağladığı fayda, katı atıkları
filtreleme gereksiniminin ve besleme
yataklarının düzenli olarak temizlenmesi zorunluluğunun ortadan kalkması
olmuştur. Sağlıklı bir solucan popülasyonu barındıran ve 12 inch (300 mm)
derinliği olan bir yetiştirme yatağı, eğer gerekecekse ancak 5 yılda bir
temizlenme ihtiyacı duyacaktır.
2) Vermikompost ve yüksek oranda oksijen içeren suya
daldırılan vermikomposttan elde edilen solucan çayı, (ki bu koşulları sürekli
akışlı akuaponik büyüme yatağı tam
olarak sağlamaktadır) Ohio State Üniversitesi, Toprak Ekolojisi Lab. tarafından
kamsamlı bir biçimde incelenmiştir. Yaptıları bu çalışmalarla vermikompost ve
bağlı olarak vermikompost çayının son derece faydalı olduğu sonucuna
varmışlardır, çünkü bu iki ürün;
——-a) Pythium, Rhizoctonia, Plectosporium ve Verticillium
gibi hastalıkları da içeren bir çok bitki hastalığını baskılar.
——-b) Bitki paraziti nematodları bastırırlar.
——-c) Domates kurdu, unlu böcek, örümcek akarları ve yaprak
bitleri de dahil olmak üzere bitki böcek zararlılarını baskılarlar.
3) Bitki hastalıklarıyla savaşta yardımcı olmalarının
yanısıra solucanların, insanlara zarar veren patojenleri de azalttığı
bilinmektedir. Çevre Koruma Dergisi’nin (Journal of Environmental Protection)
15 Nisan 2010 tarihli ve Solucanlar: Charles Darwin’in ‘İnsanlığın Takdim
Edilmemiş Askerleri’ başlıklı makalesinde “Solucanlar ayrıca atık biyokütle
içerisinde yer alan patojenlere zarar veren ve antibakteryel özelliklere sahip
olan Sölom sıvısı salgılamaktadırlar” denmektedir. Solucanlar içinde
yaşadıkları toprak ve atıklarda yer alan patojenik organizmaları öldüren ve
neredeyse steril hale getiren “antibiyotikler” üretmektedirler. Fekal koliform
(E. coli), Salmonella spp., kanalizasyon ve atık çamurlardan gelen bağırsak
virüsü ve parazit yumurtalarının ve
patojenlerin E. fetida türü solucan tarafından işlendikten sonra çok
daha hızlı bir biçimde ortadan kalktıkları gözlemlenmiştir. Tüm E. coli ve
Salmonella’lar büyük ölçüde azalmıştır.
Balıklar soğuk kanlı canlılar olduğu için, onların atıkları
E. coli içeremezler. Bu durum sadece sıcak kanlı canlılara mahsustur. Gerçekte
akuaponik sisteminizde bu patojenlerin var olmasının tek yolu, ancak bir dış
kaynaktan gelmiş olmalarıyla açıklanabilir. Yakın bir zamanda yayınlanan bir
makalede, DWC (Floating Rafts or Deep Water Culture – Yüzer Sallar veya Derin
Su Kültürü) sistemininin geliştirilmesi ve eğitiminde uzmanlaşmış olan bir
şirket, büyüme yataklarına konulan solucanlarla beraber gelen komposttaki henüz
olgunlaşmamış hayvan gübresinin E.Coli içerebileceğini belirtmektedir: “eğer
akuaponik sisteminize solucan ve/veya kompost ekliyorsanız, sisteminize H0157
gibi, sağlıklı bir insanı dahi öldürebilecek olan tehlikeli ve ölümcül olan
E.Coli türlerini dahil etme riskini de taşıyorsunuz demektir.”
Bu nedenle, eğer solucanları bu amaçla özel olarak
temizlenmiş bir kaynaktan almıyorsanız, ya da kendi vermikompost kabınızdan
alıyorsanız, üzerine yapışmış olan tüm atık ve dışkılardan arındırmadan
akuaponik sistemine koymamanız gerekir. Eğer verdiğiniz atıklar veya hayvan
gübresi solucanların sindirim sisteminden tamamen geçmişse güvenli demektir. Bu
nedenle solucanlar akuponik sisteme eklenmeden önce üzerlerine yapışmış olan ve
henüz sindirim sistemlerinden geçmemiş sebze-meyve çürüğü veya hayvan gübresi
vb. maddelerin iyice temizlenmesi gerekmektedir. Daha da iyisi, sindirim
sistemlerini iyice temizlemek için solucanları 24 saat boyunca ıslatılmış mısır
ununda bektebilirsiniz (tabi bu arada, mısır ununun e-coli barındırmadığından
emin olmalısınız). Diğer bir yöntem de solucanları yulaf ezmesi veya buğday
kremasında (cream of wheat) beklettikten sonra iyice yıkayıp akuaponik sisteme
eklemektir.
Kısaca, solucanınızı temiz ve doğru bir kaynaktan
alıyorsanız onları akuaponik sisteme eklemekten çekinmeyin. Çünkü faydaları çok
fazladır: Onlar bitki yetiştirme yataklarınızın sürekli olarak temizlenme
ihtiyacını azaltırlar. Bitki hastalıkları, zararlı böcekler ve nematodları
yönetmenize yardımcı olurlar. Ayrıca patojenlerin zararsız hale gelmelerini
sağlamak için çalışırlar. İşin aslı solucanlar akuaponik sistemlerin gizli
içeriklerini oluştururlar.
Akuaponik sistemde solucan gübresi çayı kullanılabilir mi?
Peki daha önce hiç, daha sağlıklı bir bitki elde etmek için
bitkilerinizin yapraklarına solucan çayı (worm tea) püskürttünüz mü? Solucan
çayı evde basitçe yapabileceğiniz bir üründür ve faydaları kısaca şunlardır:
1) Akuaponik sistemde elde edilen solucan dışkısı (worm
casting) vermikompost değil saf ve organik solucan gübresidir.
2) Solucan çayını ister yaprak altından isterse de yaprak
üstünden olsun bitkiye, tohum tepsisine veya fide üretim kabına püskürttüğünüzde,
büyümekte olan bitkinize doğrudan besin vermiş olmakla kalmaz, bitkinizin daha
sağlıklı olmasını ve olası sorunların azalmasını da sağlamış olursunuz.
3) Solucan çayını bitkinizin yapraklarına, sebze/meyvelerine
püskürttüğünüzde patojenler bitkiye daha az saldıracaktır. Çünkü bitkinizin
yüzeyine, bitki büyümesinde çok önemli bir rol oynayan yararlı mikropları da
püskürtmüş olursunuz.
4) Yaprağa püskürtülerek kullanılan solucan gübresi çayı,
bitkiye yararlı olmasının yanısıra kara leke hastalığı, kara mildiyu ve domates
yanıklığı gibi bir çok mantari hastalıkları da engeller.
5) Yapılan testlerin de kanıtladığı gibi solucan gübresi
çayında, yaprak bitleri, beyaz sinek, örümcek akarları ve bitki özsuyunu emen
diğer küçük böcekler gibi canlılara karşı böcek kovucu olarak işlev gören
mikroorganizmalar bulunmaktadır. Bunu sağlayan şey ise, solucan gübresi çayında
açığa çıkan ve bir böceğin dış iskeletini oluşturan kitini eriten kitinaz adlı
enzimdir.
Kendi organik solucan gübresi çayınızı 4 saat gibi kısa bir
sürede yapabilirsiniz. Üstelik bu sürenin 98%’i çayın demlenmesi veya akuaponik
sisteme uygulamadan önce çayın oturması ve dinlenmesi için geçmektedir. Kolayca
püskürtülebilir. Akuaponik sisteminiz için oldukça faydalıdır.
Solucan gübresi çayı için gerekli malzeme ve ekipmanlar
nelerdir?
Bitkileriniz için 100% doğal bir kaynak olarak azot, fosfor,
potasyum, kalsiyum ve demir sağlayan solucan gübresi.
Balık tankınızdan alacağınız suy. Eğer musluk suyu
kullanacaksanız içindeki klorun uçması için bir hafta kadar bekletiniz.
Solucan gübresi çayınızı karıştırmak ve havalandırmak için
bir mutfak blendırı.
Tel örgü süzgeç, tülbent ya da eski bir çorap. Süzgecin
içini kaplayın (çay püskürtme başlığından geçmek zorunda olduğundan dolayı çayı
iyice süzebilmek için filtrenin gözneklerinin kullanıma hazırlanmış çaydaki
partiküllerden daha küçük olmasına dikkat edin). Eğer solucan gübresi çayınız
çok iyi süzülmemişse püskürtme şişesinin ağzı tıkanacaktır.
Bir Akuaponik sistem için solucan gübresi çayı üretim süreci
nasıl işler?
1) Suyu blendıra veya eğer blandır yoksa içinde akvaryum
havataşı olan bir kovaya boşaltın.
2) Havanın suya nüfuz ederek oksijen vermesi için blendırı
veya havataşını yaklaşık bir dakika kadar yüksek devirde çalıştırın.
3) Kapağı kaldırın ve bir ölçü solucan gübresini suya
ekleyin.
4) Kapağı tekrar kapatarak blendırı veya havataşını yüksek
hızda yaklaşık bir-iki dakika çalıştırın. Daha sonra karışımın dinlenmesi için
2-4 saat kadar beklemeye alın.
5) Karışımdaki suyu süzebilmek için kabın ağzına tülbent
veya eski çorabı gerin.
6) Kaptakı karışımı diğer kovaya oldukça dikkatli ve yavaşça
süzün. Drenaj oldukça yavaş gerçekleşeceği için bir aşamdan sonra durup süreci
hızlandırmak için tülbenti veya çorabı değiştirmeniz gerekecektir.
7) Katı kalıntılar blandırdan dışarı akmaya başlayana kadar
süzmeye devam edin sonra süzmeyi bırakın.
8) Solucan gübresi çayını iyice karıştırın.
9) Elde ettiğiniz sıvıyı püskürtme kabınıza ekleyin.
Unutmayın, solucan gübresi çayının rengi oldukça koyu olabilir.
10) Artık solucan gübresi çayınızı yaprakların altına ve
üstüne doğru püskürtebilirsiniz.
11) Solucan gübresi çayınızı birkaç gün içinde tüketmeye
çalışınız. Çünkü eğer solucan gübresi çayı bir günden fazla bekletilecek olursa
içinde fermantasyon başlar.
12) En büyük kolaylığı: Solucan gübresi çayı birkaç gün
içinde değil birkaç saat içinde yapılabilir.
Not: Kapta veya süzgeçte kalan katı gübre kalıntısını iç
veya dış mekan bitkilerinizde ya da ağaç diplerinde kullanabilirsiniz. Ancak
asla bu kalntıyı akuaponik sisteminizin büyüme kabına eklemeyiniz, çünkü
zamanla sistemin pH seviyesini değiştirebilir.
Akuaponik sistemin avantajları nelerdir?
Akuaponik bahçecilik kendi evinizde kendi balık çiftliğinizi
işletmenizi mümkün kılar. Artık yeniden güvenerek balık yiyebilirsiniz.
Akuaponik sistem su ile işlediği halde, toprağa dayalı
bahçeciliğe göre 90% daha az su kullanır.
Akuaponik bahçecilikte, toprağa dayalı bahçeciliğe göre bir
metrekarelik alanda 4 ile 6 kat daha fazla ürün elde etmek mümkündür. Çünkü
Akuaponik sistemde toprağa dayalı bahçeciliğe göre iki kat daha yoğun bir
biçimde bitki ekimi yapabilir ve toprakta olduğundan iki veya üç kat daha hızlı
bitki yetiştirebilirsiniz.
Akuaponik bahçecilik yabani otlardan arınıktır; sistemi
sulama ve gübreleme derdi yoktur; sistem bel hizasında çalıştığı için sırt
ağrıları vb sorunlar yaşanmaz.
Topraksız bahçecilik zorunlu olarak organiktir. Doğal balık
atıkları bitkiler için gerekli olan her türlü besini tedarik etmektedir.
Balıklar için zaralı olduğundan dolayı pestisitler asla kullanılmaz. Hormonlar,
antibiyotikler ve diğer balık katkı maddeleri de bitkiler için zararlı
olacağından hiç kullanılmazlar. Sonuç olarak, güvenli ve sağlıklı bir protein
kaynağı olarak taze balık avantajının yanısıra, tam olarak toprağa dayalı
üretimde olduğu kadar lezzetli bitkiler elde edilmesini mümkün kılar.
Tüm bunlardan da iyisi, artık Pythium’a ekveda
diyebilirsiniz, çünkü bu patojen akuaponik sistemde mevcut değildir.
Doğal balık emülsiyonu ile organik gübreleme yapılmasına
olanak sağlar.
Akuaponik Sistemin Dezavantajları nelerdir?
Sistemin ilk kurulumunun maliyetli oluşu.
Sistemin hatlarının kesin olarak oturmuş olmaması.
Kaynak bilginin az oluşu.
Pompanın çalışması için gereken enerji giderinin fazla
olması.
Pompanın tıkanması sonucu bitkilerin veya balıkların
yaşamının tehlikeye girmesi.
Balığı beslemek için kullanılacak yemin özenle seçilmesi.
Suyun PH ve EC değerlerinin belirli değerlerde tutulması
zorunluluğu.
aquaponic_plant_production
Ekler:
Pythium: Pythium spp., toprak kökenli bir fungal etmen ve
çok genis konukçu dizisine sahip kosmopolitik bir patojendir. Pythium’ un en
agresssif türlerden biri olup, bir çok bitkide çökerten, kök ve gövde çürüklügü
ve meyve ve çim bitkilerinin yanikligi hastaliklarina neden olmaktadir. Bir çok
tek yillik bitki, kabakgiller ve çimlerde ekonomik önemde hastalik yapmaktadir.
Rhizoctonia: Rhizoctonia solani, neredeyse her toprakta
rastlanan, dünya çapında yayılmış bir hastalık etmenidir. Mantar sklerotilerle
ya da topraktaki organik maddelerde misel şeklinde kışı geçirir. Sıcak
iklimlerde ve yüksek oranda toprak rutubeti Rhizoctonia solani’nin sebep olduğu
hastalığı teşvik etmektedir. Hastalık tarlada sonbahara kadar ilk önce küçük
öbekler şeklinde ortaya çıkar. Pancarlar solar ve belirgin olarak gelişme
zayıflığı gösterir.
Plectosporium: Plectosporium yanığı, Plectosporium tabacinum
mantarının neden olduğu (daha önceden Microdochium tabacinum olarak bilinirdi)
New England’da kabakgillerde ortaya çıkan yeni ve yıkıcı bir hastalıktır.
Hastalık New England için endemik hale
gelmiştir. Yağışlı yıllarda hastalık gelişip yayılır. Püskürtmesiz veya düşük
püskürtmeli arazilerde ürün kaybı %50 ile %100 arasında olabilir. Neyse ki, bu
hastalık kolayca tanınır ve etkin bir şekilde tedavi edilebilir.
Verticillium: En yaygın olarak bilinen toprak kökenli fungal
hastalık etmenleridir. Genellikle kötü yapılı toprak ve düşük toprak
sıcaklıklarında ortaya çıkmaktadırlar. Oldukça geniş bir konukçu listesine
sahip olup, odunsu ve otsu bitkilerde hastalık yapmaktadırlar. Bunlardan
bazıları; domates, patlıcan, biber, nane, krizantem, pamuk, meyve ağaçları,
çilek, güller, yoncadır.
E. coli: Escherichia coli O157:H7 “koli basili” tabir edilen
E. coli bakterisinin en zararlı tipi sayılır; bir gıda zehirlenmesi etmeni olup
hemorajik kolit denen hastalığa neden olur. Enfeksiyon bağırsak krampları ile
başlar, bunu önce sulu ishal, sonra da çoğu zaman kanlı ishal izler. Bazen
küçük çocuklarda hemolitik üremik sendrom olarak adlandırılan böbrek yetmezliği
meydan gelir. Genelde bu bakteriyi içeren kıyma etin az pişirilerek yenmesi
sonucu hasta olunur. Bakteri ayrıca kişiden kişiye dokunma yoluyla, pastörize
edilmemiş süt içmekle, bakterini karıştığı suyla sulanmış sebze veya meyvelerin
yenmesiyle, böyle suda yüzmek veya onu içmek yoluyla da bulaşır.
Salmonella: İnsanlarda ishalli hastalığa neden olan bir
bakteri grubudur. Genellikle, hayvan dışkısı bulaşmış yiyecekler yoluyla
yayılır. Salmonella nın birçok farklı tipi vardır. Salmonella çubuk şeklindeki,
hareketli (hareketsiz olan S. gallinarum and S. pullorum hariç), spor
oluşturamayan ve Gram- negatif olan bir tür bakterinin adıdır. Yaygın olarak
hayvanlarda özelliklede kümes hayvanlarında ve domuzda görülür. Bu organizmanın
kaynakları su, toprak, böcekler, fabrika yüzeyleri, mutfak yüzeyleri, hayvan
dışkıları, çiğ et, ve çiğ deniz mahsulleri sadece birkaçıdır.
Sıcak kanlı canlılar: Vücut sıcaklığı ortam sıcaklığına göre
değişmeyen ve hep aynı kalan canlılar.(Sabit sıcaklıklı canlılar)
Soğuk kanlı canlılar: Vücut sıcaklığı ortam sıcaklığına göre
değişen (balık, kurbağa, sürüngen) hayvanlar.(Değişken sıcaklıklı hayvanlar;
Polikilotherm)
Amonyum/Amonyak (NH4+): Amonyum; güçsüz bir asittir. Doğada
amonyum proteinlerde bulunur. Bu nedenle deniz ürünleri başta olmak üzere
birçok canlının bir kısmında amonyum kökü mevcuttur. Yine çürükçül canlılar
amonyum üretir. Çoğunlukla kirlilik içeren sular ile temas sonucu canlı
vücuduna giren yüksek konsantrasyonlarda çözünmüş amonyum varlığı insan yaşamı için
ciddi tehlike oluşturmaktadır. Amonyum (NH4+) iki basamaklı biyolojik
oksidasyon ile uygun reaksiyon şartlarında kolaylıkla önce nitrite ( NO2 )
sonrasında ise nitrata (NO3) dönüşür. Oluşan nitrit, bebeklerde ölümcül mavi
hastalığa sebep olurken, yetişkinlerde ise amin ve amidlerle birleşerek kanser
yapıcı nitrozaminlerin sentezlenmesinde aktif rol oynar.
Amonyak (NH3) çok küçük miktarlarda bile balıklar için çok
zehirli bir kimyasaldır. Bu kimyasal aynı zamanda solungaç zarlarında hasara
neden olur ve normal solunum fonksiyonunu engeller. Amonyak seviyesi için
düzenli olarak(ayda bir kez) akvaryum suyunu test etmek önemlidir. Bunun için
bir test kiti amonyak seviyesini test edebilirsiniz. Ayrıca düzenli akvaryumu
temizliği ve biyo-filtreler amonyak seviyesini azaltmada size yardımcı
olabilir. Amonyak zehirlenmesi akvaryum balıklarının en büyük katillerinden
biridir. Sıklıkla yeni kurulan tanklarda oluşur. Ancak, aynı zamanda filtre
elektrik veya mekanik arıza nedeniyle çalışmadığında yada filtrelemede sorun
olduğunda amonyak zehirlenmesi görülebilir. Düzenli su değişimi ve amonyak
testleri bu görünmez balık katili ile mücadelede size yardımcı olabilir.
Nitrit (NO2): Amonyak, tank içindeki bakteriler tarafından
nitrite dönüştürülür ve amonyak gibi nitrit de zehirlidir. Nitrit izleri
bulunan akvaryumda balıklar ciddi stres altındadır. Buda bir süre sonra solunum
sorununa ve hastalanmaya yol açar. Daha sonrada canlı ölür. Bu önlemek için
amonyak gibi düzenli aralıklarda nitrit seviyesini ölçmenizde fayda vardır.
Nitrit, azot döngüsünün(nitrojen döngüsü) bir parçası
olarak, amonyum/amonyak dönüşümünden meydana gelir. Çok amonyak ve dolayısıyla
nitrit balıklar için öldürücü olabilir. Sağlıklı bir akvaryumda nitrit düzeyi
her zaman “0″ olmalıdır. Böylece, balıklarınızda stres ortadan kalkacak,
bağışıklık sistemlerinde bir sorun oluşmayacak ve balıklarınızın vücudundaki
oksijen rahatça taşınabilecektir.
Uzun süreli yüksek nitrite bağlı kalan balık, su yüzeyini
mekan olarak kullanır, hatta akvaryum filtresinin su girişinden
ayrılmayacaktır. Yüksek nitrite maruz kalmış akvaryumlarda balıklar kırmızı kan
hücreleri yönünden hastalanacaklar(anemi) ve sonundada öleceklerdir.
Nitrat (NO3): Nitritler akvaryum biyolojik döngüsü sırasında
nitratlara dönüşür. Nitrat adı verilen bu madde balıklara karşı zararsız
görünsede yüksek konsantrasyonlarda zararlıdır. Genellikle belirli bir oranda
olduğu gibi amonyak ve nitritin aksine, nitrat akvaryumda mevcut olabilir.
Geçmişte balıklara karşı zararsız olduğu düşünülen ancak akvaryumlarda bu
kimyasal üzerine yapılan araştırmalara yüksek nitrat konsantrasyonun balıkların
sağlığı üzerinde olumsuz etkilere sahip olduğunu göstermiştir. Tankta nitrat
fazlalığı fazla balık polülasyonundan meydana gelebilir. Bu sorun kaçınılmaz
olarak hastalıklı, sağlıksız balıklara yol açacaktır. Çok fazla nitrat başka
bir sonucu yosundur. Kişisel nitrat test sonuçlarının 40ppm veya daha az olması
gerekir.
AZOT DÖNGÜSÜ (Amonyak, Nitrit ve Nitrat): Akvaryum suyunun
en önemli parametreleri arasında amonyak, nitrit ve nitrat vardır. Amonyak ve nitrit düşük konsantrasyonlarda
bile sudaki yaşam için çok toksik ve zehirleyicidir. Nitrat ise düşük konsantrasyonda
balıklar için tehlikeli değildir. Ancak bitkiler için iyi bir besindir ve bu
yüzden alg çoğalmasına neden olur. Yeşil su vakalarının çoğu sistemde aşırı
miktarda nitrat ve fosfat olmasından kaynaklanmaktadır. Akvaristliği keyifli
bir hale getirmek ve balık yetiştirmekten zevk almanın en önemli yolu azot
döngüsünü iyi anlamaktır.
Bir akvaryum için güvenli nitrat seviyesi nedir?
40 ppm (40 g / l).
Bir akvaryum için güvenli nitrit seviyesi nedir?
0 ppm (0 g / l), nitrit herhangi bir miktarda canlılar için
zehirlidir!
Bir akvaryum için güvenli amonyak seviyesi nedir?
Amonyak miktarı (0 ppm ya da 0 g / l) olmalıdır. Amonyak
balıklar için toksiktir. Ve çok görülen amonyak zehirlenmesi balık ölümlerinde
ilk sıralardadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum Yaptığınız için teşekkürler.Şu misafirhane-i dünyada nazar-ı hikmetle baksan; hiçbir şeyi gayesiz, nizamsız göremezsin. Rabbim Yar ve Yardımcımız olsun.
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.